hd porno porno hd porno porno

Anne Babaların yaşadıkları

4.409 okundu

FARKLI ÖZELLİĞİ OLAN ÇOCUK ANNE BABALARININ YAŞADIKLARI

Aileler farklı özellikleri olan çocukları olduğunu ilk öğrendiklerinde yaşadıkları duygular çok karmaşık duygulardır. Her ailenin kendine özgünlüğünden, farklı kişilik özellikleri, ve sosyal destek örüntüleri olduğundan yola çıkılarak, ailelerin yaşadıklarının da hem benzerlikler hem de farklılıklar gösterdiği düşünülebilir (Dale, 1996; Davis ve Cunningham, 1985). Ailelere çocuklarının durumuna ilişkin ilk bilgilerin nasıl verildiği, ne gibi şart ve durumlarda ailenin bilgilendirildiği ailenin uyum sürecini belirleyen en önemli nedenlerden biridir. Anne babalara doğru bilgi verilerek uygun bir yaklaşımla iletişim kurulduğunda, ailenin bu beklemedikleri ve hazır olmadıkları duruma uyum sağlamada çok olumlu bir başlangıç yaptıkları düşünülmektedir (Cunningham, 1984; Pugh ve De’Ath, 1989).

İlk anda, ilk günlerde, ilk aylarda ve ilk yıllarda yaşanılan duygular, uzmanların ailelerle ilk iletişiminin nasıl olduğu ile çok yakından ilişkilidir. Bu ilk etkileşime bağlı olarak anne baba kızgınlık, yalnızlık ve çaresizlik duygularını yoğunlukla ve sürekli yaşayabilir, ya da kendini ve çocuğunu geliştirme yönünde daha güdüleyici ve destekleyici bir yaklaşımla, gelişim sürecine olumlu bir başlangıç sağlayabilir. Bu ilk etkileşim aslında, anne babanın çocuğa karşı temel tutumlarının oluşmasında da çok önemli bir temel taşır.

Ailelerin Tepkilerini Açıklayan Modeller

Ailelerin tepkilerini açıklayan çeşitli modeller vardır (Dale, 1996).

Bunlardan en bilineni “ Aşama Modeli “ olarak belirtilen ve ailelerin çeşitli aşamalardan geçerek kabul ve uyum aşamasına geldiğini varsayan modeldir. Buna göre, farklı özelliği olan çocuğu olduğunu öğrenen anne ve babalar, ilk aşama olarak duygusal bir karmaşıklık içine girerler; davranışlar ve düşünceler karmaşıktır, yaşanan yoğun bir şok, karmaşıklık ve şaşkınlıktır. Daha sonra yas, aşırı üzüntü, hayal kırıklığı, kaygı, red, suçluluk ve savunma mekanizmalarının yoğun yaşandığı tepkisel aşama gelir. Bunu ise, “ Ne yapabilirim? , Neler yapabilirim ? “ sorularının sorulmaya başlandığı uyum ve duruma alışma aşaması takip eder. Aileler daha sonra bilgi ve becerilerini geliştirmeye, çocukları ve kendileri için planlar yapmaya ve geleceği düşünmeye başlarlar.

İkinci model ise “ Sürekli Üzüntü Modeli “ dir. Bu yaklaşıma göre, aileler gerek aile içi yaşantıları, çocuğunun farklılığı, gerekse toplumsal tepkilere bağlı olarak sürekli bir üzüntü ve kaygı içindedirler. Bu doğal bir süreç olarak algılanmakta ve patolojik olarak düşünülmemektedir. Çocuğun farklılığının kabulü ve bu üzüntü bir arada yaşanabilir ve ailenin uyum süreci böylece gelişir. Çocuğun durumuna üzülen bir anne ya da baba, aynı zamanda çok çabalayan ve çocuğunun gelişimi için uğraşan bir anne baba da olabilir.

Üçüncü model olan “ Kişisel Yapılanma Modeli “ duygulardan çok bilişi temel almakta ve ailelerin farklı tepkilerini bu duruma getirdikleri farklı yorumlara, farklı algılara bağlamaktadır. Diğer bir deyişle, anne babaların kendilerine ve çocuklarına ilişkin geçmiş deneyimleri, beklentileri ailelerin tepkilerini belirlemektedir. Aileler, hamilelik dönemi boyunca ve içinde yaşadıkları çevrenin de değer yargılarına bağlı olarak, gelecek yaşantılarına, çocuklarının geleceğine ilişkin bilişsel yapılar oluştururlar. Farklı özelliği olan bir çocuğun doğumu, bu oluşmuş yapılara uymadığı için aile yoğun bir kaygı yaşar; bu şok dönemin ardından aile tekrar bir yapılanma sürecine girer, kendilerine ve çocuklarına ilişkin farklı yapılar oluşturmaya başlar.

Dördüncü model ise; “ Çaresizlik, Güçsüzlük ve Anlamsızlık “ modelidir. Farklı özellikleri olan bir çocuğun anne baba da yarattığı duygular, yakın çevrenin (aile büyüklerinin, arkadaşlar) tepkileriyle çok yakından ilişkilidir. Onların durumu olumsuz ve çaresizlik içinde algılaması anne babanın da benzer duygular içine girmesine neden olmaktadır. Çaresizlik ve güçsüzlük, yeni bebeğin doğumunda tüm anne babalarca yaşanabilecek bir duygu olmakla birlikte, yakın çevrenin farklı özelliği olan bebeğe, çocuğa karşı tepkileri anne babanın tepkilerinin, duygularının şekillenmesinde temel teşkil eder.

Tüm bu modeller bize ailelerin yaşadıkları konusunda ipuçları vermektedir. Her ailenin kendine özgü olduğu, yaşadıklarının ve gelişimlerinin de kendine özgü olduğu hep hatırlanmalıdır.
Ailenin ve annenin duyduğu utanç,özürlülük sürecinin daha da katlanmasına yol açar. Kendini iyice suçlu hisseden anne,ona bu duyguları yaşatan çocuğu ile çaresiz bir bilinç dışı çatışmaya düşer.

Farklı Özelliklere Sahip Bir Çocuk Anne Babada ve Yaşantılarında Neler Meydana Getirebilir ?

Her çocuğun doğumu ailede bir çok yeniliğe ve değişikliğe yol açar. Ailenin gelişimsel aşamaları çocuğun gelişimsel aşamalarıyla paralel olarak düşünülür.

ÖRNEK: Çocuğun okul yaşına gelmesi ile birlikte ailenin ilkokul hazırlıklarına başlaması gibi. Ancak, farklı özellikleri olan çocukların doğumu, gelişimleri aileleri de çok çeşitli değişikliklerin nedeni olur. Anne babaların, kardeşlerin kişilik özellikleri birbirlerinden, hayattan, mesleklerinden, yakın çevreden ve toplumdan beklentileri de farklılaşır. Bu farklılıklar aileden aileye değişmekle birlikte, anne babaların kişilik özellikleri, eşlerin birbirlerine ne ölçüde yakın ve destek oldukları, yakın çevrenin ve toplumun tepkileri ve desteği bu değişikliklerin nitelik ve niceliğini etkilemektedir. Aynı zamanda toplumun ve devletin bu çocuklara ve ailelere sunduğu hizmetlerin ve servislerin niteliği ve niceliği de ailelerde meydana gelen değişiklikleri etkileyen en önemli nedenlerden biridir (Gargiolu, 1985; Stewart, 1986).

Aile fertlerinin kendilerindeki ve yaşantılarındaki tüm bu değişiklikler, bir gelişim süreci olarak da algılanabilir. Farklı özelliği olan bir çocuk, anne babanın ve kardeşlerin kendilerine bakışlarını ve kendilerini tekrar değerlendirme ve keşfetmelerine de yol açan bir süreç başlatır (McConachie, 1986, aktaran, Dale, 1996). Aile fertleri kendi yeterlilik ve yetersizliklerini, neleri başarıp başaramadıklarını deneme, görme ve ispatlama fırsatını da bulurlar.

Toplumsal bir varlık olarak da, birey ve toplum, toplumdan beklentiler, toplumdaki rollere ilişkin yeni bir sosyalizasyon süreci yaşanır; toplumda farklı özelliği olan çocuk ve bireylere karşı tutumların değişmesi, ailelere ve çocuklara dönük hizmetlerin oluşturulması yönünde de yoğun bir çaba gösterilmeye başlanır. Bu ailelerin farklı bir oluşum ve gelişim içine girdiğinin bir göstergesidir. Çocukları ve kendileri için daha nitelikli ve nicelikli hizmetlerin oluşması için birer ” toplum lideri “ olma yolunda gösterdikleri çabalar, onlardaki gelişim ve değişikliklerin temel taşlarıdır. Bu süreç, anne babanın ve çocuğun birlikte geliştiği, büyüdüğü bir süreç olarak da düşünülebilir. Anne baba açısından, ebeveyn olmayı öğrenme, sorumlulukların farkına varma, karar verme becerilerini geliştirme ve başkalarını da düşünmeyi öğrenme, gelişim sürecinin önemli bir bölümünü oluşturur. Anne babalar ve çocuklar birlikte hayal kırıklıklarını, kabul görmemeyi, yanlışlar yapmayı uygun olmayan kararlar verip sonucuna katlanmayı öğrenirler; tüm bu denetimlerden nasıl yaralanacaklarına ilişkin çeşitli başa çıkma becerilerini geliştirirler. Aile olarak, “farklı” oldukları, farklı bir mücadele ve gelişim süreci içinde olduklarını görürler ve bunu içselleştirmeyi öğrenirler. Zaman zaman yalnızlık duygularını, çaresizlik duygularını yaşarlar ve bunlarla nasıl başa çıkacaklarını deneyerek, kendilerinin ve çocuklarının gelişimlerine katkıda bulunurlar (Dimmock ve Dungworth, 1985).

Ebeveynlerin Farklı Bir Çocuk Anne Babası Olarak Çevreden Aldıkları Destekler

Bir çocuğun gelişimi anne baba, kardeşler, büyük anne – babalar, arkadaşlar, medya, okul, çocuğun içinde yaşadığı kültür ve olanaklardan etkilenir. Çocuğun sosyal çevresi, ailenin yakın ve uzak çevreden aldığı destekler çocuğun ne ölçüde gelişeceğini ve toplumun üretken bir üyesi haline geleceğinin belirlenmesinde temel taşlardır. Çocuğun etkilendiği ve destek aldığı ilk ve yakın çevre ilişkileri aile içi iletişimlerdir, bunu mikrosistem olarak tanımlayabiliriz. Daha geniş bir sitem olan mesosistem ise ailenin çocuğun erken eğitimi ve gelişimi için iletişim kurduğu, çeşitli meslek uzmanlarını (doktor, eğitimci, psikolog vb…) genişletilmiş aile fertlerini, arkadaşları ve komşularını içermektedir.

Ekosistem olarak nitelenen sistem ise, ailenin sürekli olarak doğrudan iletişim içerisinde olmadığı, medya, devletin destek hizmetleri, eğitim sistemi ve okulu kapsamaktadır. Makrosistem ise, toplumun, kültürel, ekonomik, sosyal ve dini yapısından oluşmakta ve ailenin aldığı desteklerin nitelik ve niceliğini makro düzeyde etkilemektedir. Tüm bu sistemler, çocuğu, aileyi ve yaşadıklarını anlamada çok belirleyicidir. Diğer bir değişle, çocuğun ve ailenin çevreyi etkilediğini, çevrenin de çocuk ve aile üzerinde yukarıda belirtilen sistemlerde etkisini ve önemini hep hatırlamalıyız.

Ailenin çevreden ve uzmanlardan aldığı destek ve yardım çocuğun gelişimiyle birlikte değişmekte ve şekillenmektedir. Bebeklikte, uygun tıbbi tanı ve tıbbi yardımlar ve ailenin duygularına yoğunlaşırken, erken çocukluk döneminde, farklılığın iyice belirgin hale gelmeye, etkilerinin hissedilmeye başlandığı dönemde, çocukların özellikleri, yaşıtlarıyla nasıl kaynaşabilecekleri yönünde yardımlar uygun olmaktadır.

Nasıl ve Ne Yönde Bir Yardım Almak İstersiniz ?

Anne babaların tüm yaşadıkları ile nasıl ve ne ölçüde başa çıktıkları sosyal destek mekanizmaları ile paralellik göstermektedir. Ailelerin yaşadıkları bu beklenmedik ve karmaşık durumla başa çıkmaları, büyük ölçüde diğer ailelerle ilişkilerine, onlardan aldıkları desteğe ve onlara ne ölçüde yardımcı olduklarına bağlıdır.

Ailelerin arkadaşlığa, dostluğa, yalnız olmadıklarını hissetmeye ve duygusal desteğe ihtiyaçları vardır. Bu desteği, genişletilmiş aile fertlerinden, yakın çevreden aldıkları gibi, psikolojik danışma gruplarında diğer annelerden, babalardan da almaktadırlar (Akkök, 1989). Bu gruplar annelerin, babaların birbirlerine duygusal, sosyal yönden yakınlaşmalarına ve yalnız olmadıklarını fark etmelerine yardımcı olur. Böylece anne ve babaların yaşadıkları depresyon, karamsarlık duyguları, yerini başarma, kendine güven ve başkalarına yardım etmenin getirdiği tatmin duygularına bırakır. Bunun olumlu bir sonucu olarak da yaşanan kaygı düzeyinde belirgin bir azalma olur. Gelişen bu destek grupları, toplumda farklı özellikleri olan bireylere karşı tutumların olumlu yönde gelişmesi için yoğun çaba harcamaya başlarlar; çocuklarının ve kendilerinin değişimleri, gelişimleri için gerekli hizmetleri anlatmaya, talep etmeye başlarlar, dernekler kurarlar ve böylece “toplum liderleri” olma yolunda ilerlerler.

%d blogcu bunu beğendi: