ÖZEL EĞİTİM ÖĞRETMENİ OLARAK SINIF ÖĞRETMENLERİNİN ATANMASI UYGULAMASINA YÖNELİK GÖRÜŞLER
Özel eğitim alanına açık ihlal!..Yeni atama politikları ihtiyaç mı? Akıl tutulması mı?
Son günlerde Milli EÄŸitim Bakanlığı’nın Sınıf Öğretmenlerine” alan deÄŸiÅŸikliÄŸi yoluyla geçiÅŸ hakkı vermesi, özel eÄŸitim alanının tüm paydaÅŸlarına özellikle de alanda çalışan özel eÄŸitimci zihinsel engelliler sınıf öğretmenleri ve dah
a da önemlisi özel gereksinimli öğrencilerle çalışmak için kendilerini bu yola adamış öğrencilerimiz için büyük bir talihsizliktir.
{loadposition header}
Devletler ister normal gelişim gösteren ister özel gereksinimli olsun tüm öğrencilerimiz için uzun vadeli ve en uygun eğitim programlarını oluşturması, bu programları yürütecek meslek elemanlarını en iyi şekilde yetiştirilmesine olanak sağlayacak çözüm yolları ve destekleyici formüller üretmekle yükümlüdür. Üzücü olan durum ise ‘ihtiyaç’ adı altında yapılan, hem özel gereksinimli öğrencilerin eğitim durumlarını hem ailelerin hassasiyetlerini göz ardı ederek yapılan uygulamadır. Özel eğitim ve bu eğitime gereksinim duyan çocuklarımızın ne hayatları ne de zamanları yapılmış bir hatayı düzeltmek amacıyla yapılan başka bir hata olmayacak kadar önemlidir.
Özel gereksinimli çocukların eğitimleri isminde de anlaşılacağı gibi özel olarak yetiştirilmiş personelin, özel gereksinimli öğrencilere özel olarak sağlanmasını öngörmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de geniş bir yelpaze altında yer alan özel gereksinimli öğrencilerin özellikleri hem yetersizlik/engel türlerine göre hem de bireysel özelliklerine göre farklılık göstermektedir. Zihin engelliler öğretmenliği programlarında bu özellikler ve uygulanacak özel eğitim programları dört yıla dağıtılmış bir şekilde yoğun olarak verilmektedir. Dört yılın en can alıcı aralığı son iki dönem olarak belirlenmiş ve bu iki dönemde zihin engelliler öğretmeni adaylarının bire bir değerlendirme ve sonrasında bire bir uygulamanın yer aldığı okul deneyimi derslerini tamamlamaları öngörülmüştür.
Bizler özel eğitim bölümü öğretim elemanları olarak hassas dengeler üzerine kurulu olan özel eğitim ve bu eğitime gereksinim duyan bireylerin ve ailelerinin tüm ihtiyaçlarını hesaba katarak gerçekleştirdiğimiz eğitimlerin ardından, ‘öğretmen’ sıfatını almaya hak ettiğine inandığımız öğrencilere alana kazandırmaya inanmışken, daha üniversite sıralarında aklının ucundan özel gereksinimli öğrencilerle çalışacağı geçmeyen öğretmenlerin bir gecede zihinsel engelliler sınıf öğretmeni olarak yerleştirilmeleri hem etik hem bilimsel hem de vicdani açıdan son derece düşündürücüdür.
Özel eğitim alanında hizmet vermeleri öngörülen sınıf öğretmenlerinin zihin engelli bireylere yönelik en ufak bir hazırlıklarının olmaması, davranış değiştirme ve/veya zihin engellilere yönelik uygulamaların yer aldığı öğretim programlarından bihaber olarak hizmet verebileceklerinin öngörülmesi, olası yeni meslektaşlarımızın hiç bilmedikleri bir alanda, özelliklerine dair en ufak bir fikre sahip olmadıkları öğrencilerle karşı karşıya bırakılacak olmasıdır. Beklendiği üzere ofis telefonlarımız, sabah uyandıklarında kendilerini zihin engelliler öğretmeni olarak bulan bu arkadaşların yardım çağrıları nedeniyle susmamaktadır. Arayan öğretmen arkadaşlarımız yeni meslekleri ve yeni öğrencileri ile ilgili bilgileri bizlerden ‘telefonla’ öğrenmeye çalışmaları da son derece üzücüdür.
Zihin engelli bireyler için hazırlanan eğitim programlarında öğretmenler en ufak ayrıntıları hesaba katarak, çocuklarımızın kendi kendilerine öğrenmedeki sınırlılıklarını göz önünde bulundurarak her adımı hesaplamaktadırlar. Ancak bu uygulama ile karşılaşılacak tabloda üzülerek belirtmeliyim ki gerçekten uzak hedefler koymaları kaçınılmaz olan ‘yeni’ sözde zihin engelliler öğretmenlerini bitmek tükenmek bilmeyen problem davranışlar, kopyala-yapıştır bireyselleştirilmiş eğitim programları nedeniyle hiçbir zaman ulaşılamayan hedefler dolayısıyla da ‘Neredeyim ben?’ sorusunu sormaya başlayacak olan tükenmiş ve öğretmenlik mesleğinden soğumuş öğretmenler yığını bizleri beklemektedir.
Eğitimde deneme-yanılma mantığıyla düzenleme yapılamayacağının ilgili yöneticiler tarafından bilinmemesi ülkemizin sıklıkla karşılaştığı sahnelerden biridir. Ancak unutulmamalıdır ki söz konusu değişim özel bir grup için yapılıyorsa bunun yansımaları da son derece özel olacaktır. Zihin engelliler öğretmenlerini diğer öğretmenlerden ayıran temel fark yaptıkları işin gerçekten özveriyle yapılıyor olmasıdır. Şüphesiz tüm öğretmen arkadaşlarımızın yaptıkları iş kutsaldır ancak özel eğitim alanında çalışan öğretmenler ile öğrenci ve veliler arasındaki bağ öğretmen-öğrenci-veli ilişkisinin çok daha duygusal bir formatıdır. Dolayısıyla hem öğrencilerin hem de ailelerinin bu kadar anlam yüklediği bir meslek grubunu deneme-yanılma mantığıyla okullara yerleştirmek ailelerin hem mesleğe, hem meslek elemanı yetiştiren bizlere hem de değerli bürokratlarımıza karşı olan inancını derinden etkileyecektir. Üstelik bu uygulama hem zihin engelli öğrencilerin hem de ailelerin hali hazırdaki durumlarını daha da zorlaştırmaktan başka bir işe yol açmayacaktır.
Bu yanlış uygulamanın diğer boyutu ise hem bölüme girmek için, hem de bölümden mezun olabilmek için emek veren tüm öğrencilerimizin, zihin engelliler öğretmenliği mezunu öğretmen adaylarımızın alın terlerinin görmezden gelinmesi hatta hiçe sayılmasıdır. Bu yanlış uygulama nedeniyle zihin engelliler öğretmenliği mezunu öğretmen adaylarımızın mesleğe ve etik değerlere inancı hızla azaltacağı da aşikardır.
Peki ne yapmalı? Sorunun çözümü hem hizmet öncesi öğretmen yetiştirme politikalarımızın ülkenin ulusal ve evrensel değerlerinin benimsendiği programlara dönüştürmek, hem de hizmet içi diğer bir deyişle görevde öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin çağın koşullarına ve ülkenin gereksinimi olan öğretmenlerin yetiştirilmesine bağlıdır.
Hizmet öncesinde tüm öğretmenlik bölümlerinin özellikle de okul öncesi ve ilköğretim sınıf öğretmenliği bölümlerinin özel eğitim bölümlerindeki tüm özel eğitim alan derslerini almaları zorunlu hale getirilerek hizmet içinde/görevde bugün ülkemizin gereksinimi olan özel eğitimci öğretmen ihtiyacının çok daha kısa bir sürede açığının kapatılmasına üstelik branşlar arası geçişlerinin daha esnek, bilimsel ve akılcı uygulamalarla gerçekleştirilmesine yol açacaktır. Bir başka hizmet öncesi fırsat ise eğitim fakültelerimizde uygulanmakta olan çift ana dal ve yan dal uygulamalarının kontenjanlarının arttırılması ve özel eğitim alanında çift anadal yapan öğrenciler için özel eğitim bölümlerindeki tüm özel eğitim alan derslerini almalarının zorunlu hale getirilmesidir.
Hizmet içinde/görevde ise, Milli EÄŸitim Bakanlığı’nın bugüne kadar ihtiyaca binaen popülist ve bilimsel dayanakları olmayan birkaç haftalık sertifikalı zihinsel engelliler sınıf öğretmeni yetiÅŸtirme uygulamasından tamamen vazgeçilmesidir. Bunun yerine iki yıllık (birinci yıl özel eÄŸitim bölümlerindeki tüm özel eÄŸitim alan derslerini almaları, ikinci yıl ise alanda bir yıllık öğretmenlik uygulamasını almaları yolu ile) bir tezsiz yüksek lisans uygulaması ile özel eÄŸitim öğretmeni açığının giderilmesi yoluna gidilmesidir. Nitekim ülkemiz üniversitelerindeki özel eÄŸitim bölümleri bunu yapabilecek güçte ve yeterliktedir.
Özel eğitim alanına dolayısıyla Zihin engelliler alanına öğretmen yetiştiren biz özel eğitimci öğretim elemanları olarak Bakanlığın bu uygulamasını derin üzüntü ve şaşkınlıkla izliyoruz. Kamuoyunun özellikle de bilim insanlarının, duyarlı politikacıların, demokratik kitle örgütlerinin, eğitim sendikalarının, özel gereksinimli çocuk anne babalarının, özel eğitimcilerin geleceğin özel eğitimcileri olacak olan özel eğitim bölümlerinde öğrenim gören tüm öğrencilerin alana ve mesleklerine dolayısıyla da haklarına sahip çıkmaya davet ediyorum.
Saygılarımla…
Yrd. Doç. Dr. Osman ÖZOKÇU
İnönü Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
Özel Eğitim Bölüm Başkanı
http://www.facebook.com/groups/198615690617/
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.