hd porno porno hd porno porno

Sessiz Çığlık Otizm

3.239 okundu

SEZSSİZ ÇIĞLIK OTİZM

1943’te tıp literatürüne giren otizmin tedavisindeki en etkili yöntem eğitim. 5 yaşından önce haftada 40 saat eğitim alan otistiklerin yaklaşık yüzde 50’sinde iyileşme meydana geliyor.Çocuk, Allah’ın bir lutfu, ailenin neşe kaynağı ve insan neslinin sağlıklı biçimde geleceğe taşınabilmesi için üzerinde titrenmesi gereken nadide bir varlık. Doğduğu andan itibaren anne ve babasının himayesine muhtaç. Çocukların sağlıklı biçimde topluma kazandırılabilmesi, ailelerin onlara yeteri kadar ilgi göstermesine bağlı… Özellikle de büyüme çağında…

Çocukların büyüme çağında yakalandığı en önemli hastalıklardan biri otizm… Bu hastalığın belirtileri çocuklarda, sosyal ilişki kurmakta zorlanma, konuşmada gecikme, düzgün cümleler kuramama, sınırlı davranışlar sergileme ve onları sürekli tekrarlama şeklinde ortaya çıkıyor. Yaşam boyu süren sosyalleşme, dil, iletişim becerilerini ve ilgi alanlarını etkileyen bir gelişim bozukluğu olan otizm, kesinlikle psikolojik değil, nörolojik bir rahatsızlık.

Üstün zekalısı da var

1943 yılında Leo Kanner’in dünya tıp literatürüne dahil ettiği, 1944’ten bu yana ‘farklı bir özür grubu’ olarak nitelendirilen otizmde erken tanı çok önemli. Teşhis, onbeşinci aydan itibaren konabiliyor. Hastalığın tedavisinde kabul gören ve en etkili tedavi yöntemi özel eğitim. 5 yaşından önce haftada 40 saat yoğun eğitim alan otistik çocukların yüzde 40 ila 60’ında sevindirici boyutlarda iyileşme meydana geliyor ve bunlar temel eğitimlerini diğer çocuklarla birlikte alabiliyor. Hatta bazılarının ergenlik dönemlerinde yaşıtlarıyla hiçbir farkı kalmıyor. Üniversite eğitimini tamamlayıp üst düzey meslekleri icra edenler ve aile kuranları var. Her otistik çocuğun kendine has özelliği olduğunun bilinmesi eğitimdeki temel ilkelerden. Amaç, bu çocuklardaki güçlü tarafları daha da tahkim etmek, zayıf noktaları ise destekleyerek takviye etmek. Ama mutlu sona ulaşabilmek için eğitimin yoğun, sürekli ve sabırla yapılması vazgeçilmez bir şart.

Otistik çocukların çoğunda değişen derecelerde öğrenme güçlüğü ve zeka özürü görülebilirken, bazıları ise normal ve üstün zekalı olabiliyor. Ancak dış görünümleri diğer çocuklardan farksız. Fiziksel engelli değiller. Sadece iletişim performansları ve davranışları problemli. Mesela matematik ve benzeri alanlarda olağanüstü başarılı olan üstün zekalı otistik bir çocuk, dil becerisinde çok zayıf kalabiliyor. Bu yüzden, otizm, laboratuvar sonuçları ve tıbbi testlerle teşhis edilemiyor. Teşhis için uzman kişilerin çocuğu gözlemlemesi, ebeveynlerle görüşmesi ve gelişim testlerinin yapılması gerekiyor.

Genel sebebi genlere dayandırılan ancak son zamanlarda doğum öncesi ve sonrası oluşan bazı çevresel faktörlerle ortaya çıkabileceği de belirtilen otizm, yaygın gelişim bozukluğu türlerinden biri aslında. RETT sendromu, desintegratif bozukluk ve asperger sendromu da aynı gruba dahil. Henüz sınıflandırılmamış yaygın gelişim bozuklukları da var. Hastalığın görülme sıklığına ilişkin oranlar birbirinden oldukça farklı. 10 binde 2 ya da 5 binde bir ve 250’de bir gibi değişik oranlardan söz ediliyor.

250’de bir oranı kabul edilirse, Türkiye’deki otistik birey sayısı 270 bin civarında. Bunların 80 bin kadarı 15 yaş altı grupta. Oranlar farklı; ama, erkek çocuklarda kızlara göre dört kat daha fazla görüldüğü konusunda konunun uzmanları hemfikir. Halk arasındaki ‘erkek çocuk geç konuşur’ sözünün, bu açıdan erken tanıyı engellemesi kuvvetle muhtemel. Erken teşhisin önünü tıkayan bir başka sebep de, otizm belirtilerini ailelerin yanlış yorumlaması. Çocuğun ‘kendi halinde, uslu, sorun çıkarmayan ve kendisine yeten biri’ olduğunun düşünülmesi; işitme ya da zeka engeli probleminden şüphelenilmemesi ve çocuğa ulaşılamadığının zannedilmesi en sık rastlanan yanlış yorumlardan birkaçı.Eğitim merkezi az, yetişmiş uzman yok

 

Türkiye’de otistik çocukların eğitildiği resmi ve özel merkez sayısı ihtiyaca cevap veremiyor. 1999 yılına kadar otistik çocuklar zihinsel engelliler okulunda eğitiliyordu. Söz konusu tarihten sonra, Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı Otistik Çocuklar Eğitim Projesi (OÇEP) hayata geçti. Proje çerçevesinde bağımlı ve bağımsız Otistik Çocuklar Eğitim Merkezleri (OÇEM) açıldı. Halihazırda ülkede yirmisi İstanbul’da 40 OÇEM faaliyet gösteriyor. 80 bin otistik çocuktan buralara devam edebilenlerin sayısı sadece 400. Binlerce çocuk kayıt sırası bekliyor.

Otistik çocuklar, normal ilköğretim okulları bünyesindeki bağımlı OÇEM’lerde yemek, teneffüs gibi zamanlarda; resim ve müzik türü serbest etkinlik dersi saatlerinde normal öğrencilerle beraber olurken; diğer saatlerde kendileri için açılan özel sınıfta eğitim alıyorlar. Normal okullara devam edemeyecek durumdaki çocuklar ise bağımsız OÇEM’lerde eğitim görüyor. OÇEP’in onyedinci maddesine göre bir yerleşim merkezinde en az üç otistik olması halinde bağımlı OÇEM açılabiliyor. Buna, Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’nin (RAM) raporları doğrultusunda bakanlık karar veriyor. Teorik anlamda gelişmiş ülkelerdeki projelerle Türkiye’deki proje birbirine çok benziyor. Ancak pratik uygulama hiç de öyle değil. Otizm eğitiminde bir öğrenciye bir ya da iki öğretmen düşmesi, eğitimin tamamen konunun uzmanı kişilerce verilmesi ve okulların donanımlı olması gerekirken bizde 8 öğrenciye bir öğretmen düşüyor. Konunun uzmanı eğitimci yok denecek kadar az.

İlgi alanı otistik çocuklar olan özel kuruluşlardan biri Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı (TOHUM). 15 Nisan 2001 tarihinde kurulan vakıf, kısa sürede kaydettiği mesafe ile dikkat çekiyor. Vakıf bünyesindeki Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, otistik çocuklar için gereken üç temel eğitimin (özel eğitim, konuşma ve dil terapisi, duyu bütünlemesi terapisi) aynı çatı altında verildiği Türkiye’deki ilk ve tek merkez. Vakfın Türkiye’ye getirdiği son yenilik, duyu bütünlemesi terapisi.

6 Eylül 2004 tarihinden itibaren iki uzman uğraşı terapisti, vakıf merkezinde duyu bütünlemesi terapisi vermeye başladı. Uzmanlar terapi hakkında eğitimcilere yönelik seminerler de verecek. Duyu bütünlemesi bozukluğu; bütün duyularda (dokunma, görme, işitme, denge, tat alma duyuları ile kas ve iskelet sisteminden gelen derin duyu) ya da sadece birinde başgösterebiliyor. 40 yıl önce Amerikalı Dr. Jane Eyres’in geliştirdiği duyu bütünlemesi terapisiyle çocukların duyuları ile algıladıkları mesajlar arasında ilişki kurmaları sağlanıyor. Amaç, otistik çocuğun kendisini ve çevresindeki dış dünyayı tanıması, hareketlerini kontrol etmesini öğrenmesi. Daha kısa ifadeyle terapi, çocuğa öğrenme ortamı oluşturuyor.

Tohum Vakfı’nın doğuş hikayesi

Tohum Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mine Narin, vakfın doğuş hikayesini, “Uğraşı terapisini ve eğitimini, Amerika’da tesadüfen bir yakınımın ihtiyacı dolayısıyla izlemiştim. Bunun ülkemize kazandırılmasının faydalarını tartışmak üzere ilgili psikiyatr, çocuk doktorları, aile ve çocuk danışmanlık merkezi yöneticileri, eğitim uzmanları, konuşma terapistleri, down-sendromlu ve otistik çocuk anneleri ile 3 hafta sonu beyin fırtınası toplantıları düzenledik” sözleri ile anlatıyor. Söz konusu toplantılarda, otistik çocukların eğitimlerinde sadece uğraşı terapisinde değil, diğer tüm ihtiyaçlarında ve eğitimlerinde de çok önemli boşluklar olduğunu öğrendiğini dile getiren Mine Narin, “Konuyla ilgili üniversite hastanelerindeki toplantıları izledik, üniversiteleri ziyaret ettik, bilgi aldık. İsrail’de bir okulu ve İngiltere’nin en önemli otistik vakfı olan National Autistic Society’yi (NAS) ziyaret ettik. Diğer ülkelerdeki otizm eğitimini inceledik ve ülkemizde neler yapabileceğimizle ilgili stratejiler oluşturduk. Vakfın kuruluşunda, başkan yardımcısı olarak aktif görev yapan yakın arkadaşım Aylin Sezgin çok etkili oldu” diyor.

Mine Narin, ülkemizde lisans ve lisans üstü düzeyinde verilecek eğitimlerle otizm ve yaygın gelişim bozukları alanlarında uzman kişilerin yetiştirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Otizm hakkında her türlü bilgiyi öğrenmek için, İnönü Caddesi Devres Han 96/3 Gümüşsuyu İstanbul adresindeki Tohum Vakfı’nın 0212 244 75 00 numaralı telefonu aranabilir ya da internette ‘www.tohumotizm.org.tr’ adresi tıklanabilir

OTİZMİN BELİRTİLERİ

Sosyal ilişkilerde güçlük: Göz göze gelmekten kaçınma, başkalarına karşı ilgisizlik, yaşıtları ile uygun ilişki kuramamak, başkalarının sevinç, üzüntü ve ihtiyaçlarına veya olaylara tepkisiz kalmak, diğer çocuklarla oynamamak, tek başına olduğu etkinlikleri tercih etmek, kendi duygularını paylaşmamak…

İletişimde zorluklar: Çocukların bulunduğu ortamın dışındaymış gibi görünme, konuşmada bir gelişme olmaması ya da gecikmesi veya zorlanması da bu hastalığın habercileri arasında… Dokunulmaktan ve aile bireylerinin fiziksel temasından hoşlanmamak, tepkisiz kalmak, oyun oynamada isteksizlik ve taklit etmede zorlanmak, gürültü ve yüksek sese olağanüstü tepki vermek, tehlikeyi fark edememek, soyut kavramları algılayamamak da otizmin belirtileri olarak kabul ediliyor.

Sınırlayıcı ve tekrarlayıcı davranışlar: Çoğu zaman tek ve sınırlı bir ilgi alanına sahip olmak, değişikliklere direnç göstermek, anlamsız sözleri üst üste tekrarlamak, oyuncukların dönen parçalarına, açılır kapanır kapılara, hızlı dönen nesnelere aşırı bağlanmak da belirtiler arasında. Sallanmak, kendi etrafında dönmek, el parmaklarını gözünün önüne getirip oynatmak, el kol çırpmak gibi anlamsız yineliyici hareketler yapmak, oyuncakları amaç dışında kullanmak, oyuncak araba tekerleklerini çevirmek gibi davranışlar sergilemek de hastalık belirtisi olarak nitelendiriliyor

 

%d blogcu bunu beğendi: