hd porno porno hd porno porno

Öğretmen Yetiştirme Tarihine bakış

8.663 okundu

1923-1981 DÖNEMİ
Türkiye’de öğretmen yetiştirme konusu 16 Mart 1848’de Darülmuallimin adıyla İstanbul’da
kurulan öğretmen okulu temel alındığında, yaklaşık 160 yıllık bir tarihsel geçmişe sahiptir (Akyüz,
2005:162). Bu okulun açılışı Türk eğitim tarihi açısından çok önemli bir olay olarak değerlendirilmektedir.
Öztürk’e (1996:4) göre, öğretmen okullarının kuruluşu, Tanzimatçıların,
öğretmensiz eğitim olmayacağını, bir başka anlatımla, çağdaş eğitim ve öğretimin medreseler
yoluyla değil, ancak mesleğin gereklerine göre modern yöntemlerle yetiştirilecek öğretmenlerle
mümkün olacağına inandıklarını göstermektedir.
Öğretmen yetiştirme konusu, Cumhuriyetin başlangıç yıllarından beri hükümetler tarafından
eğitim sistemimizin en öncelikli konularından biri olarak algılanmıştır. Eğitim hizmetlerinin
topluma yaygınlaştırılması politikası kapsamında özellikle ilkokullara öğretmen yetiştirme
sorunu hükümetlerin her dönem üzerinde önemle durdukları eğitim alanı olma özelliğini korumuştur.
Bu bölümde, 1923-1981 dönemini kapsayan öğretmen yetiştirme politika ve uygulamalarının
bir özeti sunulmaktadır. Bu bağlamda öğretmen yetiştiren kurumlar üç kategoride incelenecektir.
Bunlar; ilkokullara öğretmen yetiştirme, ortaokullara öğretmen yetiştirme ve liselere
öğretmen yetiştirme doğrultusundaki politika ve uygulamalardır.2
2 Türk eğitim sistemi içinde ortaokullar, 14.06.1973 tarih ve 1739 sayılı Yasadan önceki dönemde ortaöğretimin
birinci kademesi olarak yapılanmıştır. Söz konusu Yasa ile “temel eğitim kurumları” arasında yer alması, 14.06.1983
tarih ve 2842 sayılı Yasa ile de “temel eğitim kurumları” kavramının “ilköğretim kurumları” olarak değiştirilmesiyle
“ilkokullar” ve “ortaokullar” olarak “ilköğretim kurumları” arasında yer almışlardır. İlköğretimi (aynı zamanda
zorunlu eğitimi) sekiz yıllık bir bütünlük içinde düzenleyen 16.08.1997 tarih ve 4306 sayılı Yasa ile de “ilkokul’ ve
“ortaokul” ayrımına son verilmiştir.
28
Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri
2.1. İlkokullara Öğretmen Yetiştirme
1923-81 döneminde, Türkiye’de ilkokullara öğretmen yetiştirmenin temel kaynağı; İlköğretmen
Okulları, Köy Enstitüleri ve İki Yıllık Eğitim Enstitüleri olmuştur.
2.1.1. İlköğretmen Okulları
İlköğretmen okulları Cumhuriyetin başlangıcından 1974 yılına kadar ilkokullara öğretmen
yetiştirme işlevini sürdürmüşlerdir. Yukarıda değinilen hukuksal düzenlemeler ilkokullara öğretmen
yetiştirme konusunda devletin köklü ve kapsamlı politikalar geliştirmesini zorunlu kılmıştır.
1923–1924 öğretim yılında bina, araç-gereç gibi en temel donanımlardan yoksun olan
bazı Öğretmen Okulları kapatılarak az sayıda tam donanımlı ve kadrolu Öğretmen Okulları
oluşturma yoluna gidilmiştir. Bu amaçla Öğretmen Okullarının bazıları daha elverişli durumlarda
olanlarla birleştirilerek Kız Öğretmen Okullarının sayısı yediye, Erkek Öğretmen Okullarının
sayısı 13’e indirilmiştir (MEB, 1995).
22 Mart 1926 tarih ve 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanun ile iki tip Öğretmen Okulu
getirilmiştir. Bunlardan birincisi Muallim Mektepleri (Öğretmen Okulları) diğeri ise Köy Muallim
Mektepleridir (Köy Öğretmen Okulları). Ancak, beklenen amaç sağlanamadığından Köy
Muallim Mektepleri dört yıl sonra kapatılmıştır (Ataünal, 1994:16).
1923–1924 öğretim yılı başında Türkiye’de toplam 20 İbtidâ-i Darülmuallimin ve Darülmuallimat,
başka bir anlatımla İlköğretmen Okulu bulunmaktadır. Öğretim süreleri beş yıl olan
bu okullar 1931–1932 öğretim yılından itibaren altı yıllık okullar haline getirilmiştir. Bu tarihten
başlayarak ortaokul düzeyindeki birinci devreler aşamalı bir biçimde kaldırılmıştır. Böylece
İlköğretmen Okulları lise dengi üç yıllık meslek okullarına dönüştürülmüştür (Öztürk, 1996).
1932–1933 öğretim yılından itibaren ilk devreye öğrenci alınmamış, üç yıl sonra ortaokul mezunları
doğrudan mesleki devreye alınmış ve bu sistem uzun bir dönem boyunca uygulanmıştır.
İlköğretmen Okullarını geliştirme ve yaygınlaştırma çabaları, Köy Enstitüleri uygulamasının
yoğun bir biçimde devam ettiği dönemde de sürmüştür. Bu bağlamda, İlköğretmen Okullarının
sayısı 1940-41 öğretim yılında 27 iken, 1950-51 öğretim yılında 31’e, 1972-73 öğretim
yılında ise 89’a çıkmıştır. Aynı dönemde öğrenci sayısı, sırasıyla 8 176, 16 306 ve 58 857 olmuştur.
Öğretmen sayısı ise 749’dan 2758’e yükselmiştir (Öztürk, 2006:9).
Milli Eğitim Bakanlığı, 1970-71 öğretim yılından itibaren İlköğretmen Okullarının öğretim
süresini kademeli olarak, ilkokul üzerine yedi yıla, ortaokul üzerine dört yıla çıkarılmasını
kararlaştırmıştır (Öztürk, 2005). Daha önce genel lise mezunu sayılabilmek için fark derslerini
tamamlamak zorunda olan İlköğretmen Okulu mezunu öğrenciler bu uygulamayla genel lise
mezunlarına denk sayılmışlar ve üniversite giriş sınavlarına başvurma hakkını elde etmişlerdir.
Hem yapıda hem de programlarda değişiklik getiren bu düzenleme ile İlköğretmen Okullarının
statüsü yükseltilmiş ve programlar daha kapsamlı hale getirilmiştir. Ayrıca İlköğretmen Okullarının
eğitim sürelerinin arttırılması, birkaç yıl sonra gerçekleşecek olan ilkokul öğretmeni yetiştirme
işlevini yükseköğrenim düzeyine taşıma girişimleri için de önemli bir başlangıç olmuştur
(YÖK, 1998a:4).
14 Haziran 1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası, “Hangi öğretim kademesinde
olursa olsun, bütün öğretmen adaylarının yükseköğrenim görmeleri esastır” hükmünü
getirmiştir. Böylece 1973-1974 öğretim yılından itibaren kademeli olarak öğretmen okullarında
lise programları aynen uygulanmaya başlanmıştır. Bu dönemde öğretmen liseleri adını alan
okullar, hem hayata, hem yükseköğretime hazırlanma amacına dönük bir program anlayışıyla
sürdürülmüştür (Özalp ve Ataünal, 1977).
1974-1975 öğretim yılında köklü bir geçmişe ve deneyime sahip olan ilköğretmen okulları29
Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri
nın bir bölümü öğretmen yetiştirme işlevini yitirerek üç yıllık öğretmen lisesi haline getirilmiş,
diğerleri ise kapatılmıştır. Bu okullar, günümüzde “Anadolu Öğretmen Lisesi” adıyla eğitimöğretim
faaliyetlerini sürdürmektedirler.3
2.1.2. İki Yıllık Eğitim Enstitüleri
1739 Sayılı Yasanın, her düzeydeki öğretmenlerin yükseköğrenim yoluyla yetiştirilmesi
hükmü gereğince, 1974-75 öğretim yılından itibaren İki Yıllık Eğitim Enstitüleri açılmıştır.
Böylece, ilkokula öğretmen yetiştirme de dahil olmak üzere, Türkiye’de 32 yıl önce öğretmen
yetiştirme konusu yükseköğrenim düzeyinde ele alınmaya başlamıştır.
1974-82 yılları arasında işler durumda bulunan bu kurumların amacı öğretmeni yetiştirmekti.
Bu okulların sayısı 1976 yılında 50’yi bulmuş, 1980 yılında sayıları 13’e düşmüş ve
1982’de tekrar 17’ye yükselmiştir (Ataünal, 1987).
Öğretmen lisesi mezunu öğrencilere İki Yıllık Eğitim Enstitüsüne girişte çeşitli avantajlar
sağlanarak bu iki kurum arasında zayıf da olsa bir devamlılık kurulmaya çalışılmıştır. Hızla kurulan
bu İki Yıllık Eğitim Enstitüleri 1975-1980 yılları arasında öğretim elemanı eksikliği, politik
olaylar ve baskılar gibi ağır sorunlarla yüz yüze gelmişler ve normal programın dışında hızlandırılmış
eğitim yoluyla öğretmen yetiştirmek durumunda kalmışlardır. 20 Temmuz 1982 tarihinde
bu enstitüler eğitim yüksekokulu adıyla üniversite çatısı altına alınmıştır (YÖK,1998a:5).4
2.1.3. Köylere Öğretmen Yetiştirme
Cumhuriyetin başlangıç yıllarında köylerdeki okullaşma oranının çok düşük olması ve geçmişten
beri köye öğretmen götürmede karşılaşılan güçlükler, Cumhuriyet hükümetlerini köyler
için ayrı öğretmen yetiştiren kurumlar açmaya yöneltmiştir. Bu süreç, 1927’de Köy Muallim
Mekteplerinin açılmasıyla başlamış, 1954 yılında Köy Enstitülerinin kapanmasıyla tamamlanmıştır
(Öztürk, 2006:9).
2.1.3.1. Köy Muallim Mektepleri
22 Mart 1926’da yürürlüğe giren 789 sayılı Maarif Teşkilatına Dair Kanun’un 7. maddesi,
köy muallim mekteplerinin açılmasını öngörmektedir.
Bu amaçla 1927-28 öğretim yılında Kayseri ve Denizli’de iki “Köy Muallim Mektebi” açılmıştır.
İlkokul üzerine iki yıl öğrenim süreli olan bu okullar, Türkiye’nin ilk özgün pedagojik
deneyimi olarak görülebilir (Öztürk,1996).
Cicioğlu’na (1983) göre bu okullarda ziraat ve iş derslerine ağırlık veren bir program uygulanmaktadır.
Dolayısıyla bu okullar klasik öğretmen okullarından farklı bir müfredat anlayışına
sahiptir. Koçer’e (1967:96) göre 1932–1933 öğretim yılında bazı noksanlıkları görülen Köy Muallim
Mektepleri kapatılmıştır. Ancak bu yöndeki çabalara yeni bir uygulama eklenerek devam
edilmiş ve bu arayış Köy Eğitmen Kurslarını gündeme getirmiştir.
2.1.3.2. Köy Eğitmen Kursları
1930’ların ortalarına doğru, dönemin Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan ve İlköğretim Genel
Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde köyleri okula kavuşturma konusunda bir
atılım başlatılmıştır. Bunlardan biri de köy eğitmen kurslarıdır.
3 EK.I’de İlköğretmen Okullarının farklı dönemlerine ilişkin programlarından örnekler verilmektedir.
4 EK.II’de İki Yıllık Eğitim Enstitülerinden ve Dört Yıllık Eğitim Yüksekokullarından program örnekleri verilmektedir.
30
Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri
Dönemin yöneticileri, sayısı 40.000’i bulan ve önemli bir bölümünün nüfusu 400’den az
olan köylere, kısa zamanda öğretmen gönderilemeyeceği gerçeğini dikkate alarak, Ziraat Bakanlığı
ile işbirliği yaparak pratik bir çözüm yolu aramışlardır. Böylece askerliğini yapmış, okuma
yazma bilen, tarım işleri ile uğraşan köylü gençler bir öğretim yılı süren kurslardan geçirilerek
sınavda başarılı olanlara “eğitmenlik” yetkisi verilmiştir. 11 Haziran 1937 tarihinde kabul edilen
3238 sayılı Köy Eğitmenler Kanunu’nun amacı şöyle açıklanmaktadır: “Nüfusları öğretmen
gönderilmesine elverişli olmayan köylerin öğretim ve eğitim işlerini görmek, ziraat işlerinin
fenni bir şekilde yapılması için köylülere rehberlik etmek üzere köy eğitmenleri istihdam edilir”
(Altunya, 2005).
Böylece 1936 yılının Temmuz ayında deneme niteliğinde ilk eğitmen kursu Eskişehir’in
Mahmudiye köyünde açılır. Deneme niteliğindeki bu program başarılı olunca ertesi yıl yasa
çıkarılır ve eğitmen kurslarının sayısı arttırılır. Bu kursların çoğu, daha sonra aynı bölgelerde
açılacak köy enstitülerinin bulundukları yerlerde kurulmuştur. Tonguç’a (1947) göre daha sonra
bazıları Köy Enstitüleri ile birleştirilen bu kurslardan elde edilen bilgi ve deneyimler, Köy
Enstitülerinin yolunu aydınlatmıştır.
Üç sınıflı köy okullarında çalışan öğretmenlerin görevleri köy eğitmenleri talimatnamesinde
şöyle ifade edilmektedir: “Eğitmenler köyde hem öğrencilerin, hem de yetişkinlerin genel
eğitiminde, ayrıca köylüye modern tarım tekniklerinin öğretilmesinde görevlidirler. Eğitmenleri
iş başında yetiştirmek ve onların işleyemediği zor konuları işlemek üzere 8-10 eğitmen çalışan
köylerden oluşan her eğitim bölgesi için bir gezici başöğretmen görevlendirilir” (Altunya,
2005:19).
2.1.3.3. Köy Öğretmen Okulları
Köy Muallim Mektepleri denemesinden sonra köye öğretmen gönderme çalışmaları “eğitmen”
gönderme biçimine dönüşmüş ve eğitmen yetiştirmek amacıyla 1937’den itibaren Köy
Öğretmen Okulları açılmıştır (Cicioğlu,1983). Bu okullar ve Köy Eğitmen Kursları, 1940 yılında
açılacak Köy Enstitülerinin temelini oluşturacaktır.
Köy Öğretmen Okullarının örgütsel yapısı içerisinde üç bölüm yer almaktadır. Bunlar sırasıyla
ilkokul kısmı, orta kısım ve öğretmen okulları bölümleridir. İlkokul kısmı Köy Öğretmen
Okulları bünyesinde yer alan beş sınıflı uygulama okullarından oluşmaktadır. Orta kısım; bu
bölüme tam devreli köy okullarını bitirmiş öğrencilerle Köy Öğretmen Okullarının ilk kısmını
tamamlamış öğrenciler kabul edilmektedir. Öğretmen okullarına geçen öğrenciler orta kısımda
edindikleri mesleki becerilerden birinde uygulama ve staj yaparken aynı zamanda öğretmenlik
meslek bilgilerini geliştiriyor ve mezuniyetlerinde köy öğretmeni olarak atanıyorlardı (Öztürk,
1996).
2.1.3.4. Köy Enstitüleri
Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 Sayılı Yasaya dayanarak kurulmuştur. Ayas’a
göre (Öztürk,1998:298), Köy Enstitüleri, Türkiye’nin 1930’lu yıllardaki kültürel ve sosyoekonomik
gerçeğinden doğan eğitmen kursları ve Köy Öğretmen Okulları geleneğinin bir devamıydı
ve onların yüklenmiş olduğu misyonu taşıyordu. İlgili yasanın birinci maddesi ile Köy
Enstitüsü açmanın koşullarından biri şöyle ifade edilmektedir: “Köy eğitmeni ve köye yarayan
diğer meslek erbabını yetiştirmek üzere ziraat işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde Maarif
Vekilliğince köy enstitüleri açılır.” Öğretim süreleri ilkokul üzerine 5 yıl olan Köy Enstitülerinin
görevi sadece köylere öğretmen yetiştirmek değil, aynı zamanda sağlık memuru ve ebe
yetiştirmekti. Öte yandan, 19.06.1942 tarih ve 4274 sayılı Köy Okulları ve Enstitüleri Yasası da
bu yasayı tamamlayıcı niteliktedir.
31
Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri
1940-53 yılları arasında, özellikle köy ilkokullarına öğretmen yetiştirme bakımından büyük
bir ihtiyacı karşılayan ve Türkiye’nin öğretmen yetiştirme tarihinde özgün bir model oluşturan
Köy Enstitüleri (toplam 21 okul), söz konusu dönemde 15 bine yakın öğretmen ve 2000 civarında
sağlık elemanı yetiştirmiştir (Öztürk, 1998:299). Türkiye’ye özgü bir model olan, Köy
Enstitülerinin başarısında dönemin Milli Eğitim Bakanı, Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel
Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ikilisinin payı büyüktür.
Tütengil’e (1948) göre Köy Enstitüleri örgütsel yapısı, işleyişi ve müfredatı açısından diğer
kurumlardan farklı özellikler gösterir. Köy Enstitülerinde oldukça demokratik ve katılımcı bir
eğitim ortamı bulunduğunu savunan Tütengil, bu okullarda kümebaşılık, eğitimbaşılık, talebe
teşekkülleri (öğrenci birlikleri) umumi tenkit ve konuşmalar gibi etkinliklere dikkat çekerek,
öğretme-öğrenme sürecinde gerçekleşen paylaşım ve dayanışma anlayışının önemini işaret etmektedir.
Altunya’ya (2005) göre ise Köy Enstitüleri; kuram-uygulama bütünlüğü, üretkenlik,
çok yönlülük, karma eğitim, bilimsellik, özyönetim ve toplumsal bütünleşme gibi ilkeler açısından
örnek okullardır. Meslek eğitimini yaşamın gerekleri ve toplumun gereksinimleriyle tutarlı
ve uygun hale getirme anlayışı bu okulların temel misyonunu oluşturur.
Köy Enstitülerinin en önemli sorunlarından biri kendi öğretmen ve yönetici kadrosunu
oluşturmaktır. Nitekim 1942-1943 öğretim yılında, hem Köy Enstitülerine öğretmen, yönetici
ve denetim elemanı yetiştirmek hem de köye yönelik hizmetleri etkinleştirmek ve geliştirmek
amacıyla bir araştırma merkezi niteliği de taşıyan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kurulmuştur.
Bu okul mezunlarının bir kısmı Köy Enstitülerine öğretmen, bölge müfettişi, gezici başöğretmen,
bölge okul müdürü olarak atanmış, az sayıdaki mezun da okulda asistan olarak görev
almıştır. Ancak 27 Kasım 1947 tarihli Bakanlık yazısıyla Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü kapatılmıştır.
Köy Enstitüleri de 1954 yılında kapatılmıştır.
Başarılı ve özgün bir öğretmen yetiştirme modeli olan Köy Enstitüleri, dönemin iktidarının
siyasi yaklaşımı nedeniyle 1954 yılında kapatılarak altı yıllık ilköğretmen okulu adı altında
yeniden düzenlenmiştir. Bu dönemden itibaren ilköğretmen okulları, yine ağırlıklı olarak köy
ilkokulu mezunu öğrencileri almaya devam etmiş ve diğer üç yıllık ilköğretmen okulları ile
birlikte lise seviyesinde program bütünlüğü sağlanmıştır. Böylece köy ve şehir okullarına farklı
kaynaktan öğretmen yetiştirme uygulaması sona ermiş ve ilköğretmen okulları mezunlarının
hem köy hem de şehir ilkokullarında öğretmenlik yapabilecek şekilde yetiştirilmeleri öngörülmüştür
(YÖK, 1998a:4).
Türkiye’de öğretmen yetiştirme tarihinin önemli bir kilometre taşı olan Köy Enstitülerinin
kapatılmasıyla, özgün bir öğretmen yetiştirme geleneği yok edilmiştir. Özellikle yoksul
köy çocuklarının eğitimi yoluyla önemli toplumsal hareketlilik dalgası yaratan Köy Enstitülerinin,
toplumda Cumhuriyet bilincinin kökleşmesine ve Atatürk devrimlerinin benimsenmesine
önemli katkılar sağladığı açıktır.
2.2. Ortaokullara Öğretmen Yetiştirme
Ortaokullara öğretmen yetiştirmede temel kaynak Üç Yıllık Eğitim Enstitüleri olmuştur.
Bu okullar, 1978-79 öğretim yılından 1981-82 öğretim yılı sonuna kadar “Yüksek Öğretmen
Okulu” adıyla işlevlerini sürdürmüşlerdir.
2.2.1.Üç Yıllık Eğitim Enstitüleri
“Cumhuriyet döneminde ortaokul öğretmeni yetiştirilmesinde en büyük görevin eğitim
enstitülerine düştüğü bir gerçektir” (Oğuzkan, 1983:605). Bu tür öğretmen okullarının kaynağı,
Türkçe öğretmeni yetiştirmek amacıyla 1926-27 öğretim yılında Konya’da açılan “Orta
32
Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri
Muallim Mektebi” olmuştur. Bir yıl sonra Ankara’ya nakledilen okulun adı 1929-30 öğretim
yılında “Gazi Orta Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü” olarak değiştirilmiştir. Daha sonraki
yıllarda Türkçe bölümüne pedagoji, matematik, fiziki ve tabii ilimler, tarih-coğrafya, iş dersi ve
resim, beden terbiyesi, müzik, Fransızca, İngilizce ve Almanca bölümlerinin de eklenmesiyle
bu öğretmen okulu, ortaokullarda okutulan genel eğitim derslerinin tümü için öğretmen yetiştirir
bir duruma gelmişti.
İlk yıllarda okulun öğretim süresi üç buçuk yıldı. Bunun iki yılı hazırlık, bir buçuk yılı da
meslek eğitimine ayrılmıştı. 1937-48 yılları arasında açılan müzik bölümünün öğretim süresi
üç yıl, Almanca ve İngilizce bölümlerinin öğretim süresi ise iki yıldı. 1967-68 öğretim yılından
itibaren bütün bölümlerin öğretim süreleri üç yıla çıkarılmıştır (Cicioğlu, 1983:307; Uçan,
1982:9).
1940’larda çok ciddi bir sorun haline gelen ortaokul öğretmen açığını kapatmak amacıyla
yurdun çeşitli yerlerinde yeni enstitüler açılmıştır. 1969’a kadar sayıları 10’a yükselen bu
kurumlar 1977-78 öğretim yılında 18’e ulaşmıştır. Eğitim Enstitülerinin üç yıl süreli olarak
ortaokullara dal öğretmeni yetiştirme işlevi 1978-79 öğretim yılına kadar sürmüştür. Bu tarihten
itibaren bunlara “Yüksek Öğretmen Okulu” denmiş, sayıları azaltılmış ve programları lise
öğretmeni de yetiştirebilecek biçimde dört yıl olarak yeniden düzenlenmiştir.5
1967–1968 öğretim yılından itibaren gelişimini tamamlayan enstitülerde sosyal bilgiler,
matematik, fen bilgisi, Türkçe, İngilizce, tarım, eğitim, Fransızca, Almanca, beden eğitimi,
resim-iş, müzik olmak üzere on iki bölümde öğretmen yetiştiriliyordu (Öztürk, 2006:14).
Yüksek Öğretmen Okulu adını alan Gazi, Necati, Bursa, Diyarbakır, Kazım Karabekir, Atatürk,
Buca, Selçuk, Samsun, Fatih Eğitim Enstitüleri 1982 yılı Temmuz ayı itibariyle yaklaşık
16 bölümde öğretmen yetiştirmekte iken, 1982 yılında mevcut üniversitelere veya yeni açılan
üniversitelere bağlanıp Eğitim Fakülteleri adını almışlardır.
Yeni düzenleme sonucu, “Cumhuriyet döneminde öğretmen yetiştirme açısından çok
önemli bir rol oynamış bulunan bu eğitim kurumları ad olarak da olsa artık eğitim tarihimizin
malı olmuşlardır” (Oğuzkan, 1983:608).
2.3. Liselere Öğretmen Yetiştirme
1923-1981 yılları arasında liselere öğretmen yetiştirmede iki kaynaktan söz edilebilir. Bunlar
“Yüksek Öğretmen Okulları” ve “Üniversiteler”dir.
2.3.1. Yüksek Öğretmen Okulları
Cumhuriyet döneminde ortaöğretim öğretmenlerinin, özellikle lise ve dengi okulların genel
kültür dersleri öğretmenlerinin yetiştirilmesinde önemli katkısı olan kurumlardan birisi de
yüksek öğretmen okullarıdır. 1891 yılında İstanbul’da kurulan “Darülmuallimin-i Aliye” Yüksek
Öğretmen Okulu’nun başlangıcı sayılır (Oğuzkan, 1983:609).
Cumhuriyetin ilk yıllarında karşılaşılan sorunlardan birisi, istenilen sayı ve nitelikte öğretmenin
bulunamayışı idi. Bir çalışmada (Akyüz, 1978:221) 1923 yılında ülkemizde 513 lise
öğretmeni bulunduğu belirtilmektedir. Öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla Milli Eğitim
Bakanlığı, bu okulun gelişmesi için gerekli önlemleri almış, bu eğitim kurumu 1954-55
öğretim yılına kadar kendi türünde tek okul olarak öğretmen yetiştirme işlevini sürdürmüştür.
Kavcar’a (1982:198) göre bu okulun öğrenci sayısını arttırmak için alınan önlemlere karşın,
buraya girmek için sınırlı sayıda öğrenci başvuruyor, dolayısıyla yeterli sayıda öğretmen yetişti-
5 Yeni “Yüksek Öğretmen Okulları”, tarihi “Yüksek Öğretmen Okulları”’ndan farklı bir yapı ve işleyişe sahip idi.
33
Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri
rilemiyordu. Okul, 1923-63 yılları arasında ancak 630 mezun verebilmiştir. Lise öğretmenlerine
duyulan ihtiyacın giderek artması karşısında 1959 yılında Ankara’da, 1964 yılında da İzmir’de
birer yüksek öğretmen okulu daha açılmıştır. Bu iki okul, ilköğretmen okullarının en başarılı
ve seçkin öğrencilerini alma esasına dayalı yeni bir yaklaşımdı. İlk uygulamadan çok verimli sonuçlar
alınması üzerine Milli Eğitim Bakanlığı İstanbul’daki tarihsel yüksek öğretmen okulunu
da aynı modele dönüştürmüştür. Bu gelişmelerin ardından Kavcar’a göre (2003), Türk milli
eğitiminde nitelikli öğretmen bakımından büyük bir canlılık sağlanmıştır.
Yüksek Öğretmen Okullarının mezun sayısı, Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nun ilk mezunlarını
verdiği 1962-63 yılında 66’ya, bir sonraki yıl 102’ye yükselmiştir. Kaya’ya göre (1984);
mezunların büyük çoğunluğu akademik kariyere devam ettikleri için, yüksek öğretmen okullarının
lise öğretmeni gereksinimini kısa sürede karşılaması beklenemezdi. Öte yandan MEB,
ilerleyen yıllarda felsefe değiştirmiş ve yüksek öğretmen okulu öğrencilerini üniversite giriş
sınavları yoluyla almayı kararlaştırmıştır. Bunun anlamı, yetenekli ilkokul öğretmenlerinin ileri
öğrenim olanaklarının sınırlanmasıydı (Kaya, 1984).
Ne var ki Yüksek Öğretmen Okulları, yönetmelik ve programlarında yapılan değişikliklere
ve öğrenci kontenjanlarının arttırılması yönünde girişilen tüm çabalara karşın, lise öğretmen
açığının kapatılmasında Bakanlığın öngördüğü ölçüde yeterli olamıyorlardı (Oğuzkan,
1983:610). MEB’in tutarlı bir öğretmen yetiştirme politikasından yoksun oluşu nedeniyle Yüksek
Öğretmen Okulları etkinliklerini giderek yitiriyorlardı (Kaya, 1984). Nitekim, 130 yıl gibi
oldukça uzun bir süre lise öğretmeni yetiştirmede ülkenin en köklü eğitim kurumu olma özelliğini
koruyan Yüksek Öğretmen Okulları, çeşitli nedenlerle işlevlerini yerine getiremez olduğu
gerekçesiyle, Öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan bir rapor (Kavcar,
1982:205) sonucu 1978 yılında kapatılmış ve Türkiye’nin öğretmen yetiştirme tarihinde önemli
bir işlev yüklenmiş olan bu özgün model de tarihe mal olmuştur.
Eşme’ye (2003:347) göre Yüksek Öğretmen Okullarının kapatılmasıyla yalnızca bu kurumların
sonu getirilmiyor ayrıca köy çocuklarının bu yolla üniversitelere geçişi bir bakıma kapatılıyor,
ülkemiz nitelikli öğretmen yetiştirme açısından önemli bir fırsatı yitiriyor, öte yandan
üniversitelere öğretim üyesi yetiştirme konusunda da ciddi bir daralmaya neden olunuyordu.
2.3.2. Deneme Yüksek Öğretmen Okulu
Mayıs 1974’te Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Yerleşkesi’nde Deneme Yüksek Öğretmen
Okulu adıyla yeni bir okul kurulmuştur. 6 Mayıs 1975 tarih ve 313 Sayılı Talim ve Terbiye
Kurulu’nca kabul edilen okulun geçici yönetmeliğine göre; okulun amaçları şöyle sıralanmaktadır
(MEB, 1995):
1. Ortaöğretim kurumlarının fizik, kimya, biyoloji ve matematik dallarında lisans düzeyinde
öğretmen yetiştirmek.
2. Milli Eğitim Bakanlığı’nca öngörülen alanlarda deneme niteliğinde ve teknolojiye
dayalı eğitim programları geliştirip, uygulamak ve uygulama sonuçlarının sistemin
bütünlüğü içinde yaygınlaştırılmasına yardımcı olmak.
3. Eğitim sistemleri için saptanmış olan temel politika ve hedefler çerçevesi içinde çağdaş
eğitim kurumlarının ışığında, eğitimin etkinliğini artırarak teknolojik uygulama
modellerini geliştirmek.
4. Geliştirilecek modelleri sistem bütünlüğü içinde uygulamaya dönüştürerek araştırma
ve planlama çalışmaları yapmak.
Ne var ki eğitim teknolojilerindeki son gelişmelerden yararlanarak deneysel bir yaklaşımla
ve kapsamlı bir program yapısıyla öğretime başlayan bu deneme okulu yeterli hazırlıklar yapılmadığı
ve gerekli kaynaklar sağlanamadığı gerekçesiyle 1975 yılında kapatılmıştır.
34
Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri
2.3.3. Üniversiteler
1982 yılına değin öğretmen yetiştirme görevi bütünüyle Milli Eğitim Bakanlığı’na verilmiş
ise de, üniversitelerimiz de öğretmen yetiştirmede sürekli olarak önemli bir kaynak olmuştur.
Başta İstanbul Üniversitesi Edebiyat ve Fen Fakülteleri olmak üzere, Ankara Üniversitesi Dil,
Tarih ve Coğrafya ile Fen Fakülteleri lise ve dengi okullara Türk dili ve edebiyatı, matematik, fen
bilimleri, tarih, coğrafya ve yabancı diller gibi alanlarda çok sayıda öğretmen yetiştirmişlerdir.
Özellikle, 1970’li yılların ortalarından itibaren bazı üniversitelerimizde eğitim bölümleri açılarak
“pedagojik formasyon” programı yoluyla öğretmen yetiştirilmiş, hatta, bir sonraki bölümde
görüleceği gibi, bazı üniversitelerimizde (Örneğin İnönü Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi,
ODTÜ Fen-Edebiyat Fakültesi) lisans düzeyinde öğretmenlik programları açılmıştır.
Küçükahmet’e (1976:47) göre “Son yıllarda üniversite çatısı altında öğretmen yetiştirme
çabaları yoğunluk kazanmış, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ege Üniversitesi,
Boğaziçi Üniversitesi, Selçuk Üniversitesi, İnönü Üniversitesi ve Diyarbakır Üniversitesi
gibi üniversiteler de öğretmen olmak isteyen öğrenciler için özel programlar düzenlemişlerdir.
Bu programlara yazılma şartlarının da üniversite ve fakültelere göre değişmekte olduğu
görülmektedir. Örneğin, Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi ile Hacettepe Üniversitesi belli
bir kontenjana göre dışarıdan öğrenci kabul ederken, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Orta
Doğu Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi yalnız kendi öğrencilerine böyle bir programa
yazılma olanağı tanımaktaydı.”
Üniversitelerde düzenlenen sertifika programları arasında gerek derslerin sayısı ve dağılımı,
gerekse içeriği açısından oldukça önemli farklılıklar olmuştur. Bu farklılığın en önemli nedenlerinden
biri, ilgili kurumlar arasında işbirliği ve eşgüdüm eksikliği olarak gösterilmektedir.
Bu amaçla MEB’in zaman zaman sonuçları etkili olmasa da bazı girişimleri olmuştur. Ancak
ders programlarını standardize ederek, öğretmen eğitiminin gereklerine uygun bir yapıya kavuşturulması
bir yana, öğretmenlik programlarına öğrenci kayıt kabul koşullarında bile anlayış
birliği sağlanamamıştır (MEB, 1995:34).
2.4. Öğretmen Yetiştirme Görevinin Üniversitelere Geçişi (1982)
Öğretmen yetiştirme işlevi üniversitelere devredilmeden önceki dönem olan 1982-1983
öğretim yılında, Türkiye’de öğretmen yetiştirmeye ilişkin bilgiler Tablo 1 ve Tablo 2’de verilmiştir.
Buna göre, öğretmen yetiştirme işlevi bir taraftan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı yükseköğretim
kurumlarında, diğer taraftan da üniversiteler bünyesinde yürütülmekte idi.
35
Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri
Tablo 1: Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Öğretmen Yetiştiren
Yükseköğretim Kurumları (1982-83 Öğretim Yılı)
Kaynak: ÖSYM (1982). İkinci Basamak Sınav Kılavuzu. 1982.
(1) Üç yıllık Eğitim Enstitüleri 1978-79 öğretim yılında “Yüksek Öğretmen Okulları” adı altında
yeniden düzenlenmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde, üç ayrı okul türü bulunuyordu. Bunlar:
Yüksek Öğretmen Okulları (Son Dönem): Dört yıl süreli ve ağırlıklı olarak liselere öğretmen
yetiştirmeye yönelik olarak tasarlanmış programlara sahip kurumlardı.
Yabancı Diller Yüksek Okulları: Üç yıl süreli ve yabancı dil öğretmeni yetiştirmeye yönelik
okullar.
Eğitim Enstitüleri: İki yıl süreli ve sınıf öğretmeni yetiştirmeye yönelik kurumlardı.
Üniversiteler boyutunda ise; yaygın uygulama, çeşitli fakülte ve yüksekokul öğrencilerine,
lisans öğrenimlerine paralel olarak Fen ve/veya Edebiyat Fakülteleri bünyelerindeki eğitim
bölümleri tarafından “öğretmenlik sertifikası” programının sunulmasıydı. Bu uygulamada, isteyen
öğrenciler, bir yandan lisans programlarına devam ederken öte yandan kendi programlarının
dışında “öğretmenlik sertifikası” programına kaydolmakta ve bu programdaki dersleri de
almaktaydı. Üniversite bünyesinde öğretmen yetiştirme konusundaki bu yaygın uygulamanın
dışında bazı istisnai uygulamalar da bulunmakta idi. Tablo 2’de de görüldüğü gibi, ODTÜ
ve İnönü Üniversiteleri’ndeki matematik, fizik ve kimya öğretmeni yetiştirme programları ile
İstanbul ve Ankara Üniversitesi (DTCF) pedagoji bölümleri ve eğitim bilimleri uzmanı yetiştirmeye
yönelik Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi uygulamaları bunlara örnek olarak verilebilir.
19
Kurum Ö??retim Süresi (y?l?) Program Kurum Say?s?
Yüksek Ö??retmen
Okulu (1)
4
Türk Dili ve Ed.
10 okul
Tarih-Co??rafya
Co??rafya-Tarih
Matematik-Fizik
Fizik – Matematik
Fizik-Kimya
Kimya-Fizik
Kimya-Biyoloji
Biyoloji-Kimya
Almanca
Frans?zca
??ngilizce
E??itim
Resim-????
Müzik
Beden E??itimi
E??itim Enstitüsü 2 l 17 Enstitü
Yabanc? Diller YO 3 l 16 okul
36
Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri
Tablo 2: Üniversitelerde Eğitim Uzmanı ve Öğretmen Yetiştirme (1982-83 Öğretim Yılı)
Üniversite Fakülte Bölüm /Program
Ankara Üniversitesi Eğitim –
Ankara Üniversitesi DTCF Pedagoji
İnönü Üniversitesi Temel Bil. Fak.
Matematik Öğretmenlik
Lisansı
Fizik Öğretmenlik Lisansı
Kimya Öğretmenlik Lisansı
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Pedagoji
ODTÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi Matematik Eğitimi
Fizik Eğitimi
Kimya Eğitimi
Kaynak: ÖSYM (1982). İkinci Basamak Sınav Kılavuzu. 1982.
Sonuç olarak, buraya kadar yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, Cumhuriyet döneminde
öğretmen yetiştirme konusunda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Bunlar şöyle özetlenebilir:
1. İlk yıllarda tip ve programlar bakımından sınırlı olan öğretmen kaynakları giderek
çoğalmış ve çeşitlilik göstermeye başlamıştır.
2. Türkiye, daha iyi ve daha uygun öğretmeni yetiştirme konusunda sürekli arayış içinde
olmuştur.
3. Köye öğretmen yetiştirme konusu, ayrı bir politika olarak uzun yıllar sürdürülmüştür.
4. Öğretmen yetiştiren okullar, Cumhuriyetin ilk yıllarında büyük kentlerde veya yurdun
daha çok batı bölgelerinde açılmış iken zamanla bu tür okullar yurdumuzun her
yöresinde açılmaya başlanmıştır.
5. Öğretmen gereksiniminin karşılanamaması nedeniyle, sık sık geçici çözüm yollarına
gidilmiştir. (Hızlandırılmış eğitim, geçici vekil öğretmen, mektupla öğretim vb. bu
uygulamalar arasındadır. 1970’li yılların ikinci yarısında eğitim enstitülerinde uygulanan
hızlandırılmış eğitim, öğretmen yetiştirme tarihinde en olumsuz yöntem olarak
bilinmektedir.
6. Öğretmen yetiştiren kurumların öğretim süreleri sürekli olarak uzatılmış ve 1739
sayılı yasa ile yükseköğrenim düzeyine çekilmiştir.
7. Milli Eğitim Temel Kanunu ile her düzeydeki okul öğretmenlerinin genel kültür,
özel alan bilgisi ve meslek formasyonu bakımından dengeli biçimde yetiştirilmeleri
yasal bir esasa bağlanmıştır.
Bununla birlikte öğretmen eğitiminde hem niceliği hem de niteliği artırma yönündeki çabalar
bugün de eğitim kamuoyunun önünde önemli bir gündem maddesi olarak yerini korumaktadır.
37
Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri

%d blogcu bunu beğendi: