Åžimdiye kadar anlattıklarımız vasıtasıyla size ÅŸunu belirtmeye çalıştık: Hareket eden, tepki ve davranışta bulunan insan, son derecede karmaşık bir biyolojik yapıya sahiptir. Aslında, hareket eden, davranışta bulunan ve bir Bütün teÅŸkil eden bu biyolojik yapımızdır. OmuriliÄŸi. Hipotalamusu. Korteksi. Otonom Sinir Sistemi, Endokrin Sistemi ve Kemik-Kas sistemiyle davranışta bulunan bu Bütündür. Bu “Bütün”, teorik olarak, ÅŸimdiye kadar belirttiklerimize göre doÄŸuÅŸtan tayin edilmiÅŸ, iki güdü kaynağına sahiptir. Homoestasis dediÄŸimiz veya iç dengenin korunması dediÄŸimiz birinci güdü kaynağı insanı harekete sevk eden en önemli etkenlerden biridir. Bunun üzerinde genel olarak ve ısı, susuzluk, açlık baÅŸlıkları altında da özel olarak durduk. İkinci güdü kaynağını ise Cinsel Dürtü teÅŸkile diyordu. Cinsel Dürtülerin temel yapı ve mekanizmalarını genel olarak ele alıp, öğrenmenin ne kadar önemli bir etken olduÄŸunu göstermeye çalıştık.
Dış Uyaranlar (tenbihler-stimülüsler) bu karmaşık biyolojik yapıya gelen çeÅŸitli fiziksel olaylar olup (renk, koku, ses, tat, basınç, soÄŸuk, sıcak, “acı”, hareket/denge gibi.) bizi harekete geçiren diÄŸer önemli bir etkendir. Biyolojik yapı sahip olabildiÄŸi öğrenme kapasitesinin yardımıyla bu fiziksel olaylara çeÅŸitli isimler, anlamlar, deÄŸerler vermekte, bu olaylar arasında veya bu olayların kendisinde doÄŸurduÄŸu tepkilerle bu olaylar arasında çaÄŸrısını baÄŸlan (asosiyasyonlar) kurmaktadır. Dış Uyaranlar, fiziksel özelliklen ve öğrenme vasıtasıyla kazandıkları bu anlamlara göre biyolojik yapımızda bazı tepki veya davranışların çıkmasına sebep olabilmektedirler. Ama verilen anlamların, yapılan tepki ve davranışların temelde hep homoestasisle iliÅŸkisi, yani hayatın idamesi için gerekli temel ihtiyaçlar ve bunlarla ilgili sistem ve proseslerin fonksiyonlarıyla iliÅŸkisi vardır.
Öğrenme bu temele baÄŸlı olarak yeni tenbihlere, yeni durumlara tepki yapılmasını saÄŸlar. Bu yüzden birçok davranışımızın doÄŸrudan doÄŸruya Homoestazisle ilgisini göremeyebiliriz. Modaya uygun yeni bir elbise modelinin giyilmesi, ÅŸimdiye kadar anlattığımız sistem ve proseslerle ilgisiz gibi görünebilir. Ama. bu davranışın temellerine indiÄŸimizde beden içi Isısının korunması motivini ve dolayısıyla Hipotalamusun iÅŸlevlerini bulabiliriz. “Eskiden beden içi sıcaklığının korunması bir post ile” saÄŸlanırken ÅŸimdi rengi, deseni, biçimi durmadan deÄŸiÅŸen kumaÅŸlarla saÄŸlanmaktadır. “Bir parça et eskiden” hücre içi çevrenin gereksinim duyduÄŸu maddeleri saÄŸlamaya yeterli olurken, ÅŸimdi saymakla bitiremeyeceÄŸimiz çeÅŸitli soslarla, çeÅŸitli “ÅŸeylerle” açlık ihtiyacı tatmin edilmektedir. Bir su kaynağı artık insanoÄŸlunun susuzluÄŸunu gidermeye kafi gelmemekte, kolalı içkilerden alkollü içkilere, çeÅŸitli meÅŸrubata kadar bir yığın sıvı insanoÄŸlunun sofrasından eksik olmamaktadır. İnsan organizmasının bu noktaya gelmesini saÄŸlayan mekanizma muhakkak ki Öğrenme prosesedir. Ama insan neden, niçin, nasıl bu öğrenme ihtiyacım hissetmiÅŸtir, “hangi güdüler” insanı bu öğrenmeye itmiÅŸtir, cevaplandırılması gereken ilginç sorulardır ve psikoloji bu sorulara cevaplar aramaktadır. “Sosyal Motivler” (!?) baÅŸlığı altında belki bir öğretim yılı boyunca ele alınabilecek miktarda bilgi birikmiÅŸtir. Biz bu kitabın kapsamının dışında kaldığı ve çeÅŸitli baÅŸlıklar altında zaman zaman ele alındığı için bu konuya çok kısaca temas edeceÄŸiz.
Yukarıda belirttiÄŸimiz örneÄŸe ve soruya tekrar dönelim; insan bir hayvan postuyla ısınmayı saÄŸlarken bugünkü modern giyim tarzını nasıl benimsedi? Evet temelde belirli bir düzeydeki beden sıcaklığının korunması ihtiyacı bulunduÄŸunu, bu sıcaklık kriterlerinin korunması için hipotalamusun kontrolünde otonom sinir sisteminin gerekenleri yaptığını, buna raÄŸmen belirli bir sıcaklık derecesi korunamazsa merkezi sinir sisteminin veya Korteks’in devreye girerek gereken davranışları kemik-kas sistemi vasıtasıyla yaptırarak belirli bir sıcaklık düzeyini koruduÄŸunu biliyoruz. Ama bu bilgimiz yukarıdaki sorunun cevabını teÅŸkil etmiyor. Belki insanın giydiÄŸi/üzerine aldığı ÅŸeyler zamanla statü (sosyal mevki) sembolü haline gelmiÅŸ, daha farklı, daha parlak, daha yeni, vb. gibi giyinmek bireye toplum içinde belirli bir ilgi, bir yer (mevki), bir şöhret, bir itibar, temin etmiÅŸtir de ondan bu sürekli deÄŸiÅŸim devam ede gelmiÅŸtir. Veya durmadan deÄŸiÅŸen modaya uygun giyinme davranışının temelinde, diÄŸer baÅŸka motivler de bulunmaktadır. Mesela, belki cinsel motiv, şık giyinme, parlak-çekici giyinme davranışının temelinde karşımıza çıkabilir. Veya açlık, acıdan kaçınma, korunma motivi temelde organizmayı harekete sevk ederek, yalnız kalmama, “sürüden ayrılmama”, gruba uyma, belirli bir toplum tarafından kabul edilme motivlerinin kazanılmasına sebep olmuÅŸ olabilir. Bu kazanmanın yani öğrenmenin sonunda sahip olunan yeni motivler de modaya uygun giyinme davranışını güdülendirmiÅŸ olabilir. Bunun sonucu olarak birey toplum tarafından tasvip, itibar görürse, yani mükâfatlandırılırsa birey bu davranışlarına devanı edebilir. Giyilen elbiselerin bir statü sembolü veya bir mükâfat teÅŸkil etmesi insan organizmasının aktif bir halde sosyal çevresiyle karşılıklı etkileÅŸimlerde bulunduÄŸunu ima etmektedir. Çünkü unutmayın, bireye bu mevkii veya mükâfatı veren toplumsal çevredir. Sosyal Öğrenme Teorisi de aslında Motivasyonu bu ÅŸekilde açıklamaya çalışmaktadır.
SOSYAL ÖĞRENME TEORİSİ
Bu teorik yaklaşışa göre insan, iç dürtüler veya dış tenbihler tarafından pasif bir ÅŸekilde harekete sürüklenen bir organizma deÄŸildir. Teoriye göre davranışlarımızı, kısmen, elde edilecek mükâfata veya karşılaşılabilecek olan cezaya göre yönlendirmekteyiz. Davranışlarımız sonunda karşılaÅŸtığımız mükâfat veya ceza da bundan sonra yapacağımız davranışları etkilemekte/tayin etmekte yahut pekiÅŸtirmektedir. Bütün bu olaylar Sosyal bir Çevre içinde meydana gelmektedir. Bu çevre içinde davranışlarımızın seçimi veya biçimlenmesi, ya doÄŸrudan doÄŸruya yaÅŸantılarla (eksperiyanslarla) ya da baÅŸkalarının davranışlarını gözlemlemekle cereyan eden proseslerdir. Her iki halde de eÄŸer, davranışlarımız baÅŸarılıysa, benzer durumlarda tekrar yapılacak, baÅŸarısız hareket ve davranışlarımız ise bırakılacaktır. DoÄŸurduÄŸu sonuçlara göre davranışların seçimi, mekanik bir ÅŸekilde cereyan eden prosesler deÄŸildir. Davranışlarımızın seçiminde ve kazanılmasında BiliÅŸsel Proseslerin (cognitive processes) cereyan ettiÄŸi açık bir ÅŸekilde ortadadır. Çünkü birçok durumu ve bu durum içinde yapılabilecek davranışları, düşünebilmekte yani sembolik olarak zihnimizde canlandırmakta-tasarlamaktayız. Davranışlarımızı yapmadan, bunların sonuçlarını önceden tahmin edebilmekte ve bu tahminlerin niteliÄŸine göre davranışlarımızda veya yapmayı tasarladığımız davranışlarımızla deÄŸiÅŸiklikler meydana getirebilmekteyiz. Demek ki davranışlarımızın çoÄŸu önceden öğrendiklerimize de baÄŸlı olan beklentilere, tahminlere, önceden yapılan planlara dayanmaktadır. Bunlar BiliÅŸsel Proseslerden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Bir davranışın sonuçlarını veya bir olayın doÄŸuracağı sonuçlan görmek için mutlaka onları yaÅŸamamız her zaman gerekmemektedir. Bir takım ipuçlarını deÄŸerlendirerek, daha önce öğrendiÄŸimiz birçok ÅŸeyi deÄŸerlendirip anlamlandırarak gelecek için bir takım ön tahminlerde bulunabilmekte ve sembolik olarak cereyan eden bu proseslere göre (tahminlere, düşüncelere, tasarımlara…) davranışlarımızı ayarlamaktayız.
Teoriye göre, birçok davranışımızı da başkalarının davranışları üzerinde yaptığımız gözlemlerden yararlanarak öğrenmekleyiz. Buna Dolaylı Öğrenme (vicarious learning) denmektedir. Başkalarının neler yaptığına ve bu yapılanlarla neler, ne gibi sonuçlar elde edildiğine bakarak yeni davranış biçimleri kazanmakta veya mevcut davranışlarda değiştirmelere gitmekteyiz. Biraz ileride ele alacağımız ‘Heyecanlar’da, dolaylı öğrenmeyle kazanılabilmektedir. İlaç içmekte olan kardeşimizin çektiği sıkıntı, duyduğu tiksinti-nefret-iğrenme-bulantı bütün bu olayları doğrudan yaşamamamıza rağmen, dolaylı öğrenmeyle, bizde de ilaçtan korkma-tiksinme heyecanına sebep olur. Gelecekte de büyük bir ihtimalle, ilaçtan nefret ederiz. Tıpkı ilaç içen kardeş örneğinde olduğu gibi birçok davranışlarımızın temelindeki esas motiv bu gibi Modeller den öğrendiğimiz belirli davranışlar ve heyecanlardır.
Sosyal Öğrenme Teorisine göre belirli bir davranışımızın bir dış sonucu ve bir de iç sonucu vardır. Dış Sonuç, Sosyal çevrenin davranışlarımız üzerinde yaptığı deÄŸerlendirmelerdir. İç Sonuç ise, her bireyin davranış ve hareketleriyle ilgili olarak. Kendi KoyduÄŸu Standartlar-DeÄŸerlere göre yine kendisinin yaptığı deÄŸerlendirmelerdir. Demek ki belirli bir davranışımız iki kaynaÄŸa göre mükâfat veya ceza elde etmektedir. Sosyal Çevrenin deÄŸerlendirmeleri ve Bireyin Kendi Kendisini DeÄŸerlendirmesi bazı durumlarda bu iki kaynağın deÄŸerlendirmeleri birbiriyle tanı bir uyuÅŸma halindeyken, bazı durumlarda da tam bir zıtlaÅŸma halinde olur. Bir bireyin davranışları sosyal olarak tasvip görmezken (eleÅŸtirilirken-“ceza”), kendi öz standartlarına göre “uygun” olarak deÄŸerlendirilir (“mükâfatlandırılır”). Mesela vergi kaçırarak kazandığı (!?) para karşısında kendi kendini “bir çakal gibi kurnaz olduÄŸu” için tebrik eden kimse toplum tarafından “vatan haini” olarak deÄŸerlendirilebilir. Demek ki Kendi Kendini DeÄŸerlendirme ve Toplumsal DeÄŸerlendirme, bazı hallerde çeliÅŸebilmekle beraber, davranışlarımızı motive eden iki etkili kaynak olabilmektedir. Bireyin kendi standartlarıyla toplumun standartları (deÄŸerleri) birbirleriyle uyuÅŸtuÄŸu zaman gerçekten çok kuvvetli bir motivasyon kaynağı oluÅŸtururlar. Bir sanatçının kendi standartlarına göre ortaya koyduÄŸu ürünler-performans, toplum tarafından da beÄŸenildiÄŸi zaman, sanatçının bu davranışlarına devam etmesi için mükâfatlandırılmış, dolayısıyla da motive edilmiÅŸ olur.
PSK Hakan ÖZDEMİR
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.