hd porno porno hd porno porno

Category: İşitme Engelliler

İşitme Engelliler Dosyası

işitme engellilerDosya ziyaretcilerimizden istek üzerine arşivden toparlanmıştır.
İşitme engelliler hakkında genel detaylı bilgiler verilmiştir.

Bilgi ve Sorularınız için
algigelisim@gmail.com

0 546 218 6 218

dosyanın kaynak gösterilmeden sitelerde yayınlanması yasaktır.

burdan>>>>>>>işitme engelliler dosyası

 

İşitme Kaybı: Bireyin işitme duyarlılığının onun gelişim, uyum özellikle de iletişimdeki görevlerini yeterince yerine getirememe halidir.
İşitme Engeli: Bir bireyin işitme eşik düzeyinin, herhangi bir frekansta odyogram üzerindeki sıfır eşiğinden belirli derecede sapması bir işitme kaybı gösterir.
İşitme testi sonucunda belli bir bireyin aldığı sonuçlar kabul edilen normal işitme eşiklerinden belirli derecede farklı olup, bu kaybın derecesi bireyin dil edinmesine ve eğitimine engelleyici derecede ise işitme engelinin varlığından söz edilir.
İşitme Engelliler: İşitme engelinden dolayı özel eğitimi gerektiren kişiler işitme engellilerdir.
ERKEN TANININ ÖNEMİ
*Engelin erken tanılanması işitme engelli çocuğun psikolojik, sosyal, zihinsel gelişimi yönünden çok önemlidir.
*Çocuğun iletişim becerileri artar, sosyal uyumu gelişir.
*Ailenin çocuğun durumundan bir an önce haberdar olup, buna uyum sağlamasına yardımcı olur.
*Çocuğun eğitiminde kolaylık sağlar.
*Sağaltım açısından avantaj sağlar.
*İşitme cihazları erken takılır.
*Tedavide kolaylık sağlar.

işitme engelliİŞİTME ENGELİNİN NEDENLERİ NELERDİR?
İşitme engeli vakalarının %95’inin doğum öncesinde, doğumda veya çocuk dili kazanmadan önce, %5’inin ise çocuk dili kazandıktan sonra oluştuğu bilinmektedir.
İşitme engelinin nedenlerini doğum öncesi, doğum anı ve doğum sonrası olarak sınıflandırabiliriz.
• Doğum Öncesi Nedenler
• Doğum Anı Nedenler
• Doğum Sonrası Nedenler

İşitme Kaybının Nedenlerini Bilmenin Yararları
*Özrün oluş zamanı hakkında bilgi verir.
* Başka özürler getirip getirmediği hakkında ipucu verir.
* Nedenin doğru olarak değerlendirilmesi sorunun medikal ve eğitsel alanlarda ortaklaşa olarak gerekli olan işlemlerin yapılmasına temel oluşturur.

ÇOCUKLARDA İŞİTMEZLİK YARATAN RİSK FAKTÖRLERİ
*Çocuğun ailesinde işitme engelli olması.
*Annenin hamilelikte kızamıkçık olması.
*Annenin hamilelikte ya da doğum sırasında geçirdiği enfeksiyonlar.
*Hamilelikte zehirlenme ya da toksit ilaç kullanımı.
*KBB’ de formasyon bozukluğu, kulak kepçesi ya da kulak kanalına ilişkin anormallikler.
*Bebeğin 1500 gr.’dan az doğmuş olması.
*Yüksek düzerde bilirubin seviyesinin olması.
*Doğum sonrası sarılık nedeniyle kan değişimi.
*Menenjit hastalığı geçirmesi.
*Yeni doğanda toksit ilaç kullanımı.
*Doğum sırasında ya da sonrasında ciddi solunum güçlüğü ya da solunum kaybı geçirmesi.

NOT: Bu kategorideki çocukların odyolojik değerlendirmeye alınması, doğumdan itibaren 2 ay içerisinde ve bazı durumlarda doğuştan olmayıp sonradan ortaya çıkabileceği düşünülerek periyodik aralıklarla çocuk izlenmelidir.

İŞİTME ENGELLİ ÇOCUKLARIN DİL GELİŞİMİNİ ENGELLEYEN FAKTÖRLER
*İşitme kaybının derecesi.
*Erken tanı, Çocuğun eğitimi, ailenin eğitimi ve çocuğun eğitime uyması.
*Özrün oluş zamanı.(dil öncesi, dil sonrası)
*Ailenin eğitim alması.
*Eğitim ortamının akustik olarak düzenlenmesi(sesin yalıtılması).
*Uygun ve doğru eğitim yaklaşımlarının kullanılması (gerek sınıf gerekse ev ortamında).
*Odyogram konfigürasyonu (yapılan ölçümlere göre konuşma seslerini alıp almadığı).
*İşitme cihazının takılma yaşı.
*Eğitime başlama yaşı.
*Kaybın tanılandığı yaş.

BUNLARI UNUTMAYINIZ!!!
*İşitme engelli çocukların çoğu normal zekaya sahiptir.İşitme güçlüğü zeka geriliğine değil öğrenme güçlüğüne sebep olur.
*İşitme engeli sözel dil edinimini etkiler.
*İşitme kayıpları erken tanılanabilir ve teşhis edilebilirse, tıbbi önlemler ve eğitsel hizmetler sağlanabilir.

Özel Özel Eğitim Kurumları ve Rehabilitasyon Merkezleri
Özel özel eğitim kurumlarının ilki 1979 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’ ndan kurs statüsünde açılış izni alarak faaliyetine başlamıştır. Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü’nün engelli çocuğu olan ailelere eğitim, tedavi ve rehabilitasyon yardımı vermeye başlamasıyla 1997 yılından itibaren özel özel eğitim kurumlarının sayısı hızla artmıştır.
Ülkemizde özel eğitim hizmetleri Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve Üniversiteler tarafından yürütülmektedir.

 

Özel Özel Eğitim Kurumları ve Rehabilitasyon Merkezlerinde Eğitim Sisteminin Amacı
Tüm çocukların gelişim süreçlerindeki olası sorunlarını çözmeye yardımcı olmak ve onlara gereksinim duydukları eğitim hizmetlerini sağlamaktır. Bu sistemin içerisinde bulunan özel eğitimin amacı ise, her hangi bir nedenle normal eğitimin gereklerini yerine getiremeyen bireylere eğitimde fırsat eşitliği sağlamaktır. Bunu gerçekleştirebilmek için ülkemizde özel eğitimle ilgili olarak, özel eğitime gereksinim duyan bireylerin tanılanması ( tıbbi ve eğitsel tanılama ), sınıflandırılması ( zihinsel, görme, işitme, ortopedik, süreğen vb…), özel eğitim kurumlarının kurulması ve denetlenmesi ile özel eğitim programlarının engel türlerine göre hazırlanması ve/veya mevcut programların uyarlanmasına yönelik çalışmaların sürdürüldüğü görülmektedir.
Engelli bireylere hizmet vermek amacıyla açılan kurumlar bireysel eğitim, grup eğitimi, eğitimci eğitimi, aile eğitimi, sınıf eğitimi gibi konularda birden fazla engel türüne yönelik özel eğitim hizmeti vermektedir. Bu eğitimler okullarda tam gün, özel özel eğitim kurumlarında ise seanslıdır.

İŞİTME ENGELLİ ÇOCUĞU OLAN AİLELERİN İZLEMESİ GEREKEN SÜREÇ
İşitme engelli çocuğu olan aileler hastanelerden işitme engeliyle ilgili aldıkları raporla oturdukları yere en yakın Rehberlik ve Araştırma Merkezlerine başvururlar. Rehberlik ve Araştırma Merkezinde işitme engelli çocukların eğitsel durumlarıyla ilgili olarak inceleme raporları düzenlenmektedir. Rehberlik ve Araştırma Merkezince gerekli bilgiler düzenlenerek yerleştirme için İl/İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne gönderilmektedir. Yerleştirme İlköğretim ve Özel Eğitim Yönetmeliklerine göre yürütülmektedir. Okul yönetimlerinin bu konudaki tutumları İl/İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce takip edilmektedir.

İşitme Engeli Tanı ve Sınıflandırma

İşitme Kaybının Dereceleri

 

(–10) ile (+15) dB (desibel) arasındaki işitme seviyesi çocuklardaki normal olarak kabul edilmektedir. Çocuklar yetişkinler için kabul edilmiş normal işitme seviyelerinden çok daha hassas işitme seviyesine sahiptir. Bu sınırda işitmesi olan bir çocuk çok hafif derecedeki konuşmaları dahi duyabilir. Ancak, bu durum gürültülü bir ortamda da konuşmayı ayırt etme becerisinin iyi olacağı anlamına gelmez. İşitme kaybının tipi ve dereceleri, uluslararası standartlara göre şu şekilde sınıflandırılmıştır.
-10 – 15 dB Normal İşitme

16 – 25 dB Çok hafif derecede işitme kaybı

26 – 40 dB Hafif derecede işitme kaybı

41 – 55 dB Orta derecede işitme kaybı

56 – 70 dB Orta-ileri derecede işitme kaybı

71 – 90 dB İleri derecede işitme kaybı

91 dB ve üstü Çok ileri derecede işitme kaybı

 

E- İşitme Kayıplarının Sınıflandırılması

1- İletim Tipi İşitme Kaybı: Okul çağı çocuklarında en yaygın olarak görülen işitme kaybı tipidir. Kulak kepçesi, dış kulak yolu, kulak zarı, orta kulak kemikçikleri ve kaslarında meydana gelen hastalıklar iletim tipi işitme kaybına neden olmaktadır. İletim tipi işitme kayıplarının nedenleri:

Dış Kulak Hastalıkları

Doğuştan olan problemler

Dış kulak yolu darlıkları

Dış kulak yolu iltihapları

Dış kulak yolu kiri

Travmalar (Hasarlar)

Tümörler

Orta Kulak Hastalıkları

Doğumsal anomaliler

Orta kulak enfeksiyonları

Östaki tüpü hastalıkları

Orta kulakta sıvı toplanması

Orta kulakta kireçlenme

Travmalar

Tümörler

2- Sensörinöral İşitme Kaybı: İşime kaybı koklea ve/veya daha sonrasındaki bölgeleri (işitme yolları, korteks vb.) içeriyorsa sensörinöral işitme kaybı olarak tanımlanır. Doğum öncesi (genetik nedenli, annenin hamilelikte kızamıkçık geçirmesi vb.), doğum anı (doğum travması, oksijensiz kalma, sarılık vb.) ve doğum sonrası (işitme kaybına neden olabilecek ilaç kullanımı, yüksek ateşli hastalık, enfeksiyonlar vb.) nedenlerle oluşabilmektedir. Sensörinöral işitme kayıplarının nedenleri:

İç Kulak Hastalıkları

Doğumsal hastalıklar

Genetik hastalıklar

Enfeksiyonlar

Meniere hastalığı

Yaşlanmaya bağlı işitme kaybı

İşitme kaybına neden olabilecek ilaç kullanımı

Ani işitme kaybı

Travmalar

Gürültü

Tümörler

Diğer sistem hastalıkları

İşitme Siniri ve Beyin Hastalıkları

Enfeksiyonlar

Sinir sistemi hastalıkları

Tümörler

3- Mikst (Karışık) Tip İşitme Kaybı: İletim ve sensörinöral işitme kayıplarının bir arada görülmesidir.
4- Santral İşitme Kaybı: İşitmenin normal olmasına rağmen, çocuk genel olarak konuşmayı ayırt edemez, gürültüde konuşulanı anlayamaz, not almada zorlukları vardır ve en önemlisi dikkatle problemleri çoktur, dikkatlerini bir konu üzerinde yoğunlaştırmazlar. P roblem beynin korteks adı verilen bölgesindedir.

5- Fonksiyonel/Organik Olmayan İşitme Kaybı: Kişinin herhangi bir nedenle işitme kaybı var gibi davranması ya da gerçekten işitme kaybının olduğuna inanması ile ortaya çıkan durumdur.

F- İşitme Kaybına Neden Olan Risk Faktörleri

• Yeni doğan yoğun bakım ünitesinde 48 saat ya da daha fazla süre kalmasını gerektiren durumların olması,

• Ailede işitme kaybı hikayesinin olması,

• Kulağın herhangi bir bölümünün anormal olması,

• İşitme kaybına yol açan enfeksiyon hastalığının olması

• Ailenin ya da bakıcının işitme, konuşma, lisan veya diğer gelişim alanlarında (zihinsel, motor, sosyal) gecikmeden şüphelenmesi,

• Ailede işitme kaybına neden olan genetik bir hastalığın olması,

• Kafa travması,

• Sık tekrarlayan orta kulak enfeksiyonu olması,

• Kandaki bilüribin adı verilen maddenin dengesinin bozulması ve vücutta birikmesi sonucu sarılık oluşması,

• Bebeğin 1500 gramın altında doğumu,

• Bebeğin işitme kaybına neden olabilecek ilaç kullanımı,

• Hamilelikte annenin ilaç kullanımı,

• Apgar puanlarının (kas tonusu, kalp hızı, uyarılara cevap, cilt rengi ve solunumun) düşük olması,

Risk faktörlerinden bir yada daha fazlasını gösteren bebekler işitme taraması amacıyla yapılan testten geçmelidir. Ancak, işitme kaybı saptanan bebek yada çocukların işitme testleri 3 yaşına kadar her 6 ayda bir yapılması gereklidir.

 

2- İŞİTME KAYBININ TEŞHİS VE TEDAVİSİ

A- İşitme Kaybının Teşhisi

İşitme kaybının teşhisi ne kadar erken yaşta sağlanırsa, tedavinin ve bireyin tüm gelişiminin o kadar sağlıklı olacağı unutulmamalıdır. Yani, işitme kaybında erken teşhis çok önemlidir. Özellikle ilk iki yaş, çocuğun konuşmasını geliştirebilmesi için en önemli dönemdir.

Aile çocuğun büyümesini ve gelişmesini dikkatli bir gözlemle takip ediyorsa, işitme kaybı erken dönemde teşhis edilebilir.

 

Çocukların işitme duyusunu değerlendirmek için artık büyümelerini beklemek gerekmemektedir. Yaşamın ilk günlerinde uygulanabilen basit, ucuz ve güvenilir testler ile yeni doğan bir bebeğin işitme engelini saptamak mümkündür.

Ülkemizde 2004 yılında başlatılan “Ulusal Yeni Doğan İşitme Taraması Kampanyası” ile tüm bebeklere doğum hastanelerinden taburcu olmadan önce işitmelerinin güvenli ve doğru olarak test edilmesi sağlanmaktadır.

İşitme taramaların amacı işitme engeli ile doğan bebekleri doğumdan kısa süre sonra belirlemek, 3 aylık olmadan işitme testlerini tamamlamak, işitme engeli tanısı alanlara 6 aylık olmadan gerekli müdahalede bulunmaktır. Doğduktan sonra en geç 6 ay içinde işitme engeli tanısı konan ve işitme cihazı uygulanıp işitme ve konuşma eğitimi alan bebeklerin konuşma becerisi normal işiten yaşıtlarına benzer düzeyde gelişebilir.

Erken işitme kaybı tanısı konulup, erken eğitilen bebeklerin, lisan gelişimine paralel olarak zihinsel, sosyal ve ruhsal gelişimleri de olumlu etkilenir.

 

Her aile, bebeğin doğumunu takip eden ilk altı aylık sürenin, işitmenin refleks olarak meydana geldiği bir dönem olduğunu bilmelidir.

 

İlk 6 aylık dönemde bebekler, 80-90 dB’lik yüksek şiddette bir sese maruz kaldıklarında, tüm vücut kaslarında kasılma ve irkilme görülür. Bebek, aniden ve yüksek şiddette gelen sesi duyduğunda gözlerini kapatır ve sesin geldiği tarafa yönlenir. Sesi duyunca yaptığı işi bırakır. Örneğin, annesinin memesini emiyorsa emmeyi bırakır.

Bebeğinizin ve çocuğunuzun, aşağıda sıralanan davranışları göstermemesi işitme kaybının erken teşhisi için çok önemlidir.

0-2 aylık bebekler
§ Gürültülü ortamda uyanır,

§ Annesini görmese de sesine gülerek ya da ağlayarak tepki verir,

§ Normal tondaki müzik sesine tepki verir,

3-4 aylık bebekler
§ Gürültülü ortamda uyanır,

§ İlginç seslere başını çevirir,

§ Yalnızken kendi kendine mırıldanır,

§ Yüz yüze iletişim kurulduğunda gülerek ya da ses çıkararak tepki verir,

5-6 aylık bebekler
§ Gürültü ve konuşma sesinden uyanır,

§ Annesini görmese bile, annesinin sesinin geldiği yöne başını çevirerek tepki verir,

§ Yanı başındaki kişilerin konuşmalarını farkeder,

§ İlginç seslere başını çevirerek tepki verir,

§ Kendisine seslenen kişiyi görmese de ses çıkararak tepki verir,

7-8 aylık bebekler
§ Herhangi bir ses duyduğunda kolayca uyanır,

§ Çıngırak, zil gibi ses çıkaran oyuncaklara ilgi duyar,

§ Kendi kendine mırıldanırken ses tonunda değişiklikler yapar (işitme kaybı varsa melodik aksan yoktur),

§ “ba-ba”, “da-da” gibi hece seslerini çıkarır,

9-10 aylık bebekler
§ Herhangi bir ses duyduğunda kolayca uyanır,

§ Değişik sesleri taklit edebilir,

11-12 aylık bebekler
§ Konuşma sesi, saat tıkırtısı ya da kağıt hışırtısı gibi seslerden kolayca uyanır,

§ Konuşan kişiyi görmese bile, onu fark ettiğini belli eden davranışlarda bulunur,

§ Bir-iki kelimeyi yerinde ve anlaşılır şekilde söyler,

§ Yalnızken kendi kendine değişik sesler, hecelemeler, kelimeye benzer sesler çıkararak konuşur,

§ Bilinçli olarak “anne ve baba” sözcüklerini söyleyebilir,

§ Çok ileri derecede işitme kaybı olan bebekler sadece görme alanları içindeki nesne ve olaylarla ilgilenirler. İşitme engelli bebeklerde yaklaşık 9. aydan sonra ilk dönemlerde gözlenen konuşma sesleri kaybolur, taklitler ortadan kalkar, ses kaynağına yönelme davranışı görülmez.

§ Normal işiten çocuklar, eğer gürültülü ortamda uyumaya alışkınlarsa kapı çarpması gibi yaklaşık 90 dB şiddetindeki sese, sessiz ortamda uyumaya alışkınlarsa konuşma sesi gibi yaklaşık 50 dB şiddetindeki sese uyanarak tepki verirler. Bu özellik işitme kaybının tanımlanmasında mutlaka değerlendirilmelidir.

12-18 aylık çocuklar
§ Herhangi bir işaret kullanmadan, yaklaşık 1 metre uzaklıktan verilen emirleri anlar (“bardağı al” gibi),

§ Birkaç kelimeyi anlaşılır şekilde yerinde kullanır,

§ Bildiği hayvan seslerini taklit edebilir,

§ “Nerede” ile başlayan sorulara başını o yöne çevirerek ya da eliyle işaret ederek cevap verir,

2 yaşındaki çocuklar
§ Yaklaşık 4 ya da 6 metre uzaklıktan çağrıldığında tepki verir,

§ Bildiği kelimelerle basit cümleler kurar,

§ Araba sesi ya da dışarıda havlayan köpek sesini fark ettiğini belli eder,

§ İsteklerini konuşarak ifade eder,

§ Oyun sırasında arkadaşları ile konuşarak iletişim kurar,

3-11 Yaş arasındaki çocuklarda aşağıda belirtilen sorunlardan bir ya da birkaç tanesi görülüyor ise, uzman kişilerle ve ilgili merkezlerle iletişime geçilmesi erken teşhisi kolaylaştıracaktır.

Hastalık dışında öksürme, burun akıntısı ya da burun tıkanıklığı, ağızdan nefes alma, burundan konuşma görülüyorsa,

§ Özellikle kış aylarında tekrarlayan orta kulak iltihabı,

§ Sık tekrarlayan kulak ağrısı ve kulağın tıkanması

§ Konuşan kişiye yakın olma ya da yüzünü görmeyi isteme,

§ Sesin geldiği yöne doğru yönelmede güçlük,

§ Televizyonu yada radyoyu yakın mesafeden dinleme ve sesini normalden fazla açmayı isteme,

§ Kendine yöneltilen konuşmalara geç tepki verme veya birkaç kez tekrar ettirme,

§ “Bardağı getir” gibi komutlara uygunsuz tepki verme ya da ne istenildiğini anlamamış gibi görünme,

§ Konuşmada ritim, ton ve vurgu gibi özelliklerin olmaması (monoton konuşma),

§ Konuşurken bazı seslerin atlanması,

§ Konuşmanın düzgün ve akıcı olmaması,

§ Çok fazla suskunluk anının gözlenmesi,

§ Çok gürültülü ortamlarda konuşmaları anlamama,

§ Okunan hikayeleri takip edememe,

§ Dikkati verememe veya dikkat süresinin çok kısa olması,

§ Grup içinde bulunmaktan rahatsızlık duyma veya yetişkin yardımına ihtiyaç duyma,

§ Okul başarısında düşme, okumada güçlük, okuma sırasında kelime atlama ve bazı sesleri birbirleri ile birleştirerek çıkaramama.

Eğer çocuğunuz kendi yaş grubuna uygun yukarda belirtilen davranışları göstermiyorsa en yakın sağlık kuruluşuna ve varsa bir kulak burun boğaz uzmanına başvurulması gerekmektedir. Kulak burun boğaz uzmanı tarafından muayene edildikten sonra hastanın uygun yaş dönemine göre odyolojik testleri yapılmalıdır.
Genel anlamda odyometrik inceleme, çeşitli tipte ses üreten cihazlardan gelen uyarılara, hastaların cevapları kaydedilerek yapılmaktadır. Şekil 2’de Oyun odyometrisi yöntemi ile işitmenin değerlendirilmesi gösterilmektedir.

 

 

Şekil 2. Oyun odyometresi.

Odyometrik inceleme yöntemleri;

• Saf ses odyometresi,

• Konuşma odyometresi,

• Çocuk odyometresi,

• Objektif odyometrik testlerdir.

Bu testlerle, işitme kaybının derecesi ve tipi belirlenir.

Radyolojik görüntüleme yöntemleri de bu tür hastalıkların teşhis ve tedavisinde yardımcıdır. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans (MR) görüntüleme yöntemleri en gelişmiş teşhis teknikleridir.

B- İşitmeyi Değerlendirme Yöntemleri

İşitmenin test edilmesinde birçok yöntem vardır. Testin çeşidi kişinin yaş ve ihtiyaçlarına bağlıdır. İşitme testleri uzman bir odyolog tarafından Odyoloji yada Kulak Burun Boğaz kliniklerinde yapılmaktadır.

a-. Subjektif (Davranış) Test Yöntemleri

0-5 yaşlar arasındaki çocukların işitme değerlendirmesinde, sese karşı bebeğin yada çocuğun cevabı davranış olarak alınır.

Çocuklarda odyolojik değerlendirmenin ilk ve en önemli aşaması hikaye alınmasıdır.

Subjektif test yöntemlerine geçmeden önce mutlaka aileden yada çocuğa bakan kişiden detaylı bilgi alınmalıdır. Hikaye alınmasında hastanın davranışları, ailenin tutum ve ilgisi belirlenir. Değerlendirmeye aile aktif olarak katılır. Hikaye alınırken aşağıdaki konularda vereceğiniz bilgiler, uzmanların çocuğunuza işitme kaybı teşhisi koymasına yardımcı olacaktır.

• Ailede benzer problemin olup olmadığı,

• Doğum öncesi; annenin aşırı kusma, kanama, yüksek tansiyon, yüksek ateş, havale

geçirme, gebelik zehirlenmesi, kan uyuşmazlığı, virüs enfeksiyonu, kızamıkçık, şeker hastalığı, kalp hastalığı, astım, böbrek rahatsızlığı, röntgen ışınları, travma ve ameliyat olması.

• Doğum anında; doğumun uzaması, normal doğum, ameliyatla doğum, doğum sırasında kaşık kullanımı, bebeğin oksijensiz kalması, bebeğin düşük veya yüksek doğum ağırlığında olması, bebeğin geç ağlaması, morluk ve diğer doğum anında oluşan anormallikler.

• Doğumdan hemen sonra; 1 dakika içinde yapılan apgar puanlarının düşük olması, yara, morluk, sarılık, kanama, solunum güçlüğü, enfeksiyon, bebekte beslenme güçlüğü, bebeğin sürekli ağlaması ve bebeğin hastanede kalma süresi.

• Gelişim Hikayesi; Motor gelişim (baş kontrolü, oturma, yürüme, yemek yeme, tuvalet eğitimi vb.) ve refleksler.

• Tıbbi Hikaye; Çocuğun metabolik bir hastalığı olup olmadığı, kabakulak, kızamık, menenjit gibi enfeksiyon hastalıklarını geçirip geçirmediği, alerji, astım gibi süreğen hastalıkları ve kulakta problem olup olmadığı.

• Ailenin diğer bireylerinde alkolizm, sara hastalığı ve zihinsel gerilik olup olmadığı.

• Sosyal, Davranış ve Eğitim Gelişimi: Uyku durumu, yaşıtları ile ilişkisi, çok sessiz ya da çok hareketli olup olmadığı, disipline edilmesinin zor olup olmadığı.

• İşitme, Konuşma ve Lisan Hikayesi: Yüksek sese tepkisi, kapı ya da telefon sesini duyması, ilk söylediği kelime, işaret kullanımı ve konuşmaları taklit etme becerisi.

0-4 aylar arasında işitmenin değerlendirilmesi

Hayatın ilk 4 ayında işitme davranışı refleks cevaplara dayanır. Değişik gürültülere, bebekler daha kolay ve belirgin cevap verirler. 0-4 aylar arasında olumlu cevap alabilmek için daha fazla ses şiddetine ihtiyaç duyulur. Bu nedenle bebek normal konuşma sesine minimum cevap verirse normal işitme olarak düşünülebilir.

4 – 24 aylar arasında işitmenin değerlendirilmesi

Bebek/çocuk annesinin kucağında sessiz test odasına alınır. Bebeğin/çocuğun her duyduğu seste, sesin geldiği tarafa bakması beklenir. Bebek bakma davranışını gösterirse pekiştirmek için ödül verilir. Elde edilen işitme eşikleri odyogram üzerinde işaretlenir. Şekil 3’de davranış odyometresi yöntemi ile işitmenin değerlendirilmesi gösterilmiştir.

 

Şekil 3. Davranış odyometresi.

 

2 – 5 yaşlar arasında işitmenin değerlendirilmesi

Bu yaşlarda işitmenin değerlendirmesi “oyun odyometresi” ile yapılmaktadır. Ses kulaklıklarla ve kulaklıksız olarak gönderilir. Çocuğun sesi her duyduğunda resim gösterme, el kaldırma, küpü sepete atma gibi davranışlarda bulunması beklenir. Elde edilen işitme eşikleri odyogram üzerinde işaretlenir Bu yöntemle sadece işitme kaybının varlığı değil, derecesi ve tipide belirlenir.

b. Objektif Test Yöntemleri

Objektif test yöntemleri, subjektif yöntemler ile test edilemeyen veya test sırasında güçlükler çıkaran (ağlama vb.) çocuklarda uygulanan, objektif bulgulara dayanan, teste uyumlu olmayı gerektirmeyen ölçümlerdir. Bu yöntemlerin birlikte kullanımı en doğru sonuca ulaşılmasını sağlar.

İşitme Tedavi ve Cihazlar

1- ABR (Auditory Brainstem Response – İşitsel Beyinsapı Cevabı) ile Değerlendirme

Bu testle, kişinin işitme sinirinin sese nasıl cevap verdiği değerlendirilir. Davranışsal testlere uyum sağlayamayan bebeklerde özellikle ABR testi tercih edilir (Şekil 4). Uyumlu bebeklerde ise elde edilen eşiklerin güvenirliği açısından kullanılır. Testin Uygulama aşamaları:

• Test sırasında bebeğin uyuması tercih edilmektedir. 6 aydan küçük bebeklerde uyutma için ilaç kullanılmaz. 6 aydan büyük bebeklerin uyutulması için doktoruna danışılmalıdır.

• Önce elektrotların yerleştirileceği deri temizlenir. Elektrot yerleştirilen bölgeler iki kulak arkası ve alındır.

• Kulaklık yardımıyla kulaklara ses verilir.

• Bilgisayar yardımıyla verilen sese sinirin cevabı kaydedilir. Elde edilen kayıtlar uzman odyolog tarafından değerlendirilir.

 

Şekil 4. ABR yöntemi ile değerlendirme.

 

 

2- İmpedansmetrik Değerlendirme

Orta kulak fonksiyonunun değerlendirildiği test yöntemidir (Şekil 5). Testin uygulaması aşağıdaki şekilde yapılır:

• Çocuğun kulağına plastik kulak tıkacı yerleştirilir.

• İmpedansmetre ile kulağa pompalanan basıncın değişim grafiği alınır.

• Bu grafiğe bakılarak orta kulak ve kulak zarının durumunu değerlendirilir.

 

 

Şekil 5. İmpedansmetrik ölçüm.

3- Oto Akustik Emisyon

İç kulak fonksiyonunu değerlendirir. Doğumdan bir kaç gün sonra bu test yapılarak bebeğin işitmesi hakkında bilgi sahibi olunur. Yenidoğan bebeklerin işitme taramasında kullanılan en yaygın yöntemdir (Şekil 6). Testin uygulaması aşağıdaki şekilde yapılır:

1. Çocuğun kulağına plastik kulak tıkacı yerleştirilir.

2. Bilgisayara bağlı olarak çalışan oto akustik emisyon cihazı sese karşı iç kulağın cevabını kaydeder.

3. Sonuçlar uzman odyolog tarafından değerlendirilir.

 

Şekil 6. Oto akustik emisyon ölçümü

İşitme değerlendirmeleri sonuçları Odyogram adı verilen forma geçirilir.

Odyogram (İşitme Eşik Grafiği); k işinin en az duyabildiği seslerin işaretlendiği grafiktir. Grafiğin solunda alçak frekanslı (örnek; davul sesi) sesler, sağında ise yüksek frekanslı (örnek; kuş sesi) sesler yer alır. Frekans, Hertz (Hz) ölçme birimiyle değerlendirilir. Grafiğin üst kısmı daha iyi duymayı ifade ederken, aşağıya doğru indikçe işitmedeki kayıp artar. En alt kısımda ise, işitme kaybı çok fazladır. Sesin şiddeti desibel (dB) ölçü birimi kullanılarak belirlenir.

Eğer test kulaklık kullanılarak yapılmış ise “X” işareti sol kulağı “O” işareti sağ kulağı ifade eder. Kulaklık takılmamış ise işitme eşikleri “S” ile gösterilir. Yapılan testlerin sonuçları “odyogram” olarak adlandırılan form üzerine kaydedilir (Şekil 7).

 

 

Şekil 7. Normal işitme odyogramı.

Çocuğunuzda işitme kaybı var ise, işitme seviyesinin düzenli olarak kontrol edilmesi gereklidir. Kontrollerde yapılan işitme testleri ile çocuğunuzun işitmesinde olabilecek değişiklikler tespit edilir. İşitme takiplerin sıklığı yaşa bağlı olarak değişir. Küçük yaş grubu çocuklarda daha sık takip gereklidir. Kontrol işitme testleri yapılırken kişinin kullandığı işitme cihazı da test edilmelidir. Takipler sırasında, işitme testleri işitme cihazlı ve işitme cihazsız olarak yapılmalıdır. İşitme cihazı ile yapılan testler çocuğun işitme cihazından ne kadar yararlandığını gösterir.

C- İşitme Kayıplı Çocukların Değerlendirmesini Yapan Uzmanlar

İşitme kaybı ile birlikte merkezi sinir sistemi bozuklukları, zeka geriliği, duygusal bozukluklar görülebileceğinden yapılacak değerlendirme ekip çalışmasını gerektirmektedir. Bu ekipte, kulak burun boğaz uzmanı, pediatrist, nörolog, psikiatrist, psikolog, odyolog, eğitim odyoloğu, özel eğitimci ve sosyal hizmet uzmanı mutlaka bulunmalıdır. Çocuğun tedavisi ve rehabilitasyonu için ihtiyaç duyulan diğer uzmanlar da bu ekibe daha sonra dahil edilir. Yukarda belirtilen ekibe, bulunulan ilin devlet hastanelerinde yada üniversite hastanelerinde ulaşabilirsiniz.

D- İşitme Kaybının Tedavisi

Erken teşhis, daha etkili tedavi anlamına gelmektedir.

1- İletim Tipi İşitme Kayıplarının Tedavisi

Bu tip işitme kayıplarının tedavisinde tıbbi uygulamalar ve cerrahi girişim yöntemleri kullanılmaktadır. Kulak kepçesinde anomali varsa, estetik ameliyatlar hemen okul çağı öncesinde yapılırken, işitmeyi düzeltmeyi hedefleyen ameliyatlar, diğer kulağın genelde normal olması nedeniyle daha büyük yaşlara ertelenebilir.

Orta kulak enfeksiyonlarının hızlı ve etkili tedavisi yapılmalıdır. Eğer bir orta kulak iltihabı uygun bir şekilde tedavi edilmezse, yıllarca akan bir kulakla birlikte işitme kaybı ve beyne yayılan iltihaplar ortaya çıkabilecektir. Orta kulakta iltihap olmadan sıvı birikmesine efüzyonlu otit (seröz otit) denir. Bu sinsi seyreden hastalığın ilk belirtisi işitme kaybı olup, genellikle geniz eti büyük olan çocuklarda görülür. Eğer bu hastalığa, ilaç tedavisi veya kulak zarına tüp takılması gibi tedaviler uygulanmaz ise kalıcı işitme kaybı ortaya çıkabilir. Bu tip işitme kayıplarında, işitme cihazının kullanılması tedavideki son aşamadır.

2- Sensörinöral Tip İşitme Kayıplarında Tedavi

Bu tip işitme kayıplarının tedavisi, işitme cihazı, orta kulak protezleri, koklear implant ve beyin sapı implantı uygulamaları ile yapılır.

 

3- İŞİTME CİHAZLARI

İşitme cihazı çevredeki sesleri önce elektriksel uyarıya, daha sonra yükselterek tekrar işitsel uyarıya dönüştürür. Üç temel parçası vardır; mikrofon, yükseltici ve alıcı. Dışarıdan gelen ses, mikrofon tarafından yükselticiye gönderilir. Burada yükseltilen ses alıcı tarafından kulak kalıbına gönderilir. Kulak kalıbı yoluyla, yükseltilmiş olan ses kulak zarına ulaşır.

A- İşitme Cihazının Kullanılması Gerekli Durumlar

Lisan gelişimi için gerekli işitsel özelliklerin çocuk tarafından algılanabilmesi için 25 dB ve üzerindeki işitme kayıplarında işitme cihazı önerilmelidir. Yetişkinlerde bu durum biraz da kullanıcının isteğine bağlıdır ancak, hafif derecede kayıplardan başlayarak ileri derecedeki kayıplara kadar önerilebilir. İşitme cihazıyla yarar sağlanamadığı durumlarda koklear implant veya uyarıcı işitme cihazları gündeme gelmektedir.

B- İşitme Cihazı Tipleri

 

 

Şekil 8. İşitme cihazı tipleri.

İşitme cihazları hem biçim hem de çalışma sistemi bakımından farklıdır. İşitme cihazı tipleri Şekil 8’de görülmektedir. İşitme cihazı tipleri:

– Kulak arkası

– Kulak içi

– Kanal içi

– Gözlük tipi

– Cep tipi (Vücut Tipi)

C- Yardımcı Dinleme Cihazları

Bazı durumlarda işitme cihazı problemin tümüne çözüm getiremez ve hasta alternatif bir başka yardımcı alete ihtiyaç duyar. Böyle durumlarda rehabilitasyon programının bir parçası olan yardımcı dinleme aletleri alternatif bir çözümdür. Genel olarak bu cihazlar 3 bölümde ele alınabilir :

1- Yüz yüze iletişime, radyo ve TV gibi dinlemeye yardımcı cihazlar,

2- Telefonda konuşmaya yardımcı cihazlar,

3- Çevresel ses ve durumun farkında olma ve ayırt etmeye yardımcı sistemler.

Yüz yüze iletişimde en yaygın olarak kullanılan FM (grup veya kişiye ait olabilir) sistemleridir. Loop sistemi ise, bir diğer yardımcı cihazdır (Şekil 9). Bu cihazın farklı tipleri vardır. TV izleme veya bir toplantıyı rahat izlemeyi sağlayabilir. Bunların dışında telefon yükselticisi, çevrede olanların farkında olmayı sağlayan alarm sistemleri de vardır. Bunlar telefon ve kapı çaldığında veya bebek ağladığında kişiyi uyaran ışıklı cihazlardır.

 

Şekil 9. Loop sistemi.

 

D- İşitme Kayıplı Çocuklarda İşitme Cihazı Kullanmaya Başlama Yaşı

Günümüzde, mevcut olan objektif değerlendirme yöntemleriyle işitme kaybının teşhisi daha erken yapılabilmektedir. Kaybın teşhis edildiği en erken dönemde fizyolojik ve psikolojik yoksunluğu önlemek için işitme cihazı önerilmelidir.

İşitme cihazı verilmesi için bir yaş sınırı yoktur. İşitme kaybının teşhis edildiği en erken dönemde verilmelidir.

 

E- İşitme Kayıplı Çocuklar İçin İşitme Cihazının Önemi

Erken dönemde gelişen işitme kaybı çocuklarda, hem iletişim becerileri hem de okul başarıları etkilenir. Çok hafif derecedeki işitme kayıpları bile (örneğin iletim tipi kayıplar) çocuğun gelişimini pek çok alanda olumsuz yönde etkiler. 25 dB veya altında işitme eşiklerine sahip gelişme çağında olan çocuklar, normal düzeydeki bir konuşmanın tüm işitsel özelliklerini algılamada zorluk çeker.

Çocuklar için normal kabul edilen +15 dB’i aşan işitme seviyesinin üstündeki değerlerde çocuğun konuşmayı anlama ve öğrenme yeteneği, işitme kaybının derecesine göre değişik ölçülerde ve olumsuz yönde etkilenecektir. Bu durumda işitme kaybı 15 dB’i aşan çocuklar için işitme cihazının kullanılması gereklidir. Uzun süreli orta kulak problemi olan çocuklarda hafif derecede olan işitme kayıplarının bile çocukların gelişimlerini olumsuz yönde etkilediği belirlenmiştir. Böyle bir durumda, işitme cihazı kullanımının gerekliliği tartışılmaz.

Çocuklar, konuşmayı öğrenmeye hayatın ilk aylarında başlarlar. Konuşmanın temel taşlarını teşkil eden babıldama ve mırıldanma adını verdiğimiz bu evreleri geçirebilmeleri için normal işitmeye sahip olmalıdırlar. Bu nedenle mümkün olan en kısa zamanda çocuğun işitme cihazı kullanması gereklidir.

F- İşitme Kayıplı Bireylerde Koklear İmplant Uygulaması

Çift taraflı ileri veya çok ileri derecede sensörinöral işitme kaybı olan ve işitme cihazından yeterince fayda göremeyen kişilere işitme kapasitesinin desteklenmesi için Koklear İmplant adı verilen protez cerrahi işlem ile takılır. İşitmesini sonradan kaybeden kişilerde koklear implant ile konuşmayı algılama becerisi yeniden kazandırılırken, küçük çocuklarda konuşma ve lisan becerileri ile bilgilerin oluşturulması amaçlanır.

a- Koklear İmplantın Parçaları; koklear implant, iç ve dış olmak üzere iki kısımdan oluşur. Şekil 10’da koklear implantın parçaları gösterilmiştir. Şekil 11’de koklear implant kullanımı gösterilmiştir.

 

Şekil 10. Koklear implatın parçaları. Şekil 11. Koklear implat kullanıcısı.

İç parçalar;

1-Alıcı/uyarıcı

2-Elektrot

3- İç anten

Dış parçalar;

1- Konuşma işlemleyici

2- Dış anten

3- Mikrofon

b- Koklear İmplantın Uygulanması; koklear implant uygulanabilmesi için gerekli koşullar çocuk ve yetişkin gruplarında farklılık gösterir;

Çocuk Grubu

• Çocuğun çift taraflı ileri veya çok ileri derecede sensörinöral işitme kayıplı olması ,

• 1-17 yaşları arasındaki çocuklar, eğer işitme kaybı menenjit hastalığı sonrası oluşmuş ve MR veya tomografide iç kulakta kireçlenme mevcutsa 1 yaş altında da koklear implant yapılabilir,

• İşitme cihazından çok az veya hiç yararlanamıyorsa, bunun için hasta en az 6 ay izlenmelidir, menenjit hastalığı geçirenlerde bu süre daha kısa tutulabilir,

• MR veya tomografide ve tıbbi olarak engelleyici bir durum yoksa,

• Ailenin istekli olması ve uygun beklentide olması,

• Ailenin ameliyat öncesi ve sonrası dönemdeki eğitim programlarını takip edebilecek yapıda olması,

• İşitme kayıplı bireyin işitme cihazı ile ses deneyiminin olması,

Yetişkin Grup;

• Her iki kulakta ileri veya çok ileri derecede sensörinöral işitme kaybı,

• İşitme cihazından çok az veya hiç yararlanamama, en uygun işitme cihazıyla dinleme

durumunda konuşmayı ayırt etme yüzdesinin %30 veya altında olması,

• Kulakların MR ve tomografilerinde koklear implant yerleşimini engelleyecek bir engel durumunun olmaması,

• Koklear implantın uygulanmadığı durumlar;

• İç kulak ile ilgili olmayan veya beyindeki işitme bölgesi ile bağlantılı işitme kaybının olması,

• İşitme sinirinin (8. sinirin) doğuştan yokluğu,

• İşitme cihazından yarar gören vakalar,

– Psikolojik olarak bir problemin olması,

• Koklear implant yapılacak bireyin istekli olduğunu kendisinin belirtmesi,

c-Koklear İmplant’ın Çalışması;

Ses mikrofona gelir

¯

Kablo yoluyla ses mikrofondan konuşma işlemleyicisine aktarılır

¯

Sinyaller konuşma işlemleyicisinde filtrelenir ve analiz edilir

¯

İşlemlenen sinyaller kabloyla taşınır

 

• Cerrahi işlemle yerleştirilmiş olan alıcı/uyarıcı dış anten yardımıyla deri geçilerek FM radyo sinyalleri gönderilir,

• Alıcı/uyarıcı elektriksel sinyali elektrotun uygun bölgelerine gönderir,

• Elektrot koklear siniri uyarır,

• Elektriksel bilgi koklear sinirden santral sinir sistemine iletilir,

Her koklear implant kullanıcısı için implant sistemi kişiye özel olarak programlanır. Programlama odyolog tarafından yapılır.

d- Koklear İmplantlı Hastanın Sesi Algılaması

Gelen sesler işitme siniri aracılığıyla beyindeki işitme merkezine iletilir. Burada eğer daha önceden kazanılmış lisan bilgileri var ise, bu uyarımlar anlam kazanır. Lisan becerisi henüz gelişmemiş küçük çocuklar rehabilitasyon süreci içerisinde duydukları sesleri fark etme, birbirinden ayırt etme ve yorumlamayı öğrenirler.

Yetişkin hastalardan alınan bilgilere göre, koklear implant ameliyatı sonrasında ilk günler çoğu sesler “robot” sesine benzer olarak tanımlanmıştır. Fakat bu durum kısa bir süre içerisinde geçmektedir.

e- Koklear İmplant Uygulamasından Sonraki Eğitim Süreci

Çocuklar İçin;

Yetişkinler için bahsettiğimiz tekniklerin çoğu çocuklar için de geçerlidir. Koklear implant rehabilitasyon uzmanı kurallara uygun olmayan konuşmayı algılama çalışmalarını evde ne şekilde uygulanması gerektiği konusunda model olur. Ebeveyn ve çocuk implant uygulaması öncesi iletişimde kullandıkları jest (el, kol ve baş hareketleri) ve mimikleri (yüz hareketleri) kullanmaya devam ederler. Ancak, anne ve babalar iletişimde işitsel-sözel yöntemi daha yoğun kullanmalıdırlar. Bu şekilde uygulanan kurallara uygun olmayan çalışmalar çocuğun işitsel sinyali kullanmasını geliştirmesi ve iletişim için daha yoğun olarak işitsel sinyalleri kullanmasını sağlar.

Eğitim süreci, lisanı kazanan yetişkin bireylerde 6 ayda tamamlanırken çocuklar için bir şey söylemek çok zordur. Programın başarısını ve süresini etkileyen etkenler fazladır. Yetişkinlerde olduğu gibi bir süre bildirmek güçtür.

Yetişkinler İçin;

Yetişkinler için oluşturulmuş rehabilitasyon programı konuşmayı anlama eğitimi, yardımcı cihazlar hakkında bilgi alma, iletişim, dinleme eğitimi ve yeni stratejiler geliştirme, rehabilitasyona aile bireylerinin de katılımını içerir.

Hasta merkeze haftada bir veya iki kez aile bireyleriyle birlikte gelerek konuşmayı anlama programına katılır. Bu programların süresi hastaya ve yakınlarının programdaki başarılarına bağlıdır.

Uygulanan konuşmayı anlama programlarının, evde de aile bireyleriyle birlikte tekrarlanması gereklidir. Verilen her eğitim video kamera ile kayıt edilerek, gerekirse bir kopyası verilerek evde de uygulamaları istenir.

Aile bireylerinden bir defter tutmaları ve verilen çevresel sesleri fark etme ve ayırt etme listesini günlük olarak takip etmeleri, hastanın seslere verdiği cevapları not etmeleri istenir. Bu bilgiler koklear implant ameliyatı olan bireylerdeki gelişmeleri ve eğitim aşamalarının takibini kolaylaştırır.

Aile bireylerinin bilgilendirilmesi gereken bir diğer konu ise, kişinin konuşmayı tanımasını geliştirecek uygulamalardır ki, bunlar da işitme kayıplı yetişkinin ailesine aşamalı olarak örneklerle anlatılır.

f- Koklear İmplant Uygulamasından Sonra Başarı Oranı

Başarı oranını etkileyen daha önceki işitsel tecrübedir. İşitsel kapasite ve işitme cihazından fayda görmeleri farklı olduğu için koklear implant sonuçları da farklılık gösterir. Ayrıca, gelişim durumları, konuşma becerileri ve kültürel özellikleri de farklıdır. Bu değişkenler işitsel kapasitenin zenginleştirilmesi, implantasyondan beklenen sonuçlar ve gerekli olan eğitim ortamını etkiler.

g- Koklear İmplantın Maliyeti

Koklear implant aleti ve ameliyatı pahalı bir işlemdir. SSK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur ve Yeşil Kart ile ameliyat, ameliyat sonrası takipler ve rehabilitasyon ücretleri karşılanmaktadır. Ayrıca, implantın iç ve dış parçalarının garanti süreleri farklıdır. Bazen çocuklarda yılda bir kaç kez kablonun değişmesi gerekebilir.

 

İŞİTME YETERSİZLİĞİNİN NEDENLERİ NELERDİR?

 

İŞİTME YETERSİZLİĞİNİN NEDENLERİ NELERDİR?

İşitme engeli vakalarının %95’inin doğum öncesinde, doğumda veya çocuk dili kazanmadan önce, %5’inin ise çocuk dili kazandıktan sonra oluştuğu bilinmektedir.

İşitme engelinin nedenlerini doğum öncesi, doğum anı ve doğum sonrası olarak sınıflandırabiliriz.
Doğum Öncesi Nedenler:

· Hamilelik döneminde annenin geçirdiği enfeksiyon veya hastalık (özellikle kızamıkcık, kabakulak, sarılık …)

· Hamilelik döneminde annenin röntgen çektirmesi

· Hamilelik döneminde annenin ototoksik ilaç ve alkol kullanımı

· Hamilelik döneminde geçirilen kazalar

· Kan uyuşmazlığı

· Genetik faktörler

· Akraba evliliği

Doğum Anı Nedenler:

· Doğum sırasında meydana gelen komplikasyonlar (kordon dolanması, oksijensiz kalma …)

· Düşük doğum ağırlığı

· Erken doğum

· Bebekte kan değişimini gerektiren sarılık

· Doğum sırasında baş, boyun ve kulakta görülen zedelenme

Doğum Sonrası Nedenler:

· Orta veya iç kulak yapılarında zedelenme

· Çocukluk hastalıkları (havale, menenjit, kızamıkcık, kızıl…)

· 3 aydan fazla süren kronik orta kulak iltihabı (otit)

· Çocukluk yaralanmaları (kafatası kırıkları, çatlakları, baş veya kulaklara şiddetli darbe, çok yüksek sese maruz kalma ve zarar verecek şekilde kulağa sokulan cisimler)

Bunlara rağmen işitme yetersizliğinin nedeninin bilinemediği durumlar da vardır.

İŞİTMENİN ÖLÇÜLMESİ

İşitme engelli çocuğun işitme kaybı derecesini belirleyebilmek ve çocuğa uygun işitme cihazı seçebilmek için işitme duyarlılığının ölçülebilmesi gerekir. İşitme duyarlılığı odyometre (işitölçer) denilen araçlarla yapılmaktadır. Odyometrik ölçüm araçları, kişiye sesli uyaranları değişik şiddet ve frekanslarda iletmeye yarayan araçlardır. Bunlar sesleri gerektiğinde sağ, gerektiğinde sol kulağa iletebilecek özelliktedirler. Ayrıca bazı odyometrik ölçüm araçları sesi hava yolu ile ilettiği gibi gerektiğinde kemik yolu ile iletebilecek özelliğe sahiptir.

Odyometri ile elde edilen ölçüm sonuçları işitme eğrileri biçiminde kayıt edilir. Odyometri ile elde edilen ve kişilerin işitme eşik değerleri ile işitme alanlarını gösteren grafik şeklindeki bu eğrilere odyogram denir.

Odyogram, dikey ve yatay iki doğrudan oluşur. Dikey doğrular sesin frekans değerlerini belirtir. Frekans ölçüm birimi Hertz’dir. Hertz kısaca Hz. olarak ifade edilir. Frekans değerlerinin soldan sağa doğru dizilimi bir piyanodaki tuşların soldan sağa dizilimi gibidir.

İŞİTME YETERSİZLİĞİ OLAN BİREYLER

.İŞİTME YETERSİZLİĞİ OLAN BİREYLER

 

İşitme Yetersizliği: İşitme duyarlılığının kısmen veya tamamen yetersizliğinden dolayı konuşmayı edinmede, dili kullanmada ve iletişimde güçlük nedeniyle bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur.

İşitme Kaybı: İşitme testi sonucunda belli bir bireyin aldığı sonuçlar, kabul edilen normal işitme değerlerinden, belirli derecede farklı olduğunda, işitme kaybı ortaya çıkmaktadır.

İşitme Engeli: İşitme duyarlılığının(16-20.000 Hz. ve 0.110 dB) kişinin gelişim, uyum-özellikle iletişimdeki görevleri yeterince yerine getiremeyişinden ortaya çıkan duruma İşitme Engeli denmektedir.

İşitmeyen Birey: İşitme kaybının, bir işitme cihazı ile yada cihazsız, yalnız işitme yoluyla ana diline ilişkin bilgileri başarılı bir biçimde işlemlemesini önemli derecede engellediği bireydir.(Tüfekçioğlu,1998).

Ağır İşiten Birey: Genellikle bir işitme cihazının da yardımı ile işitme yoluyla dilsel bilgileri başarılı bir biçimde işlemleyebilmesine olanak verecek derecede işitme kalıntısı bulunan bireydir.(Tüfekçioğlu,1998).

İşitme Engelliler: İşitme engelinden dolayı özel eğitime ihtiyacı olan bireylerdir.

 

Sınıflandırma:

İşitme engeli konusunda pek çok sınıflandırma sistemi olmasına karşın, belirleyici olan iki farklı sınıflandırma yaklaşımından söz edebiliriz.Bunlar; Fizyolojik ve Eğitsel yaklaşımlardır.

Fizyolojik yaklaşım, işitmenin ölçülebilir derecedeki kaybı ile ilgilenmektedir.Buna göre; belirli bir yükseklik seviyesindeki sesleri işitemeyen bireyleri işitmeyen ; diğerlerini ise ağır işiten olarak kabul etmektedir.

Eğitsel yaklaşım ise, işitme kaybının bireyin konuşma ve dili geliştirme yeteneğini ne derecede etkileyeceği ile ilgilenmektedir.Buna göre; eğitim ve cihazlandırma sonucu ana dilini ve konuşma becerilerini işlevsel yeterlilikte kazanmış bireyler için işiten , bunları hiç kazanmamış ve sözlü iletişimde bulunamayan bireyler için işitmeyen terimi kullanmaktadır.

Ayrıca işitme engelinin;

Derecesine göre: a) Sağır-ağır işiten, b) Çok ağır-ağır-orta-az-çok az, c) A,B,C,D,E,F

Oluş zamanına göre: a)Doğuştan-sonradan

Nedenine göre: a) Doğuştan-edinilmiş,kazanılmış, b) İrsi-sonraki-edinilmiş nedenler

Yerine göre: a) İletimsel-sinirsel-merkezi-karma

Oluş biçimine göre: a) Birden-giderek

Süreğenliğine göre: a) Geçici-kalıcı

olarak sınıflandırılmaktadır.

Nedenler:

İşitme engelinin engelliliğin genel nedenlerinde olduğu gibi çok ve değişik nedenleri vardır.Hatta bu nedenlerden bazıları ülkeden ülkeye ve coğrafi bölgelere göre de değişiklik gösterebilmektedir.Yaygın olarak doğum öncesi,doğum anı ve doğum sonrası nedenler olarak sınıflandırılmaktadır.

Doğum öncesi nedenler: Hamilelik döneminde annenin geçirdiği enfeksiyon veya hastalık (özellikle kızamıkçık, kabakulak, sarılık…), hamilelik döneminde annenin röntgen çektirmesi, hamilelik döneminde annenin ototoksik ilaç ve alkol kullanımı, hamilelik döneminde geçirilen kazalar, anne ve babanın kan uyuşmazlığı, işitme engeli olan diğer aile fertlerinin bulunması(akraba evliliği)

Doğum anı nedenler: Doğum sırasında meydana gelen komplikasyonlar (bebeğin ağlamaması, kordon dolanması, oksijensiz kalma…), düşük doğum ağırlığı, erken doğum ve 5 günden fazla yeni doğan bakım ünitesinde kalma), bebekte kan değişimini gerektiren sarılık, APGAR (yeni doğanlara uygulanan test) sonuçlarının 1 dakikada 4 ten düşük ve 5 dakikada 6 dan aşağı olması, doğum sırasında baş, boyun ve kulakta görülebilir zedelenme.

Doğum sonrası nedenler: Orta veya iç kulak yapılarında zedelenme, çocukluk hastalıkları(havale, menenjit, kızamıkçık,kızıl..), 3 aydan fazla süren kronik orta kulak iltihabı (otit), çocukluk yaralanmaları (kafatası kırıkları, çatlakları, baş veya kulaklara şiddetli darbe, çok yüksek sese maruz kalma ve zarar verecek şekilde kulağa sokulan cisimler)

 

Özellikleri:

 

İşitme engelli çocuklar engellerinin özelliğine bağlı olarak gelişim alanlarında bazı farklılıklar gösterirler. Ancak bu onların normal işiten akranlarından tamamen farklı olduğu anlamına gelmez.Eğitimdeki amaçlarımızdan biri de işitme engelli çocukların engellerinden doğan bu farklılıkları eğitim ve öğretim ile en aza indirmektir.

 

Motor gelişim: İşitme engelli çocuklar hiçbir engeli bulunmayan akranları ile aynı motor gelişim özelliklerini takip ederler.Örneğin; yardımsız ayağa kalkma, yürüme, merdiven çıkma gibi… işitme engelli çocukların merkezi sinir sistemine bağlı olarak genel vücut koordinasyonunun sağlanması ve denge alanlarında problemleri vardır. Örneğin; geri geri yürüme, ip üstünden atlama, denge tahtasında ileri geri yürüme gibi becerilerde zorlanır. Bununla birlikte, işitme engelli çocuklar normal işiten yaşıtlarına göre görsel-motor koordinasyonu gerektiren ayakkabı bağcıklarını bağlama, ipe boncuk dizme gibi bazı becerilerde güçlüklerle karşılaşabilirler.

 

Bilişsel gelişim: Bilişsel gelişim sürecinde dil önemli bir yer tutar.İşitme engelli çocukların dil becerilerindeki, kavram gelişimlerindeki yetersizlik ve işitsel girdinin az olması bilişsel gelişim sürecini de olumsuz olarak etkiler.Bu durum çocuğun eğitim ve yaşantı eksikliğinden kaynaklanmaktadır.Çocuk düşüncelerini ifade etmede ve başkalarının düşüncelerini anlamada engellerle karşılaşır. Buna rağmen işitme engelli çocuklar normal işiten akranlarından bilişsel becerilerde çok fazla geri kalmış değillerdir. Erken tanılandıklarında ve erken eğitime alındıklarında bir çok çocuk engeline rağmen, akranlarını yalnızca birkaç yıl geriden takip eder.

 

Sosyal ve duygusal gelişim: Çocuklar doğumdan itibaren sosyal bir ortam ile çevrilidir.Öncelikle ailesi, daha sonra da yakın çevresi ile etkileşime geçer.Aile- çocuk etkileşimi çocuğun sosyal ve duygusal gelişiminde en önemli faktördür.İletişim kurmak; aile ile çocuğun düşüncelerini, toplumsal değerlerini, sosyal hayatı paylaşması sonucunu doğurur. Aileler çocuğunun engelini fark ettikten sonra reddetme ve inkar gibi çocukla iletişimlerinin azalmasına neden olan bir takım süreçlerden geçerler.Bu durum çocuğun sosyal ve duygusal gelişimine olumsuz bir zemin oluşturur. Aileyle olan iletişiminin giderek azalması zaman içinde toplumla olan iletişime de yansır.Bu durum da çocuğun sosyal ve duygusal gelişimini olumsuz olarak etkiler.

Öğretmen ve akranları da çocuğun sosyal ve duygusal gelişiminde önemli rol oynarlar. Akranların ve öğretmenlerin engelli çocukla kolay ve etkili iletişime girmesi ile çocuk sosyal kuralları, konuşmada kullanılan kuralları, farklı durumlara uygun tepki vermeyi, kişilerle yakın ilişkiler kurmayı öğrenebilir. Buna rağmen eğer çocukla iletişim kurulmuyor ya da iletişim için çok az zaman harcanıyorsa, çocuğun sosyal çevrenin bir parçası olması, olumlu benlik algısı geliştirmesi gibi konularda problemler yaşanır.

İşitme engelli çocuklar ihtiyaçlarını sözel olarak ifade etmede yetersiz kalırlar. Aileleri ve arkadaşları onların duygu ve düşüncelerini anlamakta zorlanırlar. Bu durumda çocuklar kendini kötü hisseder, kendine kızar ve kendine olan güvenleri gelişmez.Topluma uyum sağlamada zorluk çekerler, kendilerini soyutlanmış hissederler.

Küçük yaştan itibaren işitme engelli çocuğa işiten çocuklardan farklı davranmayarak, onları engellerine rağmen bu toplumun etkin bireyleri haline getirebiliriz.

 

Dil gelişimi: Dil gelişimi çocukların olumsuz olarak en çok etkilendiği gelişim alanlarından birisidir.Çocukta dil kazanımı birbirine bağlı aşamalardan meydana gelir.Buna göre; sesleri duymayan ve sözel uyaranları algılayamayan çocuğun dil kazanımı tam olarak gerçekleşemez. Dil kazanımının tam olarak gerçekleşememesinin bir diğer sebebi de ailenin çocuğa yeterli sözel tepkiyi vermemesidir. Çocuğun engelli olduğunu duyan ailenin çocukla sözel iletişimi azalır. Çocuğun sözel tepkilerinin az olması ailenin çocukla iletişimine etki eden bir faktördür. İşitme engelli çocuklarda okuma yazma gibi dilin kullanımını gerektiren becerileri kazanmada da problemler görülür.

 

 

 

Öğretmenlere öneriler;

 

Ø İşitme engelli çocuklar için sınıfta en uygun oturma yeri sağlanmalı, öğretmene en yakın bulunan ve onun en iyi şekilde görebileceği bir yere oturtulmalıdır.
Ø Konuşurken abartılı dudak hareketlerinden kaçınılmalıdır.
Ø Konuşma esnasında yüz yüze hemen hemen göz seviyesinde olmaya çalışılmalıdır.
Ø Fazla uzun cümlelerden kaçınılmalıdır.
Ø Sınıfta gürültünün artması durumunda işitme engelli öğrencinin kelime ayırt etmede daha fazla zorlandığı dikkate alınmalıdır.
Ø İşitme engelli çocukla iletişim kurarken ona dinlemesi ve düşünmesi için zaman tanıyın, çocuğun ne söylediğinizi anlayıp anlamadığını araştırın, çocuğa bazı şeyler sorun ve size doğru cevap verip vermediğine bakın.
Ø İşitme engelli çocukların kendilerini anlatma zorlukları olduğundan, sınıfta onlara daha fazla zaman ayırın ve kendisini ifade edebileceği farklı yolları anlamaya çalışın.
Ø İşitme engelli çocukların ilgi-yeteneklerini en iyi şekilde kullanabilmeleri için çocuğu pek çok yönü ile değerlendirin ve ona en uygun olan eğitim programlarını saptayın.Bu durum aile ve diğer derslere giren öğretmenlerle işbirliği yapılarak ortaya çıkarılır.
Ø İşitme engelli çocuk işitme cihazı kullanıyorsa müzik yeteneğini geliştirmeye ve program dışı grup faaliyetlerine katılmaya teşvik edin.
Ø İstenmeyen bir hareket yaptığında sözel ve yüz ifadeleri ile bu belirtilmelidir.
Ø Normal işiten arkadaşları, işitme engelli öğrenciye nasıl yaklaşacakları konusunda bilgilendirilmelidirler.
Ø Yaşıtları ile sosyal iletişimi desteklenmelidir. Mutlaka sınıfta kaynaşma sağlanmalıdır.
Ø İşitme engelli çocuklar öğretmeni tarafından zamanında fark edilmez ve gerekli önlem alınmazsa bu engelinin dışında bir takım uyum güçlükleri geliştirebilir.İşitme engelli çocuk bu engelini gizlemek için yalnızlığı yeğler.Sınıf içinde geçen konuşma, tartışma, soru ve direktifleri anlamayabilir.Bu anlamayış onu alay konusu haline getirebilir. Öğretmen bunları dikkate alarak, sınıfta bazı önlemler almalıdır.
Ø İşitme engelli olan çocuklar sınıftaki etkinlikleri ya gözle ya da sürekli ve zorunlu dinlemeye ve izlemeye çalışacaklarından ötürü bu çocuklar diğer öğrencilerden daha çabuk yorulabilirler. Bu husus öğretmen tarafından dikkate alınmalıdır.

şitme Sorununa anne karnında teşhis

Anne karnındaki bebekten alınan hücreler DNA analizine tabi tutularak doğumdan ya da genetik işitme engelinin bulunup bulunmadığı 10 ve 16. haftalar arasında öğrenilebiliyor.Anne karnındaki bebekten alınan hücreler DNA analizine tabi tutularak doğumdan ya da genetik işitme engelinin bulunup bulunmadığı 10 ve 16. haftalar arasında öğrenilebiliyor.
Genetik hastalıklar uzmanı Dr. Hakan Özön, işitme kaybının doğumdan veya genetik olarak ortaya çıkabileceğini belirterek, doğumdan dolayı işitme kaybının her bin veya 2 bin doğumda bir görüldüğünü söyledi. Gelişmiş ülkelerdeki verilere göre sağırlık veya işitme kaybının yüzde 60 gibi oranda genetik olduğunu kaydeden Özön, şöyle konuştu: “Kalıtsal sağırlık ve işitme kayıplarının yarısından fazlası genetik kökenlidir. Sağırlık ya da işitme kaybının genetik kökenli olanlarını genetik kökenli olmayanlardan ayırmada bazı testlerin uygulanması gerekmektedir.”

 
Dr. Hakan Özön, genetik alanındaki ilerlemelerin, artık kısmen de olsa özürlü doğumlarının önüne geçtiğini ifade ederek, “Gebeliğin 10 ve 16. haftalar arasında bebeğe ait hücreleri CVS veya amniyosentez yöntemi ile alınır. Hücrelerin DNA’sını elde ettikten sonra işitme kaybına yol açan ‘Connexin 26’ geni üzerinde DNA analizi uygulanır. Analiz sonrasında DNA üzerinde normalden farklı bir duruma rastlanması, bebeğin işitme kaybının olup olmayacağı konusunda bize yol gösterir” diye konuştu

engelliler online sitesi

İşitme Engelinde Erken Tanı ve Önemi

Tüm bebekler, seslerle örüntülü bir dünyaya doğarlar ve hiçbir anne-baba bebeklerinin işitme engelli olabileceği ihtimalini düşünmezler. Yeni doğan bebekle iletişim, jest ve mimiklerle kurulur. Bebek de tepkisini ses çıkarma, gülümseme ve vücut hareketleri ile gösterir. Eğer bebeğin belirgin bir sağlık sorunu yoksa, davranışlarından işitme engelli olduğu anlaşılamayabilir. İşitme engelli bebekler de tıpkı diğer bebekler gibi gülümserler, isteklerini ağlayarak ifade ederler, çeşitli sesler çıkarırlar ve çevreleriyle ilgilenirle. Daha sonra emeklerler, ayağa kalkarlar, kendilerine uzatılan nesneleri kavrarlar, kendi başlarına yemek yemeye çalışırlar, oyuncakları ile oynarlar ve çevresindeki kişi ve nesneleri tanırlar, yaşları geldiğinde de yürürler. Bu doğal görünen gelişim karşısında, aileyi rahatsız eden herhangi bir şey olmayabilir, aile çocuğunun işitme engelli olabileceği ihtimalini düşünmeyebilir. Bu durum çocuğun erken yaşta tanılanmasını geciktirebilecektir.

İşitme ve konuşma yeteneği hayatın ilk yıllarından itibaren hızla gelişir. Konuşma ve dil gelişimi için işitmenin normal olması gerekir. Ülkemizde genellikle çocuktaki işitme engeli geç fark ediliyor ve işitme engelinin geç tanılanması nedeni ile işitme engelli çocukların eğitimlerine geç başlanıyor. Bu durum işitme engelli çocuğun eğitim sürecinden yeterince yararlanamamasına, başarısızlıklar yaşamasına neden oluyor. İşitme engelli çocukların eğitimlerindeki gecikme, konuşma seslerini algılama ve konuşma becerilerini kazanmada güçlüklere neden olmaktadır. Konuşmayı öğrenemeyen sınırlı iletişim kurabilen işitme engelli çocukların kişiliklerinde düzensizlik ve uyumsuzluklar ortaya çıkabilmektedir.

Çocuk beyni, hayatın ilk altı ayında dil öğrenmeye programlıdır. Özellikle hayatın ilk üç yılı dil ediniminde çok önemlidir. Çünkü bu süreden sonra dil ve konuşma becerilerinin gelişimi daha da zorlaşır. Erken tanı ve eğitim dil ve konuşma gelişiminin normale yakın şekilde gelişimini sağlayacağından çocuğun sosyal, bilişsel, duygusal ve akademik gelişimini olumlu yönde etkileyecektir.

Erken tanılamada işitme yetersizliğinin mümkün olan en erken dönemde, özellikle bebeklikte farkına varılması çok önemlidir. Teknolojideki ilerlemeler gün geçtikçe daha erken dönemlerde tanılamanın yapılabilmesine olanak sağlamaktadır. Önceleri çocuğun işitmesi, onun sese verdiği tepkilerle test edilirken, bugün bir bebeğin işitmesi, o uyurken bile ölçülebilmektedir. Bu ölçümlerle çocuğun işitme yetersizliği olup olmadığı ortaya çıkmaktadır.

İşitme engelli tanısı konulduktan sonra, erken eğitimde atılacak önemli adımlardan biri, çocuğun cihazlandırılması ve işitme cihazına uyum sağlamasına yardımcı olunmasıdır. Bu noktada, çocuğun işitme kaybının özelliklerine göre en uygun cihazın temini oldukça önemlidir. Ayrıca aileye psikolojik ve eğitsel danışmanlık hizmeti verilmesi, erken müdahale ve erken eğitimin başarısını etkileyen önemli bir faktördür. Böylece, çocuğun özel eğitim yaşantısı okul öncesi dönemde başlamış olacak ve işitme engelli bireyin tüm yaşamı boyunca devam edecektir. Unutulmamalıdır ki, erken tanılamanın beraberinde, uygun cihazlandırma ve uygun eğitim ile bu çocuklar, içinde bulundukları topluma daha kolay uyum sağlayabileceklerdir.

Serdar Örgü

Rehabilitasyon.com

İşitme Cihaz Eğitimi

 

Cihazlandırma işitsel rehabilitasyon için bir dönüm noktası olmakla birlikte aslında sadece bir başlangıçtır. Cihazlandırma yeniden işitsel özgürlüğü aralayan bir kapıdır. Dinlemeye yönelik geliştirici bir ortam yaratmada en önemli faktör ailenin tutumudur. Teşhis konulduğu zaman aileler çok üzülmekle birlikte çocuklar için bir şeyler yapma isteği de duyarlar. Eğitimcinin bu isteği yakalayarak aileye işitme cihazının bakımı ve kullanımı sorumluluğunu vermesi gereklidir. Böylece cihaza verilmesi gereken önem ilk başta sağlanmalıdır.Cihaz ilk takıldığında çeşitli problemlerle karşı karşıya kalınabilir. Bu problemlere karşı öğretmenin tutumu çok önemlidir.

Ailelerden sıklıkla duyulan yakınmalar :

1- Cihazları sevmiyor; fakat çok küçük inşallah büyüdükçe alışır.

2- Bence bir şey duymuyor; onun için takmıyoruz.

3- Cihazları çok büyük, yazık, nasıl taksın.

4- Sürekli ötüyor, sinir oluyorum.

5- Çocuk rahatsız oluyor.

Eğitimci hiçbir zaman cihazın takılmamasını kabul etmemelidir. Her zaman ortaya çıkan problemlere ısrarla çare aramalı ve problem çözülmeden ailenin gitmesine izin verilmelidir. Öğretmenin bu tutumu aileye yansıyacak, cihazda ortaya çıkan problemleri çözümleyebileceklerine inanacaklardır.Aileler yardım ve destek almakla birlikte çocuklarının sorumluluğunun kendilerinde olduğunu, cihazın kontrolü, bakım ve sürekli takılmasının kendi sorunları olduğunu anlamak mecburiyetindedirler. Çünkü ancak onlar her gün çocuğu görürler. Eğer bir çocukta kullanabilir işitme kalıntısı varsa aileye cihazsız, seslere tepkisi olmadığı cihaz ile, seslere tepki verdiği gösterilebilir. Bu, aileye gösterilebilecek en iyi kanıt olmakla birlikte çok ağır kayıplı çocuklarda böyle bir iyileşme ilk zamanlarda görülemez. Bu durumda aileye cihaz kullanımında moral, destek vermek ve dinlemeyi öğrenmesi için ne kadar vakit geçmesi gerektiğini anlatmak çok önemlidir. Bu dönemde aileleri rahatlatmak amacıyla, “Şu kadar sürede seslere bakar, şu zamanda konuşur.” şeklinde güven vermek son derece sakıncalıdır.Eğitimcinin aile ile kurduğu ilişki önemlidir. Eğer otoriter bir rol benimsenirse aile çocukla ilgili bilgileri saklayabilir. Örn: Cihaz takmadıklarını söylemezler. Bu nedenle yargılayıcı bir rol yerine daha yakın, daha yol gösterici bir rol benimsenmelidir. Cihaz ilk takıldığında çocuklarda da değişik tepkiler görülür:

1- Takılmasına şiddetle itiraz eder. Çıkarıp atmak ister.

2- Cihaza hiç tepki göstermez. İtiraz etmeden kabullenir.

3- Cihaz takılınca sessizleşir ve dinler.

4- Cihaz takılınca sesler çıkarmaya başlar ve dinler.

5- Hiçbir şekilde takmak istemez.

Bu durumda aileler ne yapacaklarını şaşırırlar ve cihaz takmaktan vazgeçerler. Böyle ailelere daha önceden cihaz takmayan; fakat şu anda cihazını kabullenmiş çocuklar örnek gösterilir. Kesinlikle uğraşarak cihaz takılmalıdır. Örneğin; anne – babanın cihazı çocuğun kulağına yerleştirirken takındıkları tavır son derece önemlidir.İşitsel – sözel yaklaşımda vurgulanan nokta işitme kaybı değil, işitme kalıntısıdır. Uygun bir cihaz bütün gün takılır ve dinleme bütün gün sürer. Dinlemenin belli bir çalışma saati yoktur.İşitme kalıntısı hemen hemen bütün işitme engelli çocuklarda vardır ve kullanılabilir. Aileler bunu anladıkları zaman sordukları ilk şey “çocuğumuzun dinlemesine nasıl yardımcı olabiliriz.” sorusudur. Eğer çocuğun bakımıyla ilgilenen yetişkinler çocuğun duyduğunu düşünerek hareket ederlerse günlük yaşam içinde dinleme becerilerini geliştirebilecekleri birçok olanak bulabilirler.Cihaz takıldıktan birkaç hafta sonra çocukta değişiklik görülmediği için ailelerde büyük bir umutsuzluk ve baskı ortaya çıkabilir. Bu nedenle bu süre içinde desteğe ihtiyaç duyarlar.Kaygılı bir aile ile uğraşırken dikkatleri çocuğun yapamadıkları şeyler yerine yapabildiklerine yöneltmek lazım. Örneğin; belki sese tepki göstermiyor; ama daha çok ses çıkarıyor.Çocuğun yapmaktan hoşlandığı şeyler üzerinde yoğunlaşarak anlamlı dil vermek gerektiği aileler tarafından anlaşılmalıdır. Ailelerin kavraması gereken dinleme becerilerinin öğretilecek bir şey olmadığı yerine çocuğun dinlemeye yöneltildiği uyarıcı bir çevre içinde gelişen bir şey olduğudur. Çocuğun Tepkilerini Geliştirmek İçin Neler Yapılır?

1- Çocuk sese tepki verdiğinde ailenin sevindiğini göstermesi gerekir. Çünkü çocuklar etrafındakileri sevindirmekten hoşlanırlar. Bu tepki ödül yerine geçer.

2- Dinleme becerilerini geliştiren sesli oyunlar çok önemlidir. Örneğin; ca, sesli saklambaç, tekerlemeler, şarkılar, söylemeye aileler teşvik edilmeli.

3- Dikkatini seslenerek çekmek gereklidir. Dokunarak yada yere vurup titreşim yaparak çocuğun dikkatini çekme alışkanlığından mutlaka vazgeçilmelidir.

4- Çevrede sık sık tekrarlanan seslere dikkat çekmeli ve seslerin kaynağı gösterilmelidir. Örneğin; çamaşır makinesi, telefon, kapı, ezan sesi ….v.s.

Birden ortaya çıkan sesler ve kaynakları da keşfedilmelidir.

5- Sesçıkaran oyuncaklar çevresinde olmalıdır. Sesli uyaranlar ne kadar çok ise çocuğun tecrübesi de o kadar fazla olacaktır.

6- Müzik işitme engelli çocuğun hayatında çok önemli rol oynar. Cihazın mikrofonuna yakın tekerleme, ninni, şarkılar söylenebilir. Müzikli oyunlar oynanabilir. Örneğin; müzik bitince oturma, müzikle hareket etme.

7- İçinde aynı cümle kalıbının sık sık tekrarlandığı şarkı ve hikayeler kullanılmalı. Bu tip şarkı ve öyküleri aileler kendileri uydurabilirler.Çocuğun seslere karşı tepkileri aileleri tarafından gözlenmeli ve hatta kayıt edilmelidir. Böylece aileler gözden kaçırabilecekleri tepkileri yakalayabiliyorlar ve zaman geçtikçe bu kayıtlar tek başına teşvik kaynağı olabiliyor. Dinleme becerilerini geliştirmek için çevreyi oluştururken bunu etkileyebilecek olumsuz faktörleri gözden kaçırmamak gerekiyor.

Bu faktörler neler olabilir?

1- Geç teşhis ve geç cihazlandırma

2- Yetersiz cihaz bakımı

3- Kötü dinleme şartları

4- Görsel ipuçlarını çok fazla vurgulama

1- Geç Teşhis Ve Geç Cihazlandırma : Cihaz takılana kadar çocuk çevresiyle görsel uyaranları kullanarak çevresiyle iletişim kurar. Geç teşhiste bu alışkanlık iyice yerleştiği için çocukları dinlemeye sevk edemiyoruz. Cihazı erken verilen ama düzenli kullanmayanlarda da aynı problem görülüyor. 1 yaşından önce cihazlandırılan çocuklar ne kadar ağır kayıplı olursa olsunlar sesleri normale yakın ve doğal ritimli oluyor. Erken yaşlarda kaybedilen zaman kolay kolay geri kazanılmıyor.

2- Yetersiz Cihaz Bakımı : Cihazda tespit edilmemiş bozukluklar varsa veya cihaz bozulduğunda tamir edilmiyorsa çocuğun işitsel yaşantısı bölünecektir. Örneğin; kırık kordon, zayıf pil, pil yatağında temassızlık, hoparlör veya mikrofonda arıza v.b… Bu durumda çocuk işitsel uyaranları ihmal ederek daha güvenilir ve sürekli olan görsel uyaranlara yönelecektir.

3- Kötü Dinleme Şartları : Gürültülü, yankılı ortamlarda işitme cihazları ile sesleri ayırt etmek, konuşmayı anlamak son derece güçtür. Örneğin; TV açıksa, çamaşır makinesi açıkken yanında oyun oynarsa … v.s. gibi.İşitme cihazlarının bu yetersizliği ailelere açıklanarak sessiz ortamda oyun oynamaları, aktivite yapmaları anlatılmalıdır. Alçak – tavan, yumuşak mobilyalar, perdeler, halı …v.b. Sınıfta ve odada çok kazanç verir.

4- Görsel İpuçlarını Çok Fazla Vurgulama : İşitsel – sözel yaklaşım engelli çocuğun dudak okuma ihtiyacını reddetmez. Ancak konuşmanın anlaşılmasını sağlamak için dudak okuma vurgulanmaz.
Kaynaklar
www.ozelegitimforumu.com
Karadeniz Teknik Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü Ders Notları
Özel Rehabilitasyon Merkezi eğitimci seminer notları Mutlu Boybey 2005

%d blogcu bunu beğendi: