hd porno porno hd porno porno

Category: Görme Engellilerin Eğitimi

Görme Engelli Çocuğun Gelişimini Etkileyen Etmenler ve Önleme Yolları

Erken Bebeklik Döneminde Görme Engelli Çocuğun Gelişimini Etkileyen Etmenler ve Önleme Yolları

GİRİŞ
Görme Engelli Çocuğun gelişimine etki yapan etmenleri incelemezden önce, Engelli Çocuğa sahip olan ailelerin yapılarını, aile bireylerinin birbirleriyle olan etkileşimlerini ve engelli çocuğa karşı tutumlarını incelemek konunun önemi açısından gereklidir.

Engelli Çocuğa sahip olan ailelere yardımcı olmak için onların yaşadıkları duygu yoğunluğunu çoğumuz anladığımızı ve paylaştığımızı söyleriz. Böylesi bir durumda aile bize rahatlıkla “sizinde özürlü çocuğunuz mu var?” diye sorabilir. Cevabımız yok ama….. diye başlayarak ne kadar yoğun biçimde paylaştığımızı ifade eden tümceler biçiminde devam ederse etsin bütün bu olumlu atılımlara karşın duygulara katılım oldukça yüzeysel olup, aileninkine benzer olması da olanaksızdır. Hatta Engelli Çocuğa sahip iki ailenin, çocuğun içinde bulunduğu duruma tepkileri de farklıdır. Burnlund (1976) “sahip olduğumuz bütün bilgiler kaçınılmaz bir biçimde özneldir… Bireyler kendi görüşlerinden hareke ederek geçmiş deneyimlerine ve değişen amaçlarına uyan bilgileri seçerler.” demektedir. Böylece Engelli Çocukların ana-babaları ancak, birbirleriyle deneyimlerini paylaşabilirler. Birbirlerini büyük ölçüde anlarlar. Ancak, her birinin çocuğun özürlülüğünden kaynaklanan engelli oluşa karşı gösterdikleri duygu ve düşüncelerde farklılıklar vardır. Bu farklılıklar sadece aileler arası değil aile bireyleri açısından da söz konusudur. Çünkü çocuğun taşıdığı anlam bireyler açısından değişkenlikler göstermektedir.

Çocuk, Aile Bireyleri İçin Ne Anlam Taşımaktadır? (Smith + J. Neisworth 1975, Sh. 181-190)

1- ÇOCUK BİR ÜRÜNDÜR. Çocuk genel anlamda tanımsal açıdan kadının doğumla tek başına elde ettiği ürün olarak ele alınabilir. Annenin kişisel bir başarısı olarak yorumlanabilir. Bu nedenle çocuk da herhangi bir eksiklik, annenin kişisel yetersizliğinin bir yansıması olarak ele alınabilmekte ve tüm nedenlerin anneden kaynaklandığı varsayılarak, anne suçlanabilmektedir. Annenin ürününde herhangi bir eksiklik yoksa, anne gururla bebeğini hem eşine, hem aile büyüklerine, hem de toplumdaki diğer bireylere göstererek “bakın ben ne kadar iyiyim” demek ister. Ürününün (bebeğin) istendik cinsten oluşu ve sağlıklı oluşu hem eş hem de aile tarafından altın, kurban, hediye v.b. ile de ödüllendirilir.

2- ÇOCUK BİR ARMAĞANDIR. Annenin ürünü olan çocuk, annenin babaya, annenin kendisini bu rol için hazırlayan annesine bir armağanıdır. Genç kız evlenip baba evinden ayrılırken, annesine kendisini yetiştirip büyüttüğü için hak ettiği bir armağan vermeyi ister. Bunu gerçekleştirmenin yolu olarak da annesi ve anneanne yapmaktan geçmektedir. Bu nedenle de anneanneler bebeğin ilk yıllarında bakımını üstlenerek, kızlarına yardımcı olarak armağanı ne kadar kabul ettiklerini bildirirler. Ancak bebekte herhangi bir eksiklik söz konusu ise, armağan değersizleşir. Hiç kimse değersiz armağan almak ya da vermek istemez.

3- ÇOCUK BİR KANITTIR. Çocuk kadının kocasına tam ve sağlıklı olduğunu, kocanın da tam ve sağlıklı olduğunu karısına kanıtlamaktadır. Aynı zamanda çiftin sağlıklılığını kendi ailelerine ve topluma da kanıtlar bu nedenle hamile eşi ile yürüyüşe çıkan bir erkek etrafına gururla bakar. Kadın da aynı duyguları taşımaktadır.

4- ÇOCUK BİR BAĞDIR. Evliliği güçlendiren, eşleri birbirine yaklaştıran, kadın ve erkek birlikteliğini aileye döndüren çocuktur. İlişkileri çok fazla dengeli gitmeyen evliliklerin çocuk olduktan sonra güçlenip, sağlamlaştığı gözlenmektedir.

5- ÇOCUK TANRI’NIN BİR LÜTFUDUR. Eğer çocuk beklenildiği gibi tam ve mükemmel olursa, kişiler Tanrı tarafından ödüllendirildiklerini, özürlü olursa yaptıkları bir günah için cezalandırıldıklarını, değersiz olduklarını, günahların bedelini ödediklerini düşünürler.

6- ÇOCUK GELECEK GARANTİSİDİR. Öncelik ve yoğunluğu geleneksel toplumlarda olmak üzere, ailelerin büyük bir bölümü çocukların kendi yaşlılıklarında onlara bakacak kişiler olarak algılar ve genellikle de kendilerini güvencede hissetmek için çocuklarının kendilerinden daha üst sosyal-ekonomik katmanda olmalarını ister. Daha üst öğrenim görüp kendilerinin gerçekleştiremedikleri özlemlere ulaşamadıkları için, bütün çaba ve güçlerini harcar, bu davranışı kendi toplumumuzda da gözlememiz olasıdır. Çocuk doğar doğmaz ana-babaların beklentileri doğrultusunda “Benim Kızım/Oğlum Doktor olacak, Mühendis olacak, Bilgisayar Programcısı, Başbakan v.b.” olacak diye çocuğun geleceğine ilişkin planlamalar yapılır. Bu planlar çocuk gelişimi evrelerinin her birine ulaştığında devam eder. Bu evlenme kararında bile söz konusudur.

Çocuğun ailedeki önemi görüldüğü gibi, yadsınamayacak biçimde büyüktür. İstendik beklentiler ve uygun (cinsiyet açısından) çocuğa sahip olan aileler için çocuk doğurduktan sonra her şey planlandığı biçimde oluşturulmaya başlanır. Ancak, çocuk herhangi bir eksiklik/zedelenme ya da özürlü olarak doğacak olursa, o zaman aile de gerek ana-baba gerekse diğer çocuklar açısından çocuğa karşı çeşitli tepkiler gözlenir. (Charles Hannam, 1988)

AİLEDE ÖZÜRLÜ ÇOCUĞA KARŞI GÖSTERİLEN TEPKİLER
(Roger L. Kroth, 1985)
Ailelerin, çocuğun özürlü oluşuna karşı gösterdikleri tepkiler, temelde iki grupta ele alınabilir. Birinci grupta, özre karşı ana-babaların kendi psisik yapılarındaki dengeyi homeostatsis oluşturduğu bazı savunma mekanizmalarına dayanan psikolojik evreler yer almaktadır. Çeşitli araştırıcılar Sulnit ve Stark (1961) Kubler-Ross, (1981) bu evreleri gelişimsel basamaklar olarak vermektedir.

Birinci Basamak İNKAR
Herhangi bir travmatik durum ortaya çıktığında kişiler şoka dayanan bir inkar yaşarlar. Bunu özellikle trafik kazası, boşanma, sevilen kişinin ölümü ya da çocuğa doğumda veya sonradan özürlü damgası konduğunda gözlenebilir. Çocuklar ilgili ilk tanı konulduğunda ailenin ilk tepkisi duymazdan gelmektir. Yani “Eğer Ben Bunu Duymazsam, bu durum yok olabilir.” anlamını taşımaktadır. Alan Uzmanları, hem ana-babaları hem de bu konuda çalışan kişiler için en çok bunalım ve sıkıntı yaratanın bu basamak olduğunu belirtmektedir.

İkinci Basamak PAZARLIK
Bu basamakta ana-baba öyle ya da böyle çocuk hakkında konulmuş olan tanıyı kabul eder ancak, bu tanının gelişim seyri ile ilgili görüşleri benimsemez. Bunun anlamını böylece açıklayabiliriz. Ana-babalar “Evet Bizim Çocuğumuz da Bir Özür Var, Eğer Çok Çabalarsam Çocuğum İyi Olacak” görüşündedirler. Bunu gerçekleştirmek için, doktorlar dolaşılır, çeşitli tedavi yöntemleri uygulanabilir. Okuldan öbür okula çocuk gezdirir, ana-babaların çoğu kendilerini aşırı biçimde çeşitli yoğun etkinlikler içeren örgütlenmelere sokarlar. (Dernekler, gönüllü kuruluşlar) Bunlar da doğal olarak çocuğun durumunda bir değişikliğe neden olmaz, ancak ana-babanın bunalımını denetlemede ve kendini üretici hissetmesine yardımcı olabilir. Ayrıca özürlü çocuklar için gönüllü kuruluşların örgütlenmesinde katkıları olabilir.

Üçüncü Basamak ÖFKE
Öfke çeşitleri biçimlerde olabileceği gibi çeşitli hedeflerde de olabilir. Engelli Çocuğa öfkeli olma toplum tarafından kabul edilemeyeceği için, kişi öfkesini bir başkasına yöneltir. Bu aşamada anne-baba ile muhtemelen her ikisi ailedeki diğer çocuklarla kapışma halindedir. Kardeşler, engelli kardeşlerine karşı büyük bir öfkeden kaynaklanan infial içindedirler. Bu duygular onlara suçluluk hissi vermektedir.

Dördüncü Basamak ÇÖKÜNTÜ (Depresyon) Aşamasıdır.
Yaşanan travmatik duruma uygun olmayan tepkiler ve ailenin içine düştüğü suçluluk duygusu, kişiyi depresyona götürür. Engellilik durumu ne tür tepki gösterirse göstersin devam etmektedir. Hangi tür Doktora götürülürse götürülsün ya da hangi programa verilirse verilsin çocuk hala engellidir. Bu durum ailede bir çöküntüye neden olmaktadır.

Alan uzmanlarımızın aileye en zor yardım edebildikleri aşama bu aşamadır. Ana-baba kendilerini hem umutsuz hem de hiç kimsenin yardım edemeyeceği bir durumda hisseder.

Son aşama kabul ya da engellilik durumuyla baş etme evresidir. Çeşitli araştırıcılar (Feathestone, 1980, Moses + Kmedler, 1981) bu son evreye kabulden çok çocuğun engelli oluşuyla ilgili durumla baş etme, kontrol altında tutma olarak benimsemektedirler.

Bunu şöylece ifade ederek açıklamaya çalışmaktalar. “Ölen Bir Kişinin Arkasından Ağıt Yakma ya da Yas Tutma ile Engelli Bir Çocuğa Sahip Olunca Ağıt Yakma Aşamasındaki tek fark” söz konusu çocuğun hala yaşıyor oluşudur. Ölümü yaşam içinde gerekli olan her şeyin sonlandığı andır. Ancak, özürlülük, yaşamak için bir çok yeni gereksinme ve görevler gerektirir.

Her ana-babanın bu basamakları geçişi farklıdır. Kimi ana-baba hiçbir zaman çocukta bir engellilik olduğunu kabul etmez. Kimi ana-baba da çocuğun gelişim evreleri içinde her basamağa ulaşmasında bu vreleri tekrar tekrar yaşar. Örneğin İlkokuldan Ortaokula ya da Liseye geçişlerinde. Bu konudaki ikinci Psikolojik kuram süreğen keder görüşüdür. Bu görüş bir tebliğ konusu değildir. Bu genel girişten sonra, Görme Engelli Çocuğun erken bebeklik döneminde gelişimini etkileyen etmenleri ve önleme yollarını tartışalım.

Erken bebeklik, doğumu izleyen yaşamın ilk iki yılını kapsayan döneme denilmektedir. Bu dönem normal olarak çocuğun bir çok alanda kapsamlı bir biçimde gelişmesinin oluştuğu dönemdir. İki yaşında çocuğu olan tüm ana-babalar bu yaşın sınırlılıklarını rahatlıkla söyleyebilirler. Çocuk çevresindeki tüm uyaranlara istenildiği biçimde tepki veremese de davranışlarını kendi istekleri çerçevesinde değiştirerek ortaya koyar. Dil gelişimi toplumsal etkileşimi sağlayacak temel bir yapıya ulaşır. Algısal becerileri duyuru uyaranlarının gelişmesine paralel olarak değişir. İki yaşı tamamlayıncaya kadar çocuk kendisini çevreleyen fiziki ortamın temel kurallarını öğrenir. Bedensel gelişim iki yaş sonunda özellikle büyük motor alanında (yürüme, koşma v.b.) oldukça gelişmiş durumdadır. Küçük motor (el becerileri) gelişiminde ise hızla ilerleme görülmektedir. Motor gelişiminde ortaya çıkan düzey, diğer alanlardaki gelişim düzeyleri ile sıkı sıkıya bağlıdır.

Bu genel değerlendirme çerçevesinde, Görme Engelli Çocuğun gelişimi nasıl olmakta ve gelişimi neler etkilemektedir.

Özellikle doğuştan görme engelli olan çocuklar için 0-2 yaş arası olan erken bebeklik dönemindeki gelişim çok önemlidir.

Tüm gelişim boyutlarında, Algısal Gelişim özellikle hiçbir görsel algısı olmayan kör bebekler için önemlidir. Görme, gören çocuklara renk, ışık, uzaklık, büyüklük, küçüklük, nesnelerin uzaydaki konumlarına ilişkin zengin, devamlı, güvenilir bilgiler sağlar. Bu bilgilere dayanarak çocuk kişileri, nesneleri tanımlar. Onlara göre kendi davranışlarını düzenler ve kendini yönlendirir. Bu nedenle, görme algısı olmayan kör bebekler bu açıklanan duyum boyutlarından yoksundur. Görme algısı olmayan kör bebekler için erken duyusal uyarımların verilmesi hayati önem taşır. Bu konuda 1940’lardan bu yana özellikle karanlıkta büyütülen hayvan denekler üzerinde yapılan çalışmalar, kör çocuklar için bazı sonuçların dikkate alınabileceğini göstermektedir. 1971’de FREEDMAN görme algısından yoksun olmanın gelişimsel açıdan kör bebeklerde gözlenen gerilikte doğrudan etkin olmadığını vurgulamaktadır.

İŞİTME
Görme Engellinin işitme ve konuşma (sesin niteliği, işitilebilirliği, yüksekliği) açısından bir özür yarattığına ilişkin herhangi bir araştırma sonucu bulunmamaktadır. Yaşamın ilk bir kaç ayında bebekler anne-babalarının sesine gülümser (Freedman, 1964) 6. Ayda saatin gonguna doğru yönelir. 6-8 ay arasında elleri ile tepkiye başlar. Eline konulan objelere tepki verir. Sadece sesli olan uyaranlara eli ile tepki verme ortaya çıkmaz. 7 aylıkken el çırpmaya dikkatin yöneldiği gözlenir. 8. ayda yabancı seslere karşı antipatik (isteksiz) tepki gözlenebilir. 9-11 aylar arasında işitme ve dokunmanın eşgüdüm içinde çalışmaya başladığı gözlenir. Yürütece konan bebeğin sese doğru yöneldiği görülür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi ses kör bebekler için gelişimlerinde oldukça önemli bir uyaran olmasına rağmen gören bebekler kadar erken sese yönelme, kör bebeklerde yoktur. Murphy (1968)’de belirttiği gibi, kör bebeklerde sese yönelmede 4 aylık bir gerilik söz konusudur. Yani 2 aylık gören bebek başını ses kaynağına çevirirken ancak 7 aylık kör bebeklerde bu gözlenmektedir. Ancak bu her kör bebek için genellenemez. 14 haftalık iken sese yönelen kör bebeklere literatür de rastlanmaktadır.

MOTOR GELİŞİM
Yaşamın ilk aylarında doğuştan kör olan bebeklerin gelişimlerinin gören bebeklerden farklı olmadığını belirten kaynaklar bulunmaktadır. Yeni doğan kör bebekler aynı gören bebekler gibi el ve kol hareketi yaparken, destekle oturma, yuvarlanma, kendi kendine oturma, ellerinden tutulduğunda adım atma ve ayakta desteksiz durma becerilerinde görenlere kıyasla daha geri durumdadırlar. İki eli koordineli bir biçimde kullanmada geriliği vardır.

Gören bebekler ayağa kalktıklarında dizler bükük ağırlık topuktadır. Görerek kısa sürede dizlerini toplayıp ağırlığı taban ortasına doğru kaydırırlar. Ancak kör bebekler de bu olmadığı için ağırlık topuklarda uzun süre kalır ve düz tabanlık vakaların daha çok gözlenmesine neden olmaktadır. Bu durumda çocuğun olağan gelişimi için ne yapılabilir.

Dokunma duyusunu geliştirici özel oyunlar yoksa da çocuğun diğer sağlam kalan duyularıyla katıldığı oyun etkinliklerinde bu duyunun güçlendirilmesi olasıdır. Ana, baba görme özürlü çocuklarının hangi etkinliklere ne tür tepkiler yaptıklarını gözleyerek, ilgi alanlarını saptayabilirler. Ayrıca ilk çocukluk döneminde yakalama ve dokunmayı öğretecek özel araçlar, oyuncaklar sağlanmalı, özellikle anne, günde bir kaç kez diğer ev işlerine bakmaksızın sadece çocuğu ile ilgilenmelidir. Bu etkinlik için çocuğun dinlenmiş olması, herhangi bir huysuzluk göstermemesi gerekir. Anne bir oyun seçerek çocuğun dokunma duyusunu geliştirici ve dinlenme becerilerini arttırıcı düzenlemeler yapmak zorundadır. Örneğin : Çocuğun yaşına göre ya ellerinden ya da kollarından tutarak karşılıklı oturup “Fış Fış Kayıkçı” türü şarkılı bir oyun oynayabilir. Böylece çocuk hem etkinlikte bulunmuş olacak, hem de etkinliğe eşlik eden şarkıyı dinleyerek dikkatli dinleme becerisini geliştirebilecektir. Öte taraftan her oyuncak çocuğun eline verilerek anlatılmalıdır. Çocuğun oyuncaklarını fırlatarak, atarak, üzerine basarak, sallayarak çıkarttığı seslerdeki farklılığı ayırt etmeyi öğrenmesi de söz konusudur. Bu etkinliklerde bulunurken dinleme becerisi de artacaktır. Bu dönemlerde, dokunma ve dinleme becerilerini geliştirme açısından ana-babalar çocuklarındaki çevrelerini tanıma merak ve heveslerini uyarıcı etkinlikler düzenlemelidirler. Bu amaca uygun olarak hemen hemen her evde bulunan materyaller yararlı olabilir. Bunlardan bazılarını şöylece belirleyebiliriz. Kadife, yünlü, pazen, pamuklu kumaş parçaları, tahta ya da plastik iplik makaraları, kamış ya da tahta tabaklar, perde halkaları, lastik musluk contaları, deri ya da süet kemerler, her çeşit kutular, çeşitli cinste sicim ve ipler. Bütün bu materyalleri kullanarak dokunma duyusunun daha duyarlı olarak gelişeceği hatırdan çıkartılmamalıdır ve olası yaralanmalardan da korkmamalıdır. Çünkü, çocuğun kazanacağı deneyim ve uyarımlar bu duygulardan çok daha önemlidir.

Çocuğun dokunma duyusunu geliştirici, sağlam kalan duyularını uyarıcı ve dinleme becerilerini arttırıcı oyunlar, görenlerle birlikte oynanabilir. Örneğin : Görme özürlü çocuk, bir küme komşu ya da akraba çocukları ile birlikte bir masaya oturtulur, görenlerin gözleri bağlanır ve hepsine sırası ile çeşitli dokuma özellikleri olan kumaş parçaları verilerek, “elinizin altındaki kumaşın cinsi nedir?” le başlayan oyun, hem görme özürlü çocuğun dokunma duyusunun gelişmesine yardım eder, hem de gören çocukların kör arkadaşlarını daha iyi anlamalarını sağlar.

Büyüklük sırasına göre tahta halkaları bir çubuğa takma, küplerden kule yapma, büyük kutular içine saklanmış olan küçük kutuları bulma, dokunma duyusunu psikomotor yeteneği geliştiren oyunlardır. Aynı zamanda etkinlik sırasında oluşabilecek sesler işitmeyi de geliştirir. Oyun anında “ne duyuyorsun?” yada “bunun yapıldığı madde nedir?” türü sorularla çocuğun dikkati yönlendirilerek dokunma, dinleme ve diğer sağlam kalan duyuların eğitilmesi sağlanmış olur. Yukarıda sıralanan materyallerin tümüne çocuk alışkın olmalıdır. Ana-babanın her bir nesnenin diğerleri ile olan benzerlik ve farklılıklarını, çocuğa dokundurarak tanıtması ve işlevlerini anlatması da önemli bir noktadır. Ayrıca okul öncesi dönemde okula hazırlık olarak Braille ile yazılmış kitap ve benzerine de çocuğu aşina kılmak, okula hazırlamak açısından önemlidir. Çeşitli nesneleri büyüklüklerine, biçimlerine, yapılarına göre ayırma da dokunma duyusunu geliştirici yararlı ve eğlenceli oyunlardır bunlar için evde bulunan çeşitli malzemelerden yararlanıla bilinir. Düğme, fasulye, ceviz, fındık, eski anahtarlar, eski elektrik priz ve fişleri v.b. Boyaların kullanılması, sulu ve pastel boyaların, özellikle görme artığı olan yada az gören çocuklar için oldukça eğlendirici olmaktadır. Az gören çocuklara sağlanacak olan oyuncakların zıt, parlak renkli olanlardan seçilmesi hem çocuğa görme artığını kullanmasını öğreticek hem de kendine olan güveni artıracaktır. Çeşitli doğa sesleri ve gürültünün kaydedildiği bant ve plakların işitme duyusunu artırıcı etkinlikler düzenlenirken dikkate alınması gerekeceği unutulmamalıdır. Bu konuda Ülkemizde radyofonik oyunlar için düzenlenmiş kayıtların olduğunu hatırlatmakta yarar vardır. Örneğin gök gürültüsü, kapı gıcırtısı, şimşek, çeşitli hayvan sesleri trafikteki motorlu taşıt sesleri. Bu tür bant ve plak kayıtlarını kullanarak sesler arası ayrımı öğretecek oyunlar düzenlenebilir. Yağmur sesi dinletip “bu duyduğunuz ne sesidir?” diye sorularak hem gören hem de görme özürlü çocukların çeşitli tahminlerde bulunacağı bir oyun düzenlemek olasıdır. Böylesi bir oyunla her iki grubunda dinleme becerileri gelişeceği gibi doğru yanıtların ödüllendirilmesi ile pekiştirmede sağlanacak, çocuğun işitme duyusunu doğru olarak kullanması öğretilmiş olacaktır.

HAREKET ÖZGÜRLÜĞÜNÜ GELİŞTİRİCİ ETKİNLİK VE OYUNLAR
Süt çağı çocukları için devinim ve oyun aynı etkinliklerdir. Çocuk, elini ayağını oynatırken yada bir taraftan öteki tarafa devinimde bulunurken hem hareket etmiş olur, hem de belli bir doygunluk sağlayarak oyun etkinliğini de yerine getirmiş olur. Bu nedenle çocuğun yaşamında devinim olarak oynamanın önemi çok fazladır. (Zeuthen, 1978) bu dönemde kör bebeklerin annelerine görenlerinkinden daha fazla yük ve görev düşmektedir. Görme özürlü çocuklar görsel uyarımlardan yoksun oldukları için hareketsiz kalmaktadırlar. Bu nedenle çocuğun çevresi bedensel gelişimini sağlayacak biçimde düzenlenerek hareket özgürlüğünün çok erken yaşlardan itibaren kazandırılmasına çalışılması gerekmektedir. Görmeyen çocuk, yakalama, başını çevirme ve yattığı yerden doğrulma gibi devinimleri yapmak için sesli uyaranlarla uygun biçimde uyarılmalı ve bu alıştırmalar sık sık yinelenerek devinimlerin süreklilik kazanmasına çalışılmalıdır. Anne çocuğun oturmasına yardım etmeli ancak yardımın dozunu gittikçe azaltarak çocuğun kendiliğinden oturmasını sağlamalıdır.

Çocuğa elleri ile nasıl oynayacağı da öğretilmelidir. Çünkü görmeyen bebekler genellikle ellerini 6-7 aylık oluncaya kullanamaz ve omuz hizasında yumruk yaparak tutma eğilimindedirler. Çocuğun elleri ile göreceği yani çevreyi elleri ile dokunarak öğreneceği gerçeği göz ardı edilmeksizin çocuğun ellerini kullanabileceği bütün etkinliklere katılması sağlanmalıdır. Örneğin : beslenirken biberonu, kaşığı, tabağı tutarak beslenme işine katılması sağlanmalıdır. Bu biçimde bir eğitim çocukta kendi kendine yeme isteğini daha çabuk geliştirir.

Görme özürlü çocuklar görsel uyaran eksikliği nedeniyle yüzüstü yatmaktan, emeklemekten, sürünmekten ve yuvarlanmaktan hoşlanmazlar ve kaçınırlar. Oysa, bu devinimler bedensel gelişim için gereklidir, çocuk bu devinimleri yapmaya oyunlar vasıtasıyla teşvik edilmelidir. Görme özürlü çocukların hareket özgürlüğünü kazanırken güçlükle karşılaştıkları bazı durumlar vardır. Bunlar yönlere ilişkin olan kavramların kullanılmasıdır. Ön, arka, üst, alt, sağ, sol gibi kavramları karıştırma eğilimindedirler. Bu düzenlenecek oyunlarda mutlaka verilmelidir, örneğin : görenlerle birlikte oynanan masa altına ya da benzeri bir yere saklanmış olan nesneleri, çeşitli yön bildiren komutlarla bulma oyunu.

Açık havada oynanan oyunlar çocuğun hareket özgürlüğünü artıran etkinliklerdir. Aynı zamanda çocuğa büyük doygunluk sağlar, özellikle gören akranlar ya da ana-babayla birlikte oynandığında. Örneğin: ” Çember” oyunu açık hava gören akranla oynanan bir oyundur. Gören çocuk büyük bir çember içine girerek ” At ” olur. Kör çocukta çemberi dıştan tutup sürücü olur. Bu oyun çocuğun hareket özgürlüğünü kazanmasına hem de görenlerle kaynaşmasına yardımcı olur. Üç tekerlekli bisiklet, kaydırak, çit tırmanma v.b. açık havada oynanan oyunlar çocuğa bedenini istediği biçimde kullanma becerisini kazandırarak hareket özgürlüğünü geliştiren etkinliklerdir.
Kaynaklar
Prof. Dr. Ayşegül Ataman

Görme Engelller Eğitimi ve Yapılan Çalışmalar

Görme engeli; hayatın çeşitli dönemlerinde geçirilen hastalık, kaza vb. sebepler ile veya doğuştan getirilen özellikler ile olabildiği gibi doğum anındaki komplikasyonlar sonucu da olabilmektedir. Böylece, doğum öncesi, doğum anı ve doğum sonrası olarak meydana gelen görme engellilerin eğitimleri; program, personel, eğitim ortamları ve araç-gereç yönünden genel eğitimden farklılıklar göstermektedir. Özellikle Braille (kabartma) yazılı materyallerin okunması görme engellilerin eğitim-öğretim çalışmalarında önemli bir yer tutmaktadır.

Görme engelli bireylerin çevrelerini algılamaları ve bilgi toplamaları sağlam kalan duyularına dayalı olmaktadır. Görme engelli bireyler dokunma duyularından geniş ölçüde yararlanmaktadırlar. Bu duyunun kullanılması ise bu bireylere uygun özel eğitim yöntemlerine dayalı olarak kazandırılması gerekmektedir. Görme engelli bireylerin çevreyi ve çevredeki uyaranları algılamada önemli olan bir diğer duyum organları işitmedir. İşitme duyusu bu bireylerin sosyal ilişkilerini sürdürmede önemlidir. Ancak çevrede sürekli olarak sesli uyaranları bulmak her zaman mümkün değildir. O halde görme engelli bireylere götürülecek yaşantılarda sesli uyaranlara da yer vermek gerekmektedir. İnsanlarla iletişim kurmada kullanılan konuşma becerisine sahip olmaları da görme engelliler için bir avantaj gibi görülebilir.

Görme engelli bireyler, tüm diğer engellilerde olduğu gibi bazen engellerinden bazen de toplumun anlayışsız tavrından dolayı engellerini daha fazla hissetmekte ve olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu olumsuz etkilenmeyi en aza indirgemek veya bunlarla başedebilme becerisini kazandırmak için küçük yaştan itibaren eğitime alınmaları gelişimleri açısından önemlidir.

Görme engeli doğal olarak bağımsız hareketi kısıtlamaktadır. Bunun gözönünde tutularak, eğitim programlarında yoğun olarak işlenmesi ve mümkün olduğunca erken yaşlarda başlanması gerekmektedir.

* Kavramsal gelişimde ya da bilişsel yeteneklerde gecikme gözlenebilir.
* Özellikle soyut düşünmeyi gerektiren becerilerde daha başarısız olabilirler.
* Alan kavramını vermek güçtür. Alana ilişkin bilgiler daha çok dokunma duyumu aracılığıyla kazanılmaktadır.
* Görme yetersizliğinden kaynaklanan eksiklikleri diğer duyu organlarını kullanarak telafi etmeye çalışırlar.
* Dikkat yoğunlaştırma, ince ayrıntıları fark etme yetenekleri gelişmiştir.
* Sosyal faaliyetlere ilgilidirler.
* Müzikle yakından ilgilenirler.
* Bedensel ve zihinsel gelişimlerinde farklılık yoktur.
* Bağımsız hareket edebilme becerileri sınırlıdır.

GÖRME ENGELLİLERİN EĞİTİMLERİ

Bakanlığımıza bağlı ilköğretim okullarında görme engelli öğrencilere okul öncesinden başlayarak eğitim hizmeti verilmektedir.

Okullar yatılı olmakla birlikte gündüzlü olarak da devam edilebilmektedir. Genel ilköğretim okullarında da özel sınıf ve kaynaştırma uygulamaları da bulunmaktadır.
Görme engelliler ilköğretim okullarında genel ilköğretim programları uygulanmakta olup Resim-İş Dersi – Modelaj-İş, Beden Eğitimi de Beden Eğitimi ve Bağımsız Hareket Dersi olarak uygulanmaktadır.

GÖRME ENGELLİLER İLKÖĞRETİM OKULu

 

HAFTALIK DERS ÇİZELGESİ

DERSLER SINIFLAR

1

2

3

4

5

6

7

8

Türkçe

12

12

12

6

6

6

5

5

Matematik

5

5

5

4

4

4

4

4

Hayat Bilgisi

5

5

5

Fen Bilgisi

3

3

4

4

4

Sosyal Bilgiler

3

3

3

3

Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi

1

1

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

2

Yabancı Dil

2

2

4

4

4

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi

2

2

2

2

2

Modelaj-İş

2

2

2

2

2

2

2

2

Müzik

2

2

2

1

1

1

1

1

Beden Eğitimi ve Bağımsız Hareket

2

2

2

2

2

2

2

2

İş ve Sanat Eğitimi

2

2

2

2

2

Trafik ve İlk Yardım Eğitimi

1

1

Bireysel ve Toplu Etkinlik

2

2

2

Daktilo

1

1

1

Seçmeli Dersler

3

3

3

4

4

TOPLAM

30

30

30

30

30

35

35

35

Rehberlik ve Eğitici Çalışmalar

3

3

3

AÇIKLAMALAR:

1. Rehberlik ve eğitici çalışmalar kapsamındaki öğrenci kişilik hizmetleri, haftalık ders saatleri dışında yürütülür. Rehberlik ve eğitici çalışmalar ile ilgili faaliyetleri yürüten öğretmenler, bu görevlerine karşılık haftada 3 saat üzerinden ücretli ekders görevi yapmış sayılırlar. Bu görev, haftalık zorunlu ekders görevi içinde verilir ve ücret ödenir.

2. Bireysel ve toplu etkinlik saatlerinde; öğrencilerin özür ve özellikleri dikkate alınarak özellikle kişisel idare ve bağımsız hareketlerini geliştirici faaliyetlere yer verilir. Ayrıca kültürel ve eğitici çalışmalar, folklor, müsamere, müzik, düzgün konuşma ve yazma, gezi, incelemeler, insan ilişkileri, bildiklerini, duyduklarını ve düşündüklerini anlatma, bahçe etkinlikleri vb. faaliyetler de yapılır. Bireysel ve toplu etkinlik notla değerlendirilmez.

3. Beden eğitimi ve bağımsız hareket dersi, varsa özel olarak yetişmiş öğretmenler tarafından, yoksa beden eğitimi öğretmeni tarafından verilir.

4. Beden eğitimi ve bağımsız hareket dersinde özellikle öğrencinin okul içinde ve dışında istediği yere gidebilme becerisini kazanabilmesi için bağımsız hareket tekniklerinin öğretilmesi ve uygulanması çalışmalarına yer verilir.

5. Okul yönetimince; öğretim yılı başında okul ve çevrenin şartları öğrencilerin engel ve özellikleri dikkate alınarak “Özel Eğitim Okulları Seçmeli Dersler Listesi”nden okutulacak seçmeli dersler belirlenir.

6. 1997-1998 öğretim yılında 4. ve 5. sınıflarda yabancı dil dersinin okutulmasının mümkün olmadığı ilköğretim okullarınca bu derse ayrılan saatler Türkçe veya seçmeli dersler kapsamında değerlendirilir.

7. 1997-1998 öğretim yılında 6. ve 7. sınıf sosyal bilgiler dersinde 6. ve 7. sınıf millî tarih ve millî coğrafya dersi programları uygulanır.

8. 1997-1998 Öğretim Yılı’na mahsus olmak üzere; ilköğretim 1, 2 ve 3. sınıf hayat bilgisi derslerinin 1’er saati ile 4. ve 5. sınıflardaki 3 saatlik seçmeli derslerin 1’er saatinde; çevre, sağlık, trafik ve okuma dersi ders programları dönüşümlü olarak uygulanır ve 01.05.1997 tarih ve 2476 sayılı Tebliğler Dergisinde duyurulan ilköğretim çevre, sağlık, trafik ve okuma ders kitapları okutulur.

GÖRME ENGELLİLERİN EĞİTİMLERİ KONUSUNDA YAPILAN VE DEVAM ETMEKTE OLAN ÇALIŞMALAR

Matematik, Fen Dersleri ve Coğrafya gibi derslerdeki görmeden yapılması mümkün olmayan konulardan sorumlu olmayacakları Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliğinde yer almaktadır.

Beden Eğitimi ve Bağımsız Hareket Dersi, Modelaj-İş Dersi Programları Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın onayı ile yürürlüktedir.

Modelaj-İş Dersi Öğretmen El Kitabı çalışmaları devam etmektedir.

Görme Engelliler İlköğretim Okulu Matematik Dersi Öğretim Programı basýmý tamamlanmýþ ve uygulamaya konulmuþtur.

Okullarımızda kullanılan eğitim araç-gereçlerinin birçoğu Ders Aletleri Yapım Merkezinde üretilmektedir.

İlköğretim ve ortaöğretim ders kitapları da Braille (kabartma) olarak Ankara-Altındağ Görme Engelliler Basımevi ve Akşam Sanat Okulu’nda basılmakta ve ve daðýtýmý yapılmaktadır.

Kaynaştırmanın okul öncesi eğitimden itibaren başlatılması esas olmakla birlikte kaynak oda ve gezici öğretmenlik uygulamaları gereği gibi yapılamadığından, temel yaşam becerileri ile temel eğitimde Braille yazı, matematik ve müzik sistemi ile Braille İngilizce kısaltmaları gibi gerekli bilgi ve becerileri görme engelliler okullarında aldıktan sonra ortaöğretimlerini tamamen kaynaştırma uygulamaları olarak sürdürmeleri esas alınmaktadır.

AZ GÖREN BİREYLERİN EĞİTİMİ PROJESİ KAPSAMINDA YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR

Az gören öğrencilerin de hiç görmeyen öğrencilerle birlikte görme engelliler okullarında aynı yöntem-teknik ve araçlarla eğitim görmekteydiler.

Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nce, 1996 yılında başlatılan çalışma ile okullarımızdan; hiç görmeyen, ışık gören, nesne gören, mürekkep baskılı yazıyı zorlanarak okuyabilen gibi kabaca bir değerlendirme yapmaları istenmiştir. Elde edilen verilere göre %50 civarında görme duyularını kullanabilecek öğrenci olduğu görülmüştür.

Sayının oldukça fazla olması bir an evvel bu konuya eğilmeyi gerektiriyordu. Ancak öncelikle az gören öğrencilerin tıbbî yönden tespiti yapılmalıydı. Bu grubun oldukça heterojen bir grup olduğu ve bunların tam olarak teşhis edilip edilemeyeceği bilinmiyordu. Nitekim araştırmalarımız esnasında bunun tam anlamıyla yapılamadığını öğrendik. Ancak Sağlık Bakanlığı ile yapacağımız bir protokolle Numune Hastanesi 3.Göz Kiliniği’nde bu donanımın sağlanabileceğini ve bize öğrencilerimizin görme durumlarını gösterir raporlar verilebileceğini öğrenmek, başlamak için bize şevk vermiştir. Bu konuda Klinik Şefi Op.Dr.Hikmet HASIRİPİ ve Op.Dr.Ayşe TURAN’ın önemli katkıları olmuştur.

Yeni bir eğitim modelinin başlatılması elbette ki bu işin eğitimini veren Gazi Üniversitesi Özel Eğitim Ana Bilim Dalı ile yürütülebilecekti. Görüşmelerimizde Sayın Prof.Dr.Mehmet ÖZYÜREK, Prof.Dr.Ayşegül ATAMAN ve Yrd.Doç.Dr.Tuba TUNCER ve arkadaşlarının bu desteği verebileceklerini söylemeleri bizleri son derece mutlu etmişti. Zira bu konuda donanımlarının var olduğu ve öğretmen adaylarını bu konuda yetiştirdikleri bilgilerini öğrenmiş olduk.

1997 yılında Gazi Üniversitesi ve Sağlık Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokoller ve bir gönüllü kuruluşun Mitat Enç Görme Engelliler İlköğretim Okulunda donatımını yaptığı bir sınıfta 1997-1998 öğretim yılında 7 öğrenci ile az görenlerin eğitimine başlanmış oldu.

Az gören öğrencilerin eğitimlerinin kaynaştırma ile olması en idealidir. Ancak gerekli eğitim materyallerinin pahalı olması ve yeni bir uygulama olması sebebi ile görme engelliler okullarında başlatılması uygun görülmüştür.

22.06.1998-03.07.1998 tarihleri arasında projede görevli doktor ve üniversite öğretim üye ve görevlilerinin bilgilendirilmede bulunduğu 12 günlük hizmetiçi eğitim kursu düzenlenmiştir.

Az gören bireylerin eğitimi konusunda ABD’lerindeki gelişmeler konusunda bilgi edinebilmek amacıyla ABD Ankara Büyükelçiliği ile işbirliği sağlanmıştır. Kültür Ataşe Yardımcısı Victoria SILVERMAN ve Kültür Sekreteri Sayın Zeynep ENÇ SINKIL’ın destek ve katkıları ile ABD’den bir uzmanın 5 günlük bir seminer için Türkiye’ye gelmesi sağlanmıştır.

29.01.2001 ile 02.02.2001 tarihleri arasında 09.00-12.00/13.00-16.00 saatleri arasında yapılan seminerin; her anı oldukça verimli geçmiş, ülkemizdeki çalışmalarımıza uyarlayabileceğimiz pratik öneriler/yapılabilecek etkinlikler konusunda önemli katkıları olmuştur.

Ayrıca Sayın Mary Ann SİLLER’in verdiği bilgilerden şimdiye kadar yapılan uygulamaların yanlış olmadığını, ancak telafisi mümkün eksikliklerin olduğu görülmüştür.

Az gören öğrencinin tanımı, görme kaybının öğrenmeyi nasıl etkileyeceği, simülasyon ve tıbbi değerlendirme konularında Dr.turco’dan edinilen bilgilerin tekrarı ve 4-6 Eylül 2000 tarihindeki seminere katılamayan Ankara dışındaki 9 görme engelliler okulundan katılan 24 öğretmenimiz için de yeni ve önemli katkılar sağlanmıştır.

Seminerde, sınıf, okul ve çevre düzenlemeleri konularında da önemli bilgiler edinilmiştir.

Özellikle eğitim-öğretim çalışmalarında bilinmesi şart olan işlevsel görmenin değerlendirilmesi, yakın-uzak görmenin değerlendirilmesi konularında verilen bilgilerin yürütülen eğitim-öğretim çalışmalarına önemli katkıları olmuştur.

Genellikle yanlış olarak bilinenin aksine, görme yetisinin kullanılarak azalmayacağı, işlerlik kazanacağı ve gerektiğinde Braille yazı öğrenmenin az görenler için de gerektiği belirtilmiştir.

Halen 6 sınıf ve 46 öğrenci ile eğitimin devam ettiği Mitat Enç Görme Engelliler İlköğretim Okulu’na yine bir gönüllü kuruluşun desteği ile az görenler sınıf donatımı sağlanmıştır.

2002-2003 öğretim yılından itibaren İstanbul Türkan sabancı Görme Engelliler İlköğretim Okulu ile Kahramanmaraş Görme Engelliler İlköğretim Okulunda da az gören öğrenciler için düzenlemeler yapılması planlanmaktadır.

Bu amaçla her iki okul ziyaret edilmiştir. Bu okullarýn donatýmý ile ilgili çalýþmalar devam etmektedir.

 

Görme Engelli Ailesine Öneriler

Çocuk hiç göremiyorsa ona becerileri sözel olarak açıklayarak ve birlikte
yaparak kazandırınız. Çocuk sizi dinlerken yapmış olduğu beceriyi de parmaklarıyla yoklamasına her defasında izin ve fırsat veriniz.
*

Çocuk az görüyorsa görmesinden yararlanarak becerileri kazandırınız
*

Bağımsız olarak yapabildiği beceriler varsa nasıl yapabildiğine bakınız.
*

Bundan sonra yapacağı becerileri öğretirken bunlardan yararlanabilirsiniz.
*

Bağımsız olarak becerileri yapmasını teşvik ediniz, zaman ve fırsat veriniz.
*

Beceri yada işi ne kadar yapabildiğini belirleyerek bağımsız olarak
yapamadığı yerlerde sadece yardım edin.
*

Çocuğa sadece her defasında bir beceri yada bu becerinin bir bölümünü
öğretmeyi deneyiniz. Önceki beceri yada becerinin kolay bir bölümü tamamen öğrenildiğinde becerinin izleyen güç bölümünü öğretmeye çalışınız.
*

Becerileri tamamladığında mutlaka ödüllendirin. (Aferin, çok güzel v.b.)
*

Görme engelli bir çocuğun tüm gün evde bulunması, evden dışarıya
çıkmaması onu topluma hazırlamaz. Görme engelli çocuğun okula gitmesi yaşadığı toplumla daha fazla bütünleşmesini sağlayacaktır.
*

Görme engelli çocuğun takılacağı, yada çarpabileceği eşyaların ve engellerin
ayak altından kaldırılması gerekir. Çocuğun kolayca eşyaların yerlerini bulmasına yardım edecek düzenlemeler yapılmalıdır.
*

Yerleri sabit olan eşyaların dışında yaptığımız değişiklikleri her defasında
göstermeli ve yerlerini öğretmelisiniz.
*

Görme güçlüğü ne kadar erken teşhis edilirse, çocuğa o kadar fazla yardım edilir. (Örn.. erken ameliyat yada ilaçla tedaviyle çocuğa çok fazla şey kazandırmak mümkün olabilir. Yani görmesi tanı olmasa hile daha iyi görebilir duruma gelebilir.)

Görme Engelliler Öğretmenlerine Öneriler

Öğretmenlerin yapacağı aile ziyaretleri ile, özellikle görme engelli çocukla
ilgilendiğinizi söyleyerek ve çocuklarını kabul ederek onlarında çocuklarını kabul etmelerine yardım etmiş olursunuz.
*

Görme güçlüğü olan çocuğa tıbbi, çevresel ve eğitsel açıdan yardım edilebilir.
*

Görme yetersizliği olan çocuklarda bağımsızlık duygusunu geliştirme
çabalarının bir bölümü olarak bu çocukların kendi eğitim kitaplarından ve araçlarından sorumlu olması istenmelidir.
*

Sınıftaki gören çocuk zaman zaman görme yetersizliği olan çocuğa rehberlik
yapabilir. Ancak görme yetersizliği olan çocuğun çok fazla bağımlı olmamasına da dikkat edilmelidir.
*

Görme Yetersizliği olan çocuklarında sınıftaki her etkinliğe katılması
cesaretlendirilmelidir. Eğer onların sınıftaki faaliyetlere katılmaları mümkün olmuyorsa ek etkinlikler düzenlenmelidir.
*

Öğretmenin tahtaya bir şey yazarken yazdıklarını yüksek sesle söylemesi her
zaman görme engelli çocuk için yararlı olur
*

Matematik öğretiminde görülen problemlere ek olarak Fen Bilimleri ve  Coğrafyanın çok fazla görsel uyaranlara dayalı olması nedeniyle ek düzenlemelere ihtiyaç olabilir Bu nedenle görme engelliler okullarından materyal ve bilgi alınmalıdır.
*

Görme yetersizliği olan çocuğun ödevini tamamlayabilmesi için ek zaman
verilmesi uygun olabilir.
*

Görenlerle, görme yetersizliği olan çocuklar arasında sosyal ilişkiler
cesaretlendirilmelidir.

Görme engelliler Temel eğitimler

Bağimsiz Hareket (Beyaz Baston) Eğitimi
Görme engellilere en az yardımla yada yardımsız olarak yön bulma ve hareket edebilme kabiliyeti kazandıran tekniklerin bütününe “bağımsız hareket” denir. Bu eğitimin amacı görme engellilerin toplum ve çevresine uyumunu sağlamak, kendisini tehlikelere karşı koruyabilmelerini öğretmek, zihinsel haritasını geliştirmek, evde ve trafikte hareket edebilme kabiliyeti kazandırmak, bulunduğu noktadan gitmek istediği noktaya kolay ve tehlikesiz bir şekilde ulaşmasını sağlamak, bastonlu – bastonsuz bina içi ve dışı serbestçe dolaşabilme yeteneğini geliştirmektir.

Kişisel İdare Eğitimi
Günlük hayatta karşılaştıkları kişisel ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik tekniklerin öğretilmesidir. Yemek yeme teknikleri ve yatak yapımı gibi basit konulardan başlayıp meyve soyma, ütü yapma, düğme dikme, ayakkabı boyama, temizlik, santral, traş olma, zaman tayini ve son olarak yemek yapma tekniklerini göstermek bu eğitimin başlıca konularını teşkil etmektedir.

Modelaj Eğitimi
Görmezlerin el kaslarının geliştirilmesi, parmak duyarlılıklarının artması, yaratıcılıklarının gelişmesi için kil ile çalışmalar yaptırılır. Büyük-küçük, uzun-kısa gibi bazı kavramların gelişmesi sağlanır.

Kabartma Yazı Eğitimi
Görmezlere Braille Alfabesi ile okuma-yazma öğretilir. Çevresiyle iletişimi geliştirilir. Braille Alfabe ile görmezler duygu ve düşüncelerini yazıyla kağıda dökerek, ifade özgürlüğü kazanmanın yanı sıra okuyarak kendilerini geliştirmektedirler.

Körler Alfabesi (Braille) altı noktadan meydana gelmektedir. Bu “Kabartma Yazı Sistemini” 1825 Yılında Fransız Luis Braille bulmuştur.

Ülkemizde; İlköğretim Ders Kitaplarının, roman türü kitapların basıldığı 2 tane Görmezlere yönelik “Kabartma (Braille) Matbaa” bulunmaktadır. Ancak kabartma kitapların sayısı yetersizdir.

Vakfımız; “Digital MP3 Kütüphane”mizde; ders ve diğer konularda ki CD / kitaplar ile ülkemizde ki tüm görmezlere hizmet vermektedir.

Rehabilitasyon Eğitimi alan üyelerimizden Av.Dr. Selim Altınok anlatıyor.

Abaküs (Matematik) Eğitimi
Bu eğitimde başlıca amaç sayı, uzunluk, ağırlık, hacim ve geometrik şekil kavramlarını geliştirmektir. Görmezlerin günlük hayatta karşılaştığı basit matematiksel problemleri çözmede belirli tekniklerle abaküsle parmaklarını kullanmasını öğreterek, doğru kesin ve belirli bir hızla sonucu ulaşmasını sağlamaktır. Kazanılan parmak marifeti ile beyin arasında ilişki kurularak beyin gelişimi desteklenerek, dikkat kazandırılarak, amaç diğer temel ve mesleki uygulamalara katkıda bulunmak ve zemin hazırlamaktır. Yani; görmezin yaşam süresince karşılaşacağı sayısal sorunları çözebilmesi için abaküs kullanarak basit matematik öğretilmektedir.

Abaküs öğrenimi, aynı zamanda görmezin somut düşünceden, soyut düşünceye geçmesini sağlayan bir eğitimdir.

Her kör mutlaka eğitilmelidir!

Eğitilmiş görmez artık kör değildir! kaynak 6nokta,org

 

Görme Engelliler Mesleki Eğitm

İş Atölyesi Eğitimi
Atölye derslerinde uygun iş kollarında el yeteneklerini geliştirici, düşünce ve parmak koordinasyonunu sağlayıcı çalışmalar yaptırılır.

İş yaşamında üretici konumuna getirilebilmeleri için; paketleme, montaj, anahtar yapımı, su tesisatı çalışmaları ve makrame örgü gibi el becerileri kazandırılır. Bu çalışmalar sırasında kursiyerlerin ilgi yetenek ve ihtiyaçları dikkate alınmaktadır.

Makreme örgü uygulamalarında kursiyerlere nazarlık, çiçeklik, gazetelik, çanta, abajur, hamak, kemer, tabure ve sandalye örgüsü çalışmaları yaptırılmaktadır.

Bilgisayar Eğitimi
Bilgisayar eğitiminde amaç; hızla gelişen teknolojiden körlerinde yaralanmasını sağlamak, bilgisayar kullanmayı öğreterek meslek hayatlarında daha başarılı olmaları için yol açmak, meslek elemanlarının kendi mesleki çalışmalarını başkalarına ihtiyaç duymadan geliştirmelerine olanak tanımak ve bilgi kaynaklarına kolayca ulaşmalarına yardımcı olmaktır. Ekran Okuyucu Program yardımıyla kursiyerlere bilgisayar eğitimi verilmektedir.

Rehabilitasyon Merkezinde verilen bilgisayar eğitimiyle körler bilgi kaynaklarına ulaşma özgürlüğüne sahip olurlar, ayrıca internet aracılığıyla da herkes ile iletişim kurabilmektedirler.

Telefon Santral Operatörlüğü
Digital ve manuel telefon santrallerinin kullanımları ile birlikte kursiyerlere doğru iletişim kurmanın kuralları öğretilmektedir. Yakın bir gelecekte görmezlerin telefon operatörlüğü ile bilgisayar eğitimini birleştirerek 21. yüzyılın hizmet sektörü olan CALL CENTER MÜŞTERİ TEMSİLCİLİĞİ eğitimi vermeye hazırlanılmaktadır.

Masörlük Eğitimi
Türkiye’de körlere masörlük eğitimi veren ilk kurum Altı Nokta Körler Vakfı ve Rehabilitasyon Merkezi’dir. 5,5 aylık temel eğitimden sonra, eğitmenler tarafından uygun görülerek seçilen görmezler 1 yıl Masörlük eğitimi almaktadırlar. Yaklaşık 1000 saatlik, teori ve pratiği içeren bir eğitim programıdır bu.

“Zeki Akkök Masaj Eğitim Bölümü” 1998 yılında hizmete başlamıştır. Eğitimini başarıyla tamamlayan görmezlere SHÇEK / MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI tarafından onaylı Sertifikalar verilmektedir.

Masaj daha zinde olabilmenin, iyi bir sağlık seviyesine ulaşmanın ve bunu korumanın en kolay yollarından biridir. Doğuştan beri içimizde varolan davranışlardan biri de, ağrıyan omuzumuzu ovmak veya kasılmış şakağımızı okşayarak gevşetmektir. Başağrısı , uykusuzluk, gerginlik, stres, ağrı ve sızılarımızın tümünü teskin etmek için çoğu zaman bir basit araca ihtiyaç vardır; Ellerimiz.

Masajın temeli dokunmanın, son derece değerli olduğunu gösteren tıbbi kanıtların sayısı da artmaktadır.

Tensel temas ihtiyacımız çocukluk çağlarıyla sınırlı değildir. Tüm yaşamımızda sevgi, sıcaklık ve güven hissi çoğu zaman dokunma ihtiyacı ile beraberdir.

Altı Nokta Körler Vakfı Masaj Eğitim Programı ile amaçlanan;

Görme özürlü gençlere, kendilerine uygun ve başaracakları, yeterli eğitim vermek, bir meslek kazandırmak.
Geleceğini ve geçimlerini sağlamak
Yaşam güvenlerini pekiştirmek, toplum içinde hak ettikleri yerlerini almalarına yardımcı olmak. Yaşam ortamlarını zenginleştirmek.
İnsanlara hizmetle “YARDIMIN, KENDİNE YARDIM” olduğu duygu ve görüşünü öğretmek.
Uygulamalı masaj eğitiminin yanısıra fizyoloji, ilkyardım, meslek ahlakı bilgilerini edindirmek, insan vücudunu tanıtmak ve dolayısıyla yaşam kalitelerini yükseltmektir.
Masaj Eğitim Programında teorik ve uygulamalı metodlar kullanılmaktadır. Öncelikle insan anatomisi tanıtılıp, iskelet üzerinde dokunsal uygulamalı çalışmalar ile kemiklerin ve omurun yapısı, eklemler, kas ve sinirlerin çıkış, bağlanış yerleri öğretilir. Fizyolojik açıdan iç organların yapısı ve işleyiş mekanizması anlatılır. Fonksiyonel anatomide, masaj uygulaması sırasında gerekli olan kasların fonksiyonları, çıkış, bağlanış yerleri teorik ve uygulamalı olarak işlenir.

Uygulamada; öğrenme süreci dahilinde teknik bilgilerin yanısıra hayat boyu kullanabilecekleri bilgiler de verilmektedir. İlkyardım ve meslek ahlakı (deontoloji) da bunların başında yer almaktadır. İlkyardım konuları ile öğrencinin hem kendisine, hem çevresine faydalı olabilmesi, gerektiği anda gereken müdahaleyi yapabilmesi sağlanmaktadır. Öğrenci gördüğü ‘deontoloji’ dersi ile, mesleğine saygı duymayı, kurs bitiminde sağlanacak istihdamla, iş hayatında nasıl davranması gerektiğini öğrenmektedir.

12 Aylık kurs süreci sonunda öğrenciler öğrendikleri bilgiler doğrultusunda teorik ve uygulamalı sınavlara tabii tutulurlar. Başarılı oldukları takdirde ‘Kurs Bitirme Sertifikalarını’ almaya hak kazanırlar. 2 aylık süre ile hastanelerin fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezlerinde, spor kulüplerinde ve otellerin spor merkezlerinde staj yapmaktadırlar. Staj süresi bitiminde yine aynı alanlarda iş bulmaları sağlanmaktadır.

ALTI NOKTA KÖRLER VAKFI’nda bu eğitimin yanısıra; sağlık ve günlük yaşamı dinç tutmak için Uzman masörler tarafından hijyenik ve sakin bir ortamda, son derece ekonomik fiyatlarla isteyenlere Klasik Dinlenme Masajı hizmeti sunulmaktadır.

Bugüne kadar başarı belgelerini alan 46 görmez masörden 40 tanesi hastahane, huzurevi ve kaplıcalarda, 4 tanesi de vakıf kadrosunda yardımcı masör eğitimcisi olarak istihdam edilmişlerdir.

DJ’lik Eğitimi
Çağın gelişen koşullarına uygun olarak görmez kursiyerlerimize yeni istihdam olanakları sağlamak ve yeteneklerini geliştirmek amacıyla vakfımız tarafından bir çok proje sürdürülmektedir. Bu kapsamda Haziran-Temmuz-Ağustos 2005 Yaz Döneminde Vakıf Kurucu Üyesi MİLLİYET GAZETECİLİK A.Ş. Kuruluşlarından Kanal D Radyo’larında RADYO PROGRAMCILIĞI – DJ’LİK EĞİTİMİ Pilot çalışması başlatıldı. Kursiyerlerimiz, 1 ay süren temel eğitimin yanısıra 2 aylık staj programlarını başarıyla tamamlayarak kendi program demolarını oluşturdular.

 

%d blogcu bunu beğendi: