hd porno porno hd porno porno

YETİŞKİNLİK PSİKOLOJİSİ-3

4.307 okundu

Yaşlılıktaki sorunlar:

– Ego ayrışmasına karşı iÅŸ rolünün ağırlık kazanması. Buradaki
görev değişik etkinlikler edinebilmektir. Bu etkinlikler, işin yitirilmesi
(emeklilik) ya da alışılmış rollerin yitirilmesi (çocukların evden
ayrılması) durumlarında insanı doyum duygusuna ulaştırabilirler.

– Bedenin aşılmasına karşı bedene aşırı ilgi. Hemen bütün
yaşlı insanlar hastalıktan, artan ağrılardan ve çeşitli rahatsızlıklardan
geçerler. Buna karşın bazıları insan ilişkileri ve yaratıcı etkinlikleriyle
yaşamdan tat almayı sürdürerek yaşlanan bedenlerini aşmayı başarırlar.

– Ego aÅŸkınlığına karşı egoya aşırı ilgi. Çocuklarla, kültüre
yaptıkları katkıyla ve dostluklarıyla insanlar kendi davranışlarının
önemini yaşamlarından sonraya da uzatabilirler. Ölüm kaçınılmazdır
ve bu gerçek bütün ağırlığıyla ilk kez ancak yaşlılıkta algılanabilir;
ama insan yine de ailesinin ve insan tümünün gelecek kuşaklarında,
ürettiği kendi fikirlerinde yaşamına doyurucu bir anlam katabilir.

Yetişkin gelişimi konusunda yukarıda özetlenen kuramlar, insan
yaşam döngüsünün sırasal ilerleyişini anlamada yararlı olabilecek ana
çizgileri vermektedir. Ancak bu kuramlar, yalnızca çok “genel” olmakla
kalmayıp, aynı zamanda çok “idealist”tirler. Çünkü bu kuramlar
“doyumlu bir geliÅŸim”den ve “baÅŸarılı bir yaÅŸlanma”dan söz etmekte,
ancak tarihsel, toplumsal, kültürel, ekonomik farklılıkların olası
etkilerini hesaba katmamaktadırlar. Gerçi toplumsal sınıf, etnik
özellik, erkek-kadın farklılığı gibi etkenlerin yetişkinlik gelişimindeki
etkilerini araştıran çalışmalar yapılmaktadır, ama bunların sonuçları
henüz elde değildir, dolayısıyla bu spekülatif kuramların bütün koşullarda
bütün insanları kapsadığı savından sakınmak gerekmektedir
(D.C. Kimmel, 1974). Nitekim, yetişkin gelişimini boylamsal yaklaşımla
ele alan araÅŸtırmacılar, Erikson’un çizdiÄŸi kiÅŸilik tablosunun
yalnızca bireyciliğin egemen olduğu ve bireysel rollerin toplum tarafından
sıkıca denetlenmediği kültürlerde geçerli olduğunu düşünmektedirler.
Öte yandan, gelişimin her evresinde karşılaşılan gelişim
görevleri de cinsler arasında farklılık göstermektedir (farklı toplumsallaşma
yaşantısı nedeniyle). Dolayısıyla, günümüzde artık bütün toplumlara
ve bütün insanlara aynı anda uygulanabilecek evrensel kuramlardan
söz etmeye olanak yoktur.

d. Levinson’un yaÅŸam yapısı kuramı:

Daniel J. Levinson, yetişkin gelişiminin incelenmesinin henüz
çok yeni olduÄŸunu belirtmektedir. Yaklaşık 1950’lerden beri konuyla
ilgilenilmekle birlikte, genel bir yetişkin gelişimi kuramı oluşturmakta
çok az yol alınmıştır. Bu süre içinde psikolojinin birçok alanında bir
yetişkin gelişimi yaklaşımına gereksinme duyulduğu gitgide daha fazla
farkedilmiÅŸtir. Levinson’a göre yetiÅŸkin geliÅŸimi, bir disiplin olarak
psikoloji için anlamlı bir sorundur ve psikolojiyle sosyoloji, biyoloji,
tarih gibi diğer disiplinler arasında önemli bir bağlantı halkasıdır.

İlk çalışmalarından yaklaşık on beş yıl sonra yeni bulgularını yayınlayan
Levinson’un yetiÅŸkin geliÅŸimi kuramı ÅŸu ögeleri içermektedir:
a) YetiÅŸkin geliÅŸimi alanına temel bir çerçeve saÄŸlayan “yaÅŸam
akışı” ve “yaÅŸam döngüsü” kavramları; b) KiÅŸiliÄŸin ve dış dünyanın
birçok yönünü içeren, ama bunların hiçbiriyle aynı olmayan ve kendi
farklı yolunda geliÅŸen “bireysel yaÅŸam yapısı” kavramı; c) Bireysel
yaşam yapısının ilk ve orta yetişkinlikteki gelişimini dile getiren bir
“yetiÅŸkin geliÅŸimi” anlayışı. YaÅŸam yapısı geliÅŸimi kiÅŸilik geliÅŸiminden,
toplumsal rollerden farklıdır ve onlarla karıştırılmamalıdır. Aşağıda
bu kavramlar Levinson’un kendi anlatımıyla birer birer açıklanmaktadır.

Yaşam akışı (life course). Yaşam akışı yüksek düzeyde bir soyutlama
olmayıp betimsel bir terimdir ve bir yaşamın başlangıçtan sona
gelişimi içindeki somut özelliğine dayanır. Terimin içindeki her iki
sözcüğü de dikkatle kullanmak gerekir. “Akış” sözcüğü sırayı, geçici
dalgayı, yaşamın yıllar boyunca açılımını inceleme gereksinmesini
belirtmektedir. Bir yaşamın akıcılığının incelenmesi, kararlılığı ve
değişimi, sürekliliği ve süreksizliği, düzenli ilerlemeyi ve kaotik
dalgalanmayı dikkate almayı gerektirmektedir. Yalnızca belirli bir an
üzerinde odaklanmak ya da üç dört anı birbirinden kopuk olarak incelemek
yeterli değildir. Yaşamı ilerleyişi içinde incelemek ve geçici sıralar yaşam
boyunca ayrıntısıyla izlemek gerekmektedir. “YaÅŸam” sözcüğü de
çok önemlidir. Yaşam akışı konusundaki bir araştırma yaşamın bütün
yönlerini içermelidir: İç dilekler ve fantaziler, aşk ilişkileri, aileye,
işe, diğer toplumsal sistemlere katılım, beden değişimleri, iyi ve kötü
zamanlar, yaşamda anlamı olan her şey. Yaşam akışının incelenmesinde,
önce yaşama belirli bir zamandaki bütün karmaşıklığıyla bakmak,
bütün ögelerini ve bunların bütüne etkilerini içermek zorunludur. İkinci
olarak bu bütünün zaman içindeki evrimini belirlemek gerekmektedir.
Yaşam akışının incelenmesi, insan bilimlerinin her biri, kişilik,
toplumsal rol ya da biyolojik işleyiş gibi yaşamın bir yönünü ele aldığı,
diğerlerini ihmal ettiği için güç olmaktadır. Her disiplin yaşam
akışını çocukluk ya da yaşlılık gibi ayrı parçalara bölmektedir. Böylece
araştırmalar aralarındaki etkileşimi pek dikkate almadan, biyolojik
yaşlanma, ahlak gelişimi, meslek gelişimi, yetişkin toplumsallaşması,
kültürlenme, yitirme ya da strese uyum sağlama gibi çeşitli kuramsal
açılardan yapılmaktadır. Değişik kuramsal yaklaşımların birbirinden
yalıtılmış birimler değil, tek bir alanın değişik yönleri olduğu görüşü
yeni yeni kazanılmaktadır. Levinson’a göre, bireysel yaÅŸam akışının
araştırılması insan bilimlerinde çeşitli disiplinleri birleştiren yeni bir
çok-disiplinli alan olarak yakın gelecekte ortaya çıkacaktır.

Yaşam döngüsü (life cycle). Yaşam döngüsü düşüncesi yaşam
akışı düşüncesinin ötesine gitmektedir. “Döngü” imgesi insanın yaÅŸam
akışında alttan alta bir düzenin var olduğunu telkin etmektedir; her
bireysel yaşam biricik olmakla birlikte, herkes aynı temel sıra içinde
yaşar. Yaşam akışı basit, sürekli bir süreç değildir; niteliksel açıdan
farklı evreleri ya da mevsimleri vardır. Yıl içinde (örneğin bahar yaşam
döngüsünün çiçeklenme mevsimidir) ya da gün içinde (örneğin
gündoğumu, öğle vakti, alaca karanlık, karanlık gibi) mevsimler vardır.
Aşkta, savaşta, politikada, sanatsal yaratışta ve hastalıkta da mevsimler
vardır.

Yaşam döngüsü imgesi yaşam akışının belirli bir sıra içinde
geliştiğini düşündürmektedir. Bir mevsim toplam döngünün büyük bir
parçasıdır; bütünün parçası olsa da her mevsimin kendi zamanı vardır,
hiçbiri diğerinden daha iyi ya da önemli değildir, her birinin kendi gerekli
yeri ve bütüne özel katkısı vardır.

Yaşam döngüsünde önemli mevsimlerin neler olduğu konusunda
ne popüler kültür ne de insan bilimleri açık bir yanıt getirebilmiştir.
Modern dünya bir bütün olarak ve evreleriyle kurulu bir yaşam döngüsü
anlayışına -bilimsel, dinsel, felsefi ya da edebi- sahip değildir.
Yaşam döngüsünün çeşitli büyük parçalarını belirten standart bir dil
de yoktur. Egemen görüş yaşam döngüsünü üç bölüme ayırmaktadır:
a) Çocukluğu ve ergenliği içeren yaklaşık 20 yıllık ilk bölüm (yetişkinlik
öncesi); b) 65 yaşında başlayan sonuncu bölüm (yaşlılık); c) bu
bölümler arasında yer alan, yetişkinlik olarak bilinen biçimlenmemiş
zaman.

Bir yüzyıldan beri insan gelişiminde en önemli araştırma alanını
oluşturan yetişkinlik öncesi yıllar çok iyi bilinmektedir. Kabul edilen
görüşe göre ilk yirmi yıl içinde bütün insanlar aynı dönemleri izlerler:
Doğum öncesi, bebeklik, ilk çocukluk, orta çocukluk, önergenlik ve
ergenlik. Her ne kadar bütün çocuklar ortak gelişim dönemlerinden
geçiyorlarsa da, biyolojik, psikolojik ve toplumsal koşullardaki
farklılıkların sonucu olarak tamamen farklı yönlerde büyürler. Somut biçimi
içinde her bireysel yaşam akışı tektir. Yetişkinlik öncesi gelişimin
incelenmesi evrensel düzeni belirlemeyi ve her insanın yaşamını gitgide
bireyselleştiren süreci yöneten genel gelişim ilkelerini saptamayı
amaçlar.

Çocuk gelişimi araştırmalarının Freud ve Piaget gibi önemli adları
gelişimin ergenliğin sonunda büyük ölçüde tamamlandığını ileri
sürerler; bu sayıltıya dayanarak yetişkin gelişimiyle ya da bir bütün
olarak yaÅŸam döngüsüyle ilgilenmezler. 1950’lerden baÅŸlayarak gerontoloji
konuyla ilgilenmiş, ama bir yaşam döngüsü anlayışı geliştirecek
kadar ileri gitmemiştir. Belki bunun bir nedeni yetişkinlik yıllarını
incelemeden çocukluktan yaÅŸlılığa atlamasıdır. Levinson’a göre yetiÅŸkinlik
konusunda daha fazla şey öğrendiğimizde şimdiki yaşlılık anlayışı
da değişecektir. Günümüzde yaşam döngüsünün bir mevsimi
(ya da mevsimleri olarak) yetişkinlik konusunda çok az kuram ya da
araştırma var. Ergenlikten sonraki yaş düzeylerini betimleyen popüler
bir dil yok. “Gençlik”, “olgunluk”, “orta yaÅŸ” gibi sözcüklerin anlamı
çok belirsiz. Dildeki bu belirsizlik, yetişkinliğin kültürel bir tanımının
olmamasından ve insan yaşamının bunun içinde nasıl geliştiğinin
bilinmemesinden doğmaktadır. İnsan bilimlerinde de yetişkinliğin doğası
konusunda uygun bir anlayışa sahip değiliz.

Levinson, yaşam döngüsü kuramının kendi araştırmasından ve
Erikson, Jung, Neugarten, Ortega y Gasset gibi yazarların görüşlerinden
doğduğunu açıklamaktadır. Yaşam döngüsünü bir çağlar sıralaması
olarak kabul eden Levinson’a göre her çağın kendi biyo-psikososyal
niteliği vardır ve her biri bütüne farklı katkılarda bulunur. Bir
çağdan diğerine yaşamımızda önemli değişimler olur. Çağlar birbiriyle
kısmen çakışır, yeni bir çağ bir önceki çağ sonlara yaklaşırken
başlar. Genellikle beş yıl süren geçiş çağı önceki çağı bitirir ve sonrakini
başlatır. Çağlar ve geçiş dönemleri, her insanın yaşamının altındaki
düzeni sağlayan ve bireysel yaşam akışındaki ince farklılıklara
izin veren yaşam döngüsünün makro yapısına biçim verir.

Her çağ ve gelişim dönemi iyi tanımlanmış bir ortalama yaşta
başlar ve biter. Birinci çağ olan Yetişkinlik Öncesi, döllenme ile aşağı
yukarı 22 yaÅŸ arasında yer alır. Bu “oluÅŸum yılları” sırasında birey
yüksek ölçüde bağımlı, farklılaşmamış bebeklikten yola çıkıp, çocukluktan
ve ergenlikten geçerek, yetişkin yaşamının daha bağımsız ve
sorumlu başlangıcına doğru büyür. Bu, en hızlı biyo-psikososyal büyümenin
olduğu çağdır. Yaşamın ilk birkaç yılı çocukluğa geçişi sağlar,
bu zaman içinde yenidoğan biyolojik ve psikolojik açıdan anneden
ayrılır ve ‘ben’ ile ‘ben-olmayan’ arasındaki ilk ayırımı gerçekleÅŸtirir,
bu da sürekli bireyleşme sürecinde ilk adımdır.

Yaklaşık 17-22 yaşları insanın İlk Yetişkinliğe Geçiş dönemini
oluşturur, bu gelişim döneminde önyetişkinlik sona erer ve ilk yetişkinlik
çağının temelleri atılır. Dolayısıyla bu dönem her iki çağın da
parçasıdır, ama tam olarak ikisinin de parçası değildir. Bireyleşmede
yeni bir aşama aileyle ilişkilerin değişmesi ve önyetişkinlik dünyasının
diğer ögeleri olarak kazanılır ve yetişkine yetişkinler dünyasında
bir yer oluşturmaya başlar. Çocuğu merkez alan bakış açısından gelişimin
büyük ölçüde tamamlandığı ve çocuğun bir yetişkin olarak olgunluk
kazandığı söylenebilir. Gelişim (çocuk) psikolojisi geleneksel
olarak bu görüşü benimsemiÅŸtir: Levinson’un yaÅŸam döngüsünü bir
bütün olarak alan bakış açısı ise ilk çağın gelişimsel kazanımlarının
yalnızca bir temel, bir sonraki çağı başlatan bir hareket noktası sağladığını
kabul etmektedir. İlk Yetişkinliğe Geçiş hem önyetişkinliğin
tam olgunluğunu, hem de yeni bir çağın bebekliğini temsil eder.

İkinci çağ olan İlk Yetişkinlik yaklaşık 17-45 yaşlar arasında yer
alır ve İlk YetiÅŸkinliÄŸe GeçiÅŸ’le baÅŸlar. Bu, en büyük enerji ve bolluÄŸun,
en büyük çeliÅŸki ve stresin yetiÅŸkin çağıdır. Biyolojik açıdan 20’li
ve 30’lu yaÅŸlar yaÅŸam döngüsünün doruk yıllarıdır. Toplumsal ve psikolojik
açıdan ilk yetişkinlik güçlü dileklerin biçimlendirilmesi ve izlenmesi,
toplumda uygun bir yer kazanılması, bir aile kurulması ve
çağın sonunda yetişkin dünyasında daha saygın bir konuma ulaşılması
mevsimidir. Bu çağ, aşk, cinsellik, aile yaşamı, mesleki ilerleme,
yaratıcılık ve yaşamın büyük hedeflerinin gerçekleştirilmesi konusunda
zengin bir doyum zamanı olabilir. Buna karşılık, ezici stresler de burada
yer alabilir. İlk yetişkinlik bizim kendi tutkularımızın ve isteklerimizin
darbesini en çok yediğimiz çağdır. Uygun koşullar altında bu
çağda yaşamanın ödülleri de çok büyüktür, ama bedel çoğu zaman yarara
denktir, hatta onu aÅŸar.

Yaklaşık 40-45 yaşlar arasında yer alan Orta Yaş Geçişi ilk yetişkinliği
sona erdirir ve orta yetişkinliği başlatır. Bu iki çağ arasındaki
ayırım ve onları ayıran ve birleştiren gelişim dönemi olarak Orta
Yaş Geçişi kavramı bu şemanın en tartışmalı konuları arasındadır. Bununla
birlikte, araştırmalar yaşamın niteliğinin ilk ve orta yetişkinlik
arasında farkedilir derecede değiştiğini göstermektedir. Benzer gözlemler
Jung’un, Erikson’un, Ortega’nın çalışmalarında da yer almaktadır.
DeÄŸiÅŸim süreci Orta YaÅŸ GeçiÅŸi’nde baÅŸlamakta ve çaÄŸ boyunca
sürmektedir. Bu geçişin gelişim görevlerinden biri bireyleşmede yeni
bir aşamaya başlamaktır. Bu olgu bizi daha sevecen, daha düşünceli
ve tedbirli, iç çatışmalardan ve dış istemlerden daha az etkilenmiş,
kendimizi ve başkalarını daha içtenlikle seven biri yapabilir. Bu olmaksızın
yaşamımız saçma ve tatsız olur.

Üçüncü çağ olan Orta Yetişkinlik yaklaşık 40-65 yaşlar arasında
yer alır. Bu çağ boyunca biyolojik kapasitelerimiz ilk yetişkinlikten
daha aşağıdır, ama normalde enerjik, kişisel olarak doyum verici ve
toplumsal olarak değerli bir yaşam için hala yeterlidir. Biz yalnız
kendimizin ve başkalarının işinden sorumlu değiliz, aynı zamanda yakında
egemen kuşağa katılacak olan şimdiki genç yetişkinler kuşağının
geliÅŸiminden de sorumluyuz.

Bir sonraki çağ olan Son Yetişkinlik yaklaşık 60 yaşında başlar.
60-65 yaşlar arasında yer alan Son Yetişkinlik Geçişi orta ve son
yetişkinliği birleştirir ve her ikisinin de parçasıdır. Levinson son
yetişkinlikle ilgili görüşlerini daha önceki kitabında (1978) tartışmıştı.

Yaşam yapısı (life structure). Levinson öncelikle bir kişinin özel
bir zamandaki yaşamının doğasıyla ve bu yaşamın yıllar içindeki akışıyla
ilgilendiğini belirtmektedir. Araştırmalarının anahtar kavramı
olan “yaÅŸam yapısı” kavramı, bir kiÅŸinin belirli bir zamandaki yaÅŸamının
temelini oluşturan örüntüyü dile getirir. Levinson bu kavramın
kendi yetişkin gelişimi anlayışının temel direği olduğunu söylemektedir.
Ona göre yetişkin gelişimindeki dönemler yaşam yapısının
evrimindeki dönemlerdir. Yaşam yapısı teriminin anlamı kişilik
terimiyle karşılaştırılarak anlaşılabilir. Bir kişilik yapısı kuramı somut
bir “Ben ne tür bir kiÅŸiyim?” sorusuna verilen yanıtı kavramlaÅŸtırma
yoludur. Çeşitli kuramlar bu soruyu, örneğin özellikler, beceriler, dilekler,
çatışmalar, savunmalar ya da değerler doğrultusunda düşünme
ve birini ya da diğerlerini belirleme yollarını sunarlar. Bir yaşam
yapısı kuramı ise daha fazla bir soru olan “Åžu anda yaÅŸamım neye benziyor?”
sorusuna verilen yanıtı kavramlaştırma yoludur. Bu soruyu
düşünmeye başladığımızda başka pek çok soru da aklımıza gelir:
Yaşamımın en önemli bölümleri hangileridir ve aralarındaki ilişki
nasıldır? Zamanımın ve enerjimin çoğunu nereye harcıyorum? Daha
doyumlu ya da anlamlı kılmak istediğim ilişkiler (eş, aşk, aile, meslek,
din, boş zaman vb.) var mıdır? Yaşamıma katmak istediğim şeyler var
mı? Yaşamımda şu andaki yeri küçük olan, ama daha fazla yer tutmasını
istediğim ilgiler, ilişkiler var mı? Bu soruları düşünürken dış
dünyanın bizim için en anlamlı olan yönlerini farketmeye başlar, bunların
her biriyle ilişkimizi belirler ve çeşitli ilişkilerin müdahalesini
değerlendiririz. Kendi ilişkilerimizin bir tek örüntü ya da yapıyla
eksik biçimde bütünleştiğini görürüz.

Yaşam yapısının birincil ögeleri kişinin dış dünyada başkalarıyla
“iliÅŸkiler”idir. BaÅŸkası bir kiÅŸi, bir grup, kurum ya da kültür, özel
bir nesne ya da yer olabilir. Anlamlı bir ilişki, bir benlik yatırımı
(istekler, değerler, bağlanma, enerji, beceri), diğer kişinin ya da varlığın
karşılıklı yatırımını, ilişkiyi içeren, biçimlendiren ve onun bir parçası
olan bir ya da daha fazla toplumsal bağlamı içine alır. Her ilişki zaman
içinde hem istikrar, hem değişim gösterir ve yaşam yapısının
kendisinin değişmesi nedeniyle kişinin yaşamında değişik işlevleri
vardır.

Bir bireyin pek çok deÄŸiÅŸik “baÅŸkası” ile anlamlı iliÅŸkileri olabilir.
Anlamlı bir başkası bireyin gündelik yaşamındaki güncel bir kişi
olabilir. Dostlar, sevgililer, eşler arasındaki, ana baba ve onların değişik
yaşlardaki çocukları arasındaki, amirler ve astlar, öğretmenler ve
öğrenciler arasındaki kişilerarası ilişkileri incelememiz gerekmektedir.
Anlamlı başkası geçmişten biri ya da dinden, mitostan, düş ürünlerinden
ya da özel düşlemden alınmış simgesel ya da imgesel bir kişi olabilir.
Bir grup, kurum ya da toplumsal hareket gibi bir kollektif varlık
da başkası olabilir: Bir bütün olarak doğa ya da okyanus, dağlar, yabanıl
yaşam, genel olarak vadiler ya da özel olarak Moby Dick (ünlü
balina) gibi bir doÄŸa parçası; bir çiftlik, bir kent, bir ülke, “kiÅŸinin
kendi odası” ya da bir kitap ya da tablo gibi bir nesne ya da yer.

Yaşam yapısı kavramı, bir yetişkinin bütün anlamlı başkalarıyla
ilişkilerinin doğasını ve örüntüleşmesini ve bu ilişkilerin yıllar boyunca
gösterdiği evrimi incelememizi gerektirir. Bu ilişkiler yaşamımızın
örüldüğü kumaşı oluşturur, yaşam akışına biçim verirler, onlar aracılığıyla
çevremizdeki dünyaya -iyi ya da kötü biçimde- katılırız. Bir
yaşam yapısı herhangi bir zamanda birçok ve çeşitli ögeler içerebilir.
Ama sadece bir ya da iki -nadiren üç- ögenin bu yapıda merkezi bir
yer tuttuğu görülmektedir. Çoğu zaman evlilik -aile ve meslek bir kişinin
yaşamının merkezi ögeleridir- Merkezi ögeler benlik için en anlamlı
ve yaşam akışmı geliştiren ögelerdir; bireyin zamanını ve enerjisini
en çok bunlar alır ve diğer ögelerin niteliğini güçlü bir biçimde etkilerler.
Yan ögelerin değiştirilmesi ya da bırakılması kolaydır, bunlara
benliğin yatırımı çok azdır ve kişinin yaşamına az bir etkiyle
değiştirilmeleri olanaklıdır.

İlk ve orta yetişkinlikte gelişim dönemleri. Levinson erkeklerin ve
kadınların yaşamındaki yaşam yapısının evrimini izlerken temel bir
değişmez örüntü bulduğunu belirtmektedir: Yaşam yapısı yetişkinlik
yılları boyunca yaşa bağlı dönemlerle görece düzenli bir sıra içinde
gelişmektedir. Şaşırtıcı olan, böyle bir düzenliliğin yetişkin gelişiminde
ortaya çıkması, ego gelişiminde, ahlak gelişiminde, meslek gelişiminde
ve yaşamın diğer özel yönlerinde var olmamasıdır.

Sıra, bir yapı-kurma ve yapı-değiştirme dizisinden ibarettir. Yapı
kurma (structure-building) döneminde ilk görevimiz bir yaşam yapısı
oluşturmak ve yaşamımızı onun içine koymaktır. Bazı temel seçimleri
yapmak, onların çevresinde bir yapı oluşturmak, değerlerimizi ve
amaçlarımızı bu yapının dışında izlemektir. Bir yapı kurmayı başardığımızda
yaşamın mutlaka rahat olması gerekmez. Bir yapı kurma
görevi çoğu zaman çok zahmetlidir ve umduğumuz kadar doyurucu
olmadığını görebiliriz. Yapı-kurma dönemi genellikle 5-7, en fazla 10
yıl sürer.

Bir geçiş dönemi varolan yaşam yapısını sona erdirir ve bir yenisi
için olanak yaratır. Her geçiş döneminin birincil görevleri, varolan
yapıyı yeniden değerlendirmek, benlikte ve dünyada değişim olanaklarını
araştırmak ve sonraki dönemdeki yeni bir yaşam yapısına temel
oluşturacak önemli seçimleri yapmaya yönelmektir. Geçiş dönemleri
genellikle beş yıl sürer. Yetişkinlik yaşamımızın yaklaşık yarısı gelişimsel
geçişlere harcanır. Hiçbir yaşam yapısı sürekli değildir, periyodik
değişim varoluşumuzun doğasında vardır.

Bir geçiş döneminin sonlarında kişi önemli seçimler yapmaya,
onlara anlam vermeye ve onların çevresinde bir yaşam yapısı kurmaya
başlar. Bu seçimler bir anlamda geçişin en önemli ürünüdür. Geçişin
bütün çabaları -işi ve evliliği iyileştirme, seçenek yaşam biçimlerini
keşfetme, kendisiyle barışık olma çabaları- gösterildiğinde seçimler
yapılmalı ve en iyisine yer verilmelidir. Kişi sonraki aşamaya geçmesine
aracı olacak bir yaşam yapısını yaratmaya başlamalıdır.

Levinson’un ilk ve orta yetiÅŸkinlikteki geliÅŸim dönemleri (Tablo
9) aşağıda sıralanmıştır; her dönem belirli ortalama yaşlarda başlayıp
bitmekte, ortalamanın altında ve üstünde en fazla iki yıllık bir
farklılık olmaktadır.

Tablo 9

Levinson’a göre ilk ve orta yetiÅŸkinlikte geliÅŸim dönemleri

ONYETİŞKİNLİK ÇAĞI: 0-22

İLK YETİŞKİNLİK ÇAĞI: 17-45

İlk Yetişkinlik Geçişi: 17-22

ORTA YETİŞKİNLİK ÇAĞI: 40-65

İlk yetişkinlik için yaşam yapısına giriş: 22-28

30 yaş geçişi: 28-33

İlk yetişkinliğin yaşam yapısını sonuçlandırma: 33-40

Orta Yaş Geçişi: 40-45

GEÇ YETİŞKİNLİK ÇAĞI: 60-?

Orta yetişkinlik için yaşam yapısına giriş: 45-50

50 yaş geçişi: 50-55

Orta yetişkinkinliğin yaşam yapısını sonuçlandırma: 55-60

İleri Yaş Geçişi: 60-65

Kaynak: D.J. Levinson. 1986.

1. İlk Yetişkinliğe Geçiş: 17-22 yaşlar arasında yer alır, yetişkinlik
öncesi ile ilk yetişkinlik arasında gelişimsel bir köprü görevi görür.

2. İlk Yetişkinlik İçin Yaşam Yapısı Girişi: 22-28 yaşlar arasında
yer alır, yetişkin yaşamının ilk biçimini oluşturma ve sürdürme dönemidir.

3. 30 Yaş Geçişi: 28-33 yaşlar arasındadır. Giriş yapısını yeniden
değerlendirme, değiştirme ve sonraki yaşam yapısına temel yaratma
olanağı sağlar.

4. İlk Yetişkinliğin Yaşam Yapısını Sonuçlandırma: 33-40 yaşlar.
İlk yetişkinlik çağını tamamlama ve gençlik dileklerimizi gerçekleştirme
aracıdır.

5. Orta Yaş Geçişi: 40-45 yaşlar. Hem ilk yetişkinliği bitirmeye,
hem de orta yetişkinliği başlatmaya yarayan bir başka büyük geçiş
çağıdır.

6. Orta Yetişkinlik İçin Yaşam Yapısına Giriş: 45-50 yaşlar. Önceki
dönemin benzeridir, yeni bir çağdaki yaşama ilk temellerini sağlar.

7. 50 Yaş Geçişi: 50-55 yaşlar. Yaşam yapısına girişi değiştirmek
ve belki iyileştirmek için bir orta yaş olanağı sunar.

8. Orta Yaşın Yaşam Yapısını Sonuçlandırma. 55-60 yaşlar. Orta
yetişkinlik çağını sona erdirmemizin çerçevesini oluşturur.

9. Son Yetişkinlik Geçişi. 60-65 yaşlar. Orta ve son yetişkinlik
arasında yer alarak iki dönemi ayıran ve bağlayan sınır dönemidir.

İlk yetişkinliğin yaklaşık 17-33 yaşlar arasında yer alan baştaki
üç dönemi bu çağın ‘acemilik evresi’ni oluÅŸturur. Bu dönemler, ergenliÄŸin
ötesine geçme, geçici ama zorunlu olarak bir yaşam yapısı girişi
oluşturma ve bu yapının sınırlarını öğrenme olanağını sağlar. 33-45
yaÅŸlar arasındaki son iki dönem bu çağın çabalarının getirdiÄŸi “sonuçlandırma
evresi”dir. Benzer bir sıra orta yetiÅŸkinlikte de vardır. Orta
yetişkinlik de 40-55 yaşlar arasında üç dönemlik bir acemilik evresiyle
başlar. Orta Yaş Geçişi hem sona erme hem de başlamadır. 40 yaşlarımızın
başında ilk yetişkinliğimizin olgunluğu ve orta yetişkinliğin
bebekliği içindeyizdir. Her çağdaki acemilikleri, bir yaşam yapısı
girişini deneme ve bunu orta çağ geçişinde sınama ve değiştirme olanağını
buluncaya kadar sürdürürüz. Yalnızca yaşam yapısını sonuçlandırma
döneminde ve onu izleyen geçiş çağında bu mevsimin sonucunu
almaya ve sonraki basamağa geçmeye başlarız.

%d blogcu bunu beÄŸendi: