hd porno porno hd porno porno

Eğitimde Fiziksel Ceza

2.517 okundu

Popüler kültürün hayatımızın her alanına nüfuz ettiği günümüz koşullarında şiddetin de ayrılmaz bir parçamız olduğu gerçeği yadsınamaz. İnsanın kişilik oluşumunun da, akademik anlamdaki başarısının da temelini oluşturmada belki de en çok etkisi olan, aileden kopup sosyal hayata adım atılan, düşünülmeye fırsat olan ya da olmayan pek çok şeyin somutlaştığı, gerçeklik kazandığı yer ilköğretim okullarıdır.

{loadposition header}

Her insan ilkokul öğretmen(ler)inin nasıl olduğunu, sınıfta neler yaptığını az ya da çok hatırlar. Hafızanın büyük oranda güçlü olduğu, yaşanılanların unutulmadığı bir dönemde çocuğun şiddete, fiziksel cezaya ya da istismara maruz kalması, duygusal, fiziksel ya da cinsel anlamda onarılmayacak yaraların açılmasına neden olabilir. Bu bağlamda ceza, özellikle de fiziksel cezanın ilköğretimde uygulanması, öğretmenlerin sınıfta disiplin sağlamaları konusundaki amacı, çok farklı boyutlara getirebilir.

Sevdiğim bir arkadaşım, “iyi öğretmen nasıl olur,” konulu bir tartışmanın geçtiği derslerimizden birinde, “Boy sırasına girmiştik, ben kısa boylu olduğum için en arkadaydım ve soğuk algınlığı geçirdiği için sesi kısılan öğretmeni tam duyamadım. Sağa dönmemizi söylemiş ama sola dönmüştüm ve kulağımı öylesine bir çekmişti ki…” derken gözyaşlarına boğulmuştu.

Yine bir başka meslektaşım, öğretmeni olan annesinin, sınıftakilere, kendisine torpil yapmadığını kanıtlamak adına sınıfın ortasında, durup dururken, tokat attığından bahsetmişti.

{loadposition header}

Sınıfta disiplin sağlamada unutulmaması gereken en önemli şey öğretmenin öğrencilere model olduğudur. Şiddet uygulayan öğretmen şiddeti öğreten öğretmendir. Bireyi yapmasının istenmediği ama yapmış olduğu davranıştan ötürü hırpalamak, canını yakmak kısa bir süreliğine onu bu davranıştan uzaklaştırabilir. Ama kaba kuvvet ortamdan uzaklaştığı ya da dikkat başka yöne çekildiği anda o davranış eskisinden daha kalıcı bir şekilde ortaya çıkar. Dahası disiplini sağlayan figür aynı zamanda nefret edilen figür hâline gelir. Kişiye duyulan nefret de akabinde, onun temsil ettiği şeye aynı paralellikte hisler besletir. Matematik öğretmeninizi sevmezseniz ve ondan  korkarsanız, büyük ihtimalle hayat boyu matematikten nefret edersiniz.

Basının en çok sevdiği haber türünden olan okullardaki şiddet haberleri korkunç bir sonucu göstermektedir, şiddet uygulanan insan şiddetin normalliğini de kanıksayan insandır.

Türkiye’de çok sık rastlanmasa da, Amerika başta olmak üzere tüm dünyada büyük yankı uyandıran bir konu olan seri katillerin hemen hepsinin küçük yaşta maruz kaldıkları şiddet ya da istismarın doğurduğu sonuçlardan yola çıkan suç bilimcilerin vardıkları nokta tüyler ürperticidir: Seri katillerin yüzde 42’si çocukken ağır fiziksel istismara maruz kalmış, yüzde 43’ü cinsel tacize uğramış ve yüzde 74’ü sürekli psikolojik işkence görmüştür.

Tabi ki her şiddete maruz kalan çocuk seri katil olacak, cinayet işleyecek ya da insanlara şiddet gösterecek diye bir kaide yoktur. Ama bu durum riske atılmayacak denli önemlidir. Şiddete uğrayan çocukların kendilerini her anlamda hedef olarak görmesi, insanlara karşı güvenlerini büyük oranda azaltır. Ev, okul ya da oyun oynadığı sokaklar bir anda güvensiz bir yer hâline gelir. Böyle bir koşulda geçen çocukluğun sağlıklı ve normal olduğunu kim söyleyebilir ki?

Şiddetin getirdiği sonuçlar; sosyalleşme problemleri hatta anti sosyallik, okuldan soğuma hatta okul fobisi, derslerde başarısızlık, dikkat azlığı, başka canlılara şiddet uygulama, güvensizlik, öz güvensizlik, dengesiz ve yetersiz beslenme, huzursuzluk, intihar eğilimi, suç işleme potansiyelinde artış, depresyon, küçük yaşta başlayan alkol ve/veya madde bağımlılığı, fiziksel ve psikolojik rahatsızlıklar ve ölüm, diye sıralanabilir. Her birinin tek başına hali hazırda büyük problemler olması bir yana, ardı ardına sıralandıklarında ortaya çıkan şey, vaziyetin ne kadar da berbat olduğunu, şiddetin neden olmaması gerektiğini ortaya koyuyor.

Disiplin, tipik manasıyla; bir toplumda yasa ve kurallara uygun davranmayı öğretmedir. Eğitimde ise disiplini sağlayan öncelikle öğretmen, devamında okul idaresi ve Milli Eğitim Bakanlığı’dır. Çocuğu disipline yollamakla tehdit etmek de, notla gözdağı vermek de psikolojik işkenceye girebilir. Tedirginliğin olduğu bir ortamda gerçek anlamda öğrenme gerçekleşemez.

Eğitim teknoloğu Edgar Dale, hangi yaş grubundaki insanlar olursa olsun, öğrenmenin yaşam alanıyla, içerik, sunum şekli ve sırası konularında bir paralellik olduğunu savunmuş ve bunun için bir Yaşantı Konisi geliştirmiştir. Kendi deyişiyle bu koni, “öğrenme yaşantılarını seçme ve eğitim durumlarını düzenlemeye yardımcı bir modeldir”.

Yaşantı Konisi’ne göre; duyu organı sayısıyla öğrenme kalıcılığı doğrudan ilgilidir, en iyi öğrenme bireyin kendisinin yaparak öğrendiğidir, duyu organlarından özellikle göz en büyük araçtır, öğretim somuttan soyuta ve basitten karmaşığa doğru olmalıdır.

Ortaya çıkan bulgulara göre insanlar öğrendiklerinin, %83’ünü görerek, %11’ini işiterek, %3,5’ini koklayarak, %1,5’ini dokunarak, %1’ini ise tadarak öğrenirler. Zaman sabit tutularak yapılan bir deneyin sonucuna göre de, okuduklarınızın %10’unu, işittiklerinizin %20’sini, gördüklerinizin %30’unu, hem görüp hem işittiklerinizin %50’sini, söylediklerinizin %70’ini, yapıp söylediklerinizin %90’ını hatırlarsınız.

Bu bilgiler eşiğinde asıl amacın eğitim ve öğretim olduğu kurumlarda şiddete maruz kalan bireyin şiddet uygulama ihtimalini bir yüzdeye dayandırırsak, %90 ihtimalle şiddet kalıcı bir hasar oluşturur.

Bu nasıl engellenir? Öncelikle insanlara ufak cezalar olduğunu zannettikleri kulak çekme, sınıftan kovma, tek ayak üzerinde bekletme, tokat atma gibi cezaların uygulanmaması gerektiği öğretilmelidir. Mümkün müdür? Zordur ama elbette mümkündür. Resmi kayıtlara geçen öğrenciye şiddet uygulama suçlarının cezaları uyarıyla başlar, maaş kesim cezası ve meslekten men edilmeye dek gider.

Var olan uygulamalar ilgili kurumlara bildirilirse, küçücük çocuklara verilen gözdağı, ciddi anlamda suç işleyen eğitimcilere verilecek olursa, kişi kendini dizginlemeyi öğrenebilir. Öğrenemiyorsa da zaten bu mesleği icra etmemelidir.

rehabilitasyon.com

Ayşenur Aksoy
Sınıf Öğretmeni
%d blogcu bunu beğendi: