hd porno porno hd porno porno

Category: Diğer Eğitimciler

Ritim Çalışmaları

Doğal ritmik hareketler, taklit edilebilir hareketler ve planlı ritim çalışmaları (ayakta ve oturarak yapılan) çalışmalar olarak üç grupta incelenebilir.
-Yürümek, koşmak,sıçramak ayakta yapılan “doğal ritm” hareketleridir.
-Yürüme çalışmaları:Asker yürüyüşü, Hayvan yürüyüşü (Ördek, kedi , köpek,fil, maymun vb…) Devamını Oku

İşitsel Algı Eğitimi

Bazı çocuklar her ortamda her türlü sesten rahatsızlık duyarlar. Ne sesi olursa olsun, hatta sessizlik bile onları rahatsız eder, derslerini çalışamaz veya herhangi bir konuşmaya yoğunlaşamazlar. Aynı sorunu yaşayan genç ya da yetişkin biri de olabilir.
Çocuğa sözel olarak verilen bilgiler, örneğin öğretmenin sınıfta ders anlatması çocuğun dersini öğrenmesini sağlayamayabilir. Evde de çocuk ders yapmak için hazırlanıp oturur, kitabını açar ve gözünü kitabın sahifesine yönlendirir. Gözü kitap sahifesindedir ancak düşünceleri, çoktan odanın dışına çıkmıştır. Aynı sahifeyi ilk satıra dönerek 10- 15 kez okur ama sonuç alamaz. Derse başlamak için zorluk çeken öğrenciler de vardır. Tuvalete tekrar tekrar gider, evde dört dönüp sürekli birşeyler arar, kalemini defalarca düşürür. Bu sorunları yaşayan çocuklar derse başlamaya yoğunlaşmakta, zorluk çekerler. Ancak dersine yoğunlaşamayan bu çocuk, yan odada anababanın konuştuklarını işitip anlayabilir. Anababanın evde çocuğunu terbiye etmek için yaptığı tüm konuşmalar ve hatta tehditler de yarar sağlamaz. Anne ve babası, bunu çocuğunun bir kulağından girip diğer kulağından çıkması olarak değerlendirebilir. Bu davranışlar çocuğun ailesi ya da öğretmeni ile bir inatlaşması anlamında değildir.
Bir de, daha farklı görülen bir durum olabilir ki çocuk sadece ilgi duyduğu yani sevdiği dersi çalışır. Sevdiği dersi çalışır ama diğer dersleri çalışmaz. Diğer derslere olan ilgisizliği ve kendini yoğunlaştıramaması çocuğa büyük bir sorun yaratır. Çocuğun okuldaki genel başarısı düşer ve üniversite sınavlarına hazırlanırken bu durum çocuk için büyük bir eksi anlamına gelir. Çünkü ilgi duyduğu bölüme girebilmesi için üniversite sınavlarında genel kültür gerektiren sorulara da cevap vermesi gerekmektedir.
Bu durumdaki çocuk ve gençlerin herhangi bir yardımla, bu sorunları azaltması mümkün müdür?
Kırk yıl önce, kulak-burun-boğaz doktoru Fransız Guy Berard, ses dalgaları ile aşağıdaki belirtilen sorunlara yardımcı olmak için, bir alet vasıtasıyle ortaya çıkardığı özel işlenmiş müzik ile, çözüm aradı.
Yaş ilerlemesi ile işitmenin azalmaya başlaması,
Kulaktaki rahatsız edici sürekli çınlama, dışarıda ses olmadığı halde kulağın içinde duyulan ve özellikle uyku öncesi sessizlikte belirginleşen uğultular,
Disleksi sorunu (zihinsel herhangi bir engel olmadığı halde öğrenme zorluğu) olan çocuklar.
Disleksi sorunu yaşayan çocukların okuma-yazma zorluğu çekmesinin nedenini daha o zamanlarda Berard, sol kulak ağırlıklı işitmeye bağladığından eğitimi de sağ kulak ağırlıklı işitmeye yöneltmiştir. Disleksi sorununun çocuğun yetenek kapasitesine göre hafiflemesi ile birlikte başka olumlu sonuçlar da alındığını gören Berard, bunların en başında geleninin kişilerin düşüncelerini odaklayabildiklerini söylemiştir.
Düşüncelerin odaklanması ise düzelmesi ise beraberinde aşağıda saydığımız cok önemli ve olumlu sonuçlar getiriyor.
Çocuk aileye, okula ve çevreye sosyal uyumda gelişiyor.
Çocuğun gelişmesi ailede harmonik bir yaşam veriyor.
Çocuk, okulda öğretmenler ve diğer öğrencilerle uyum içinde çalışıyor.
Öğrenmenin artması ile birlikte notlarda yükselme görülüyor.
Çocuk, sınav öncesi günlerde ve sınav sırasında strese girmiyor ve öğrendiklerini hatırladığı için alabileceği en iyi sonucu alma şansını elde ediyor.
Ses sanatçıları, doğadaki alçak ve yüksek frekanstaki sesleri daha iyi duyabildiklerini ve bu frekansları taklitte en yüksek noktaya çıkabiliyorlar.
Tiyatro-televizyon sanatçıları ve program sunucuları seslerini yorulmadan ve kalitesi bozulmadan uzun süre kullanabiliyorlar.
İlham sorunu yaşayan şair ve yazarlar, yaratıcılıklarını tekrar kazanıp en güzel eserlerini gene bu dinletiler sonrası verdiklerini, açıklıyorlar.

KULAĞIN ALGIDAKI GÖREVİ
İşitmek ile dinlemek arasındaki farkı bakmak ile görmek arasındaki farka benzetebiliriz. Bakarız ama görmeyebiliriz, işitiriz ama dinlemeyebiliriz. İşitme dısarıdaki seslerin pasif bir şekilde bize gelmesidir. Dinleme bizim istek ve ilgilerimize göre sesleri seçmemizdir ki bunu yapabilmemiz için bir çaba göstermemiz gerekir. Berard Metodu, işitmenin algıda yüklendiği rolü dinlemeye çevirmeye yönelir. Bu da 20 dinleti boyunca işlenmiş müzik ile yapılır. “İşlenmiş müzik” var olan ancak tam olarak kullanılmayan tüm yeteneklerin en üst düzeyde kullanılmasına olanak tanımaktadır.Yarım saatlik dinletiler ile müziğin içindeki sesler bir sağ kulaklıktan, bir sol kulaklıktan, bir yukarıdan, bir aşağıdan gelerek ve bazen de kaybolarak öğrencinin uzun süre odaklanmasina ve önündeki konuya yoğunlaşmasına yardımcı olmaktadır

Çocuklar, evde, okulda, sokakta birçok farklı sesle karşılaşırlar. Bunun yanında değişik sesli oyuncaklara da sahip olabilirler. Eğitimciler ve anne-babalar çevrede duyulan tüm seslerden eğitimsel amaçlı olarak yararlanabilirler ve çocukları çevredeki sesleri keşfetmeleri için yönlendirebilirler.

İşitsel algı, işitsel ayırt… etme ses kaynağını bulma işitsel sıralama ve işitsel bellek gibi alt başlıklar halinde toplanmaktadır.

İşitsel ayırt etme, seslerdeki farklılıkları birbirinden ayırt etme becerisidir. İşitsel ayırt etme, seslerin ritim, ton ve frekans özelliklerine göre yapılır.

Sesin kaynağını bulma, önemli bir işitsel yetenektir. Ses ve ses kaynağı arasında bağlantı kurmak, çocuğun kendini çevreye uydurmasına ve olayları algılayıp doğru yorum yapabilmesine yardımcı olur. Ayrıca yön kavramını kazanmasında büyük etkendir. İşitsel sıralama, görsel sıralamadan pek farklı değildir. Fakat işitmede, olayın algılanabilmesi için konuyla ilgili bilgilerin hatırlanması gerekmektedir. İşitsel sıralama bellekle iç içe bir konumdadır. Bu nedenle işitsel sıralama etkinlikleri birlikte ele alınmalıdır.

Bir olay sırasında duyulan seslerin bellekte depolanması işitsel belleği oluşturur. Bir süre sonra aynı sesle karşılaştırıldığında, bu bilgi yeni karşılaşılan durum için de kullanılır. Çocukların, işitme algısı ile ilgili etkinlikleri yaparken eğitimciyi dikkatle dinlemeleri sağlanmalı ve etkinlikleri anladıklarından emin olunmalıdır. Sadece işitsel yeteneklerini kullanarak yapabilecekleri etkinliklerden önce işitsel ve görsel yeteneklerini birlikte kullanacakları etkinlikler seçilmelidir. Seslerin orijinal etkilerini değiştirmemeye, etkinliklere başlarken özellikle çocukların yakın çevrelerinde duydukları seslerin seçilmesine özen gösterilmelidir.
http://adaberard.com

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ALANI

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ALANI

A. ALANIN MEVCUT DURUMU VE GELECEĞİ

Çocuk gelişimi ve eğitimi ile ilgili hangi bilgi, beceri, tutum ve davranışların hangi yaş düzeyindeki çocuklara ve gençlere kazandırılacağı hakkında bilgi veren, çocuğun tüm gelişimlerini destekleyen (fiziksel, psiko-motor, zihinsel,dil, sosyal ve duygusal), plan yapan, uygulayan, insan ilişkileri ve empatiye önem veren, ocuk sağlığı ve hastalıkları konusunda bilgi sahibi olan, özel eğitime muhtaç çocukların gelişimlerine ve uyumlarına yardımcı olan; drama, basit beden eğitimi hareketleri, müzik çalışmaları, sanat ve ana dili etkinlikleri yapan, çocukları tanıma tekniklerini uygulayan bir alanıdır.

Meslek elemanları, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Anadolu kız meslek ve kız meslek liseleri, ilköğretim okulları ile Resmî ve özel kurumların kreş, yuva, anaokulu, ana sınıfı, gibi okul öncesi eğitim kurumlarında ve çocuk kulüplerinde çalışabilirler. Erken çocukluk yılları (okul öncesi eğitim ) çocuğun gelişiminin en hızlı olduğu dönemdir.

Kadının çalışma hayatına atılması ve okul öncesi eğitimin öneminin giderek daha da anlaşılması nedeniyle alan hızla gelişmiş, bu da okul öncesi eğitim kurumlarına olan talebi artırmıştır. Bu kurumlarda görev alacak nitelikli ve iyi yetişmiş eleman ihtiyacı da gün geçtikçe önem kazanmaktadır.

B. MESLEK ELEMANLARINDA ARANAN ÖZELLİKLER

Okul öncesi eğitim kurumların da öğretmen yardımcısı olmak isteyenlerin; alan bilgisine sahip görme, işitme problemi olmayan Türkçeyi doğru kullanan, görgü kuralarını bilen ve uygulayan, fiziksel ve ruhsal yönden sağlıklı olan, el ve parmaklarını ustalıkla kullanabilen, yaratıcı, araştırıcı, gelişime açık, iletişim becerisine sahip, ekip çalışmasına uygun, hoşgörülü, iş disiplinine sahip, planlı, organizasyon yapabilen, pratik, problem çözme becerisine sahip, sabırlı kimseler olmaları gerekir. Bu elemanların ayrıca çocuğun kişisel özelliklerinin ve yeteneklerinin ortaya çıkmasına yardımcı olması gerekir.

C. ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI

Okul öncesi eğitim kurumlarında öğretmen yardımcısı çalışmalarını hem kapalı hem de açık alanda yapar. Öğretmen yardımcısı görevini yaparken diğer çalışanlarla iş birliği ve eş güdüm hâlinde olur. Çocukları seven, sabırlı ve yaratıcı kişiler bu meslekte mutlu olurlar.

ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ALANI VE- İŞ BULMA İMKÂNLARI

Kamu kuruluşlarına bağlı kreşlerin, özel yuva ve anaokullarının, gündüz bakım evlerinin artmasıyla birlikte çalışma alanı genişleyen bir meslektir. Kız meslek lisesi çocuk gelişimi ve eğitimi mezunları, kreş, yuva, anaokulu, ana sınıfı ve çocuk kulüplerinde öğretmen yardımcısı olarak görev yapmaktadırlar. Özel kreşlerde çalışan çocuk bakıcılarında kız meslek lisesi çocuk gelişimi ve eğitimi bölümünü bitirmiş olma şartı aranmaktadır.

D-EĞİTİM VE KARİYER İMKANLARI

Anadolu kız meslek ve kız meslek liseleri, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi alanından mezun olanlar, Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Okul Öncesi Eğitimi Öğretmenliği, Okul Öncesi Öğretmenliği (Açık Öğretim) ,İşitme Engelliler Öğretmenliği, Görme Engelliler Öğretmenliği, Zihinsel Engelliler Öğretmenliği, Üstün Zekalılar Öğretmenliği, Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu bölümlerini tercih edebilirler. Lisans eğitim süresi 4 yıldır.

Ayrıca, Anadolu kız meslek ve kız meslek liseleri, Çocuk Gelişimi ve eğitimi alanından mezun olanlar, istedikleri takdirde, Çocuk Gelişimi ön lisans programına sınavsız geçiş için başvurabilirler.
Gereken koşullara sahip oldukları takdirde yerleştirilebilirler.

Çocuk Gelişimi ve Eğitimi bölümünden mezun olanların, özel okullar ve devlet okullarında okul öncesi eğitim kurumlarında, çocuk kulüplerinde, Anadolu kız meslek ve kız meslek liselerinde çalışma olanağı vardır. Bu bölümden mezun olanlar hastanelerin çocuk oyun odalarında, oyuncak sanayisinde, ana çocuk sağlığı merkezlerinde fiziki ve ruhsal gelişimin izlenmesinde danışman, televizyon ve radyo çocuk program yapımcısı, çocuk kitapları hazırlamada danışman olarak çalışabilirler. İsteyen öğrenciler üniversitelerde lisans üstü eğitim alabilirler.

Türkiyede okul öncesi eğitim

Türkiye’de ki okul öncesi eğitimin gelişmesini imparatorluk dönemindeki okul öncesi eğitim ve Cumhuriyet’ten günümüze kadar olan okul öncesi eğitimi diye adlandırabilir.

{loadposition header}

İmparatorluk Döneminde : Okul öncesi eğitimi üstlenen bazı kurumlar vardı. Bunlar sıbyan okulları, ıslahhaneler, darüleytamlar.

 

Sıbyan okulları, yani mahalle mektepleri Kur’an Okumayı, hesap yapmayı birazda yazmayı öğreten ilköğretim kurumlarıydı.

 

Darüleytamlar ve ıslahhaneler ise çoğunlukla savaşta ailelerini kaybetmiş çocukların barındırıldığı yerlerdi.

 

Resmi anaokullarının açılışı Balkan Savaşları’ndan sonra yaygınlaşmaya başlamıştır. Özel ana mektepleri ise 23 Temmuz 1908’ten önce bazı illerde, bu tarihten sonra da İstanbul’da açıldığı bilinmetedir.

 

“Osmanlı İmparatorluğu döneminde çocukların küçük yaştan itibaren iyi bir dini eğitim görmesi ve dini sağlam kişiler olarak yetiştirilmesine önem veriliyordu. Bu nedenle Cumhuriyet ‘ten sonraki okul öncesi eğitimden çok farklıdır.

 

İmparatorluk döneminde ilk planlanmış okul öncesi eğitimi çalışmaları 1913 yılında yapılmıştır. 6 Ekim 1913’te Tedrisat-ı İptidaiye Kanun-ı Mukavvati yanı ilköğretim geçici kanunu yayınlanmıştır. 15 Mart 1915’de de Ana Mektepler

Nizamnamesi hazırlanmıştır. Bu nizamnamede ;

 

Anaokulları, ilkokulu bulunan bir kız okuluna bağlı olarak ya da bağımsız olarak açılır.

 

Anaokulu kurulurken;

 

a) Binasının okul yapısına elverişle ve sağlık şartlarına uygun olmasına

 

b) Çocukların sayısıyla orantılı genişlikte bahçesinin bulunmasına,

 

c) Her çeşit eğitim aracının hazırlanmış olmasına özen gösterilecektir.

 

Anaokulları ücretli veya ücretsiz olarak açılabilir.

 

Ücretli resmi anaokullarına parasız çocuk alınmaz.

 

Anaokullarına 4-5-6 yaşındaki çocuklar alınır. Erkek ve kız çocukları birlikte bulundurulabilir.

 

Çocuklar anaokuluna alınırken doktor tarafından muayene edilecek, bulaşıcı hastalıkları olmadığı ve aşılı oldukları tespit edilecektir.

 

Anaokullarında çocuklar yaşlarına göre sınıflarına ayrılırlar.

Her sınıfa en çok 30 çocuk alınır.

 

Anaokullarında sağlığa uygun ve ahlaki oyunlar, okul içinde yürüyüşler ve düzenli beden eğitimi, dine ve milli öykü okumalar ve konuşmalar, resimlerin incelenmesi ve el işleri yaptırılır.

 

Anaokulları, en az haftada bir sağlık incelenmesine tabi tutulacak ve çocuklar tek tek muayene edilecektir. Gerek görülürse bu denetimler hakkında çocukların velilerine bilgi verilecektir.

 

Anaokullarında sınıf sayısı kadar bayan öğretmen ve yardımcı bayan öğretmen bulunur. Yönetim görevleri birincilere verilir.

 

Bir anaokulu öğretmeni olmak için; a) Darülmuallimat (İstanbul Kız Öğretmen Okulu) Ana Muallime Şubesinden mezun olmak.b) Veya bir anaokulu yönettiğine dair belgesi bulunmak. c) Veya anaokulu öğretmenliği yapabilecek yetenek ve bilgiye sahip olduğunu göstermek. ç) Türkçe’yi güzel telaffuz etme ve akıcı bir anlatıma sahip olmak gereklidir.

 

Anaokulu öğretmenleri Osmanlı uğruna sahip olacaklar ve hiçbir bulaşıcı hastalıkları bulunduğu doktor raporu ile belirlenecektir.

 

Anaokulu öğretmenlerinin terfi ve meslekte ilerlemeleri ilköğretim Kanunu”ndaki hükümlere tabidir.

 

İlk öğretmen Kanunu gereğince açılacak Sıbyan sınıfları da bu nizamname hükümlerine tabidir.

 

Bu nizamname yayınlandığı tarihte yürürlüğe girer.

 

Anaokullarına öğretmen yetiştirmek için 1915’te öğretmen okulu açılmıştır. Bu okul 1 yıl süreli eğitim veriyordu. 4 yıl hizmet göstermiştir. 370 mezun vermiştir. Ekim 1919’da kapanmıştır.

 

CUMHURİYET’TEN GÜNÜMÜZE

 

Cumhuriyet”in kurulduğu sıralarda Cumhuriyet’in getirdiklerine ayak uydurulabilecek insanlara ihtiyaç duyulduğu için ilköğretime ağırlık verilmiştir. Bu nedenle okul öncesi eğitim ailelere ve yerel yönetimlere bırakılmıştı.

 

25 Ekim 1925 ve 29 Ocak 1930 tarihlerinde çıkarılan çıkarılan kararda bütçe imkanlarının anaokulundan ilkokula kaydırılacağı bildirilmişti.

 

Bu nedenle anaokulları kapatılmıştı. Yalnızca çocuklarını kimseye bırakmayacak annelerin olduğu yerlerde açılabileceği bu şartlara uymayan annelerin çocukları alınırsa kurumun kapatılacağı bildirilmişti.

 

Hayatını işçilikle kazanmak zorunda olan dul ve fakir kadınların 3-7 yaş arasındaki çocuklarını sabahtan akşama kadar oyalamak, yedirmek, içirmek, giydirmek ve terbiye etmek için 1932 yılında İstanbul Belediyesi tarafından çocuk yuvası açılmıştır.

 

1961-1962 öğretim yılına kadar da resmi ana sınıfı, anaokulu açımlamamıştır. Bu dönemde 10 ilde ana sınıfı açılmış ve 20 ilkokul öğretmeni atanmıştır. Kız Meslek Liselerinde anaokulu öğretmeni geliştirmek için 1960-1964 yıllarında çocuk gelişimi ve bölümü açılmıştır.

 

1970-1971 yılında ilk öğretmen okullarının programları 4 yıllığa çıkarılmış ve okul öncesi eğitimi dersi eklenmişti.

 

1973 yılında çıkan MEB Temel Yasası ile tüm öğretmenlere yüksek öğrenim görme zorunluluğu getirilmiştir. 1980’de YÖK’ün kurulmasıyla bir çok üniversitede okul öncesi öğretmenliği Anabilim Dalları oluşturulmuştur.

 

İlköğretim çağına girmemiş çocukların eğitimi için 1992 yılında MEB tarafından merkez teşkilatında okul öncesi Eğitimi Genel Müdürlüğü kurulmuştur.

 

KAYNAKLAR

 

Ya pa Okul Öncesi Eğitimi ve Yaygınlaştırılması Semineri (3) /1985

Yapa Okul Öncesi Eğitimi ve Yaygınlaştırılması Semineri (1) /1984

Anı Yayıncılık okul Öncesi Eğitiminin İlke ve Yöntemleri (Cumhuriyet ile ilgili bilgiler alınmıştır.)

Yaşamın Sihirli Yılları : Okul Öncesi Dönem  (Epsilon) – Prof. Dr. Ayla Oktay

Dünyada okul öncesinin durumu

Dünyada ve Türkiye’de okul öncesi eğitim
{loadposition header}

 

Okul öncesi ilgili bilgilerin ilk olarak Eski Yunan’da ortaya çıktığı bilinmektir.16-17 yy.da düşünürler bu dönemle ilgilenmeye başlamışlardır. Çocuk gelişimi konusunda ilk olarak çalışanlar ve okul öncesi eğitime öncülük edenler tıp doktorları ve sosyal reformcular olmuştur.

 

Ortaçağ Avrupa’sında çocuk 5 yaşına kadar yaşayabilmişse hayatının geri kalan kısmını garantilemiş sayılırdı. İnsan sağlığı ile uğraşan doktorlar çocuklarla uğraşmayı ve sağlıklarıyla ilgilenmeyi ebelere bırakmışlardı. Çünkü doktorlar ebelerle aynı statüde tutulmak istemiyorlardı. Ve 5 yaşından küçük bir çocuğa bir şey yapılamayacağını savunmaktaydılar.

 

18 yy.da bir tıp doktoru olan James Codagon çocukların bakımsızlıktan öldüklerini aksi takdirde çocukların yetişkinlere göre ateşli hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı daha dayanıklı olduğunu savunuyordu. James Codagan daha çok annelere dönük, çocuk temizliği ve bakımı, beslenmesi konusunda bilgi veren çalışmalar yapmıştır.

 

1816 yılında Freidrich Wilhelm Froebel 3-6 yaş çocukları için çocukları için ilk anaokulunu kurmuştur. Froebel’e göre oyun çok önemlidir. Birey farklılıkları önemlidir. Oyunun en önemli eğitim vasıtası olduğunu belirten ilk pedagogdur.

 

19 yy gibi yakın zamana kadar çocuklar bugünkünden daha az bakım görmekteydi. Bunun göstergesi de çocukların işçi olarak çalıştırılmaları, ekonomik koşullar, bebek ölümleridir.

 

20 yy. de ise ökol öncesi dönemin gelişim özellikleri ve eğitim ihtiyaçları bakımından farklı bir dönem olduğu kabul edilmiştir. Yapılan çeşitli alıştırmalarla 0-6 yaş arasının çocukların geleceğini belirlemedeki etkisinin önemli olduğu kabul edilmiştir. Bu da özel resmi kişi ve kurumların bu alanla ilgili yatırımlar yapmasını sağlamıştır.

 

Türkiye’de ise okul öncesi eğitimin ortaya çıkışı özellikle kadınların çalışması ile olmuştur. Günümüzde bu gerçek devam etmektedir. Ayrıca çocukların oyun alanlarının daralması, arkadaşlarıyla birlikte olma imkanlarının azalması ve ailelerin bilinçlenmesiyle okul öncesi eğitime ilgi artmıştır.

 

Hiçbir ülkede tek tip bir program uygulanmamaktadır. Bazı programlar özellikle çocuğun eğitilmesini amaçlar, bazıları ise anne babayı eğitme yolu ile çocuğa ulaşmayı hedefler. Bir kısmı hem anne babayı hem de çocuğu birlikte eğitime almaktadır. Okul öncesi eğitim veren okullar ana okulları, ana sınıfları, gündüz bakım evleri, ilkokula hazırlık sınıfları adları altında görev yapmaktadır.

 

ÇEŞİTLİ ÜLKELERDE OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

 

Almanya : Almanya’da anaokullarının amacı; çocuğu toplumun sorumlu bir üyesi olarak yetiştirmektir. Okul öncesi eğitim kurumları çocuğun ve ailenin ihtiyaçlarına göre hizmet etmektedir.

 

Avusturya: İlk kurumlar 19 yy.da Pestalozzi ve Froebel”in fikirlerine dayalı olarak kurulmuştur.Okul öncesi eğitimin amacı 3-6 yaş çocuklarının bütün alanlarda yani bedensel –bilişsel-duygusal ve sosyal gelişimini sağlamak ve anne baba eğitimini tamamlamaktır.

 

Belçika : Okul öncesi eğitim okulları ile sağlanır. Bu okullar isteğe bağlıdır, parasızdır. Çocukları en erken 2,5 yaşından itibaren kabul eder. Anaokulunda; toplum yaşamına hazırlık, zihinsel-fiziksel işbirliği, dil matematik, müzik etkinliklerine ağırlık verilir.

 

Danimarka: Okul eğitimin amacı, ilkokula hazırlamak değil, çocuklara güvenli ve uyarıcı bir ortam hazırlamaktır.

 

Fransa : Okul öncesi eğitim zorunlu değildir. Çocuklar ilkokul birinci sınıfa başlamadan önce 1-2 yıllık okul öncesi eğitimden geçerler. Okul öncesi eğitimin amacı; yetersiz koşullarda bulunan ve annesi çalışan çocukların ilkokula hazırlanmasını sağlamaktır.

 

Finlandiya : Okul öncesi eğitim zorunlu değildir. 5-6 yaşındaki çocuklar için gündüz bakım evleri şeklinde, nüfusun az olduğu yerlerde çok amaçlı ilköğretim okulları ile gerçekleşir.

 

İngiltere : Okul öncesi eğitim hizmeti için 3 sektör vardır. Resmi, gönüllü özel sektörler. Genelde resmi sektörler parasız, gönüllü ve özel sektörler ise yapılan hizmete ve ailenin imkanlarına göre ücretlidir. 3 ayrı bakanlık okul öncesi eğitimden sorumlu. Eğitim ve şi bulma bakanlığı, sağlık bakanlığı ve sosyal hizmetler bakanlığı.

 

İrlanda : 6 yaşından küçük olanlar 4-5 yaş sınıflarına devam ederler. Bu sınıflar genelde anaokulu binasında ve ilkokul müdürünün sorumluluğu altındadır. Bu sınıflarda İrlandaca, İngilizce, matematik, sosyal, çevresel eğitim, fen eğitimi, sanat eğitimi, beden sağlığı eğitimine ağırlık verilmiştir.

 

İspanya :Okul öncesi eğitimin amacı, çocuğun kişiliğinin ahenkli bir şekilde gelişmesidir. İsteğe bağlı olan bu eğitim 2 aşamada gerçekleşir. 2-3 yaş için çocuk bahçesi, 4-5 yaş için anaokulu.

 

İtalya : Okul öncesi kurumların sorumluluğu Eğitim Bakanlığına aittir. Anaokulları 3-6 yaşındaki çocukladır eğitimiyle ilgilenir.Bu kurumlar *Kiliseye bağlı anaokulları, *Özel anaokulları, * Belediyelerin resmi anaokulları * Devletin resmi anaokulları.

 

Portekiz : Okul öncesi eğitime ayrılan bütçe oldukça fazladır.Okul öncesi öncesi eğitim, eğitimin ilk kademesi olarak görülmektedir.

 

Yunanistan ; Özel bir öğretim metodu kullanılmamaktadır. Amaç, çocuklara okuma yazma öğretmekten ziyade okula ve sosyal çevreye hazırlamaktır. Okul öncesi eğitim kurumlarının sayısı oldukça azdır. Kurumlardaki başlıca etkinlikler; oyun, yaratıcı ve sosyal etkinliklerdir.

Okul öncesi eğitim temel ilkeleri nelerdir

DUYULAR YOLU İLE ÖĞRENME
Herhangi bir sözlü açıklama yolu ile öğrenme oldukça yüksek düzeyde ve güç bir beceridir. Bazı insanlar bunu oldukça zor kazanırlar. Öğrenme biçimleri teorisi, insanların tercih ettikleri farklı öğrenme tarzlarından söz etmektedir.bazıları görerek daha iyi öğrenirken, bazıları işiterek, bazıları da dokunarak, hissederek ve elleyerek öğrenir. Küçük çocuklar ise öğrenme sürecine bütün duygularını katarak öğrenirler. Bu nedenle yalnız sözle verilen bir talimat çocuklar için her zaman öğrenmeyi kolaylaştıran bir yöntem değildir. Çocuk çevresindeki yetişkinlerin tutum ve davranışlarını, olaylar karşısındaki tepkilerini izler ve kendi davranışlarını da bunlara göre oluşturur.Örneğin; Çocuğuna kitap okumanın faydalarından bahseder ve kendimiz hiç kitap okumazsak, çocuk kitap okumanın iyi bir şey olduğunu bilir ama kitap okumaz. Çünkü ailenin sözleri ile davranışları birbirini tutmaz. Bu nedenle çocukla birlikte olan anne, baba ve tüm yetişkinlerin sözleri ile davranışları arasında pekiştirici bir ilişkinin bulunması çok önemlidir. Yaygın bir deyişle söylemek istersek, çocuk yetiştirmekte sözü özü bir olmak çok önemlidir. Kelimeler çocuk için bazen pek anlamlı değildir, ama davranışları bir şekilde gözleyebilir. Eğitimde okul öncesi çocuğa kalıcı ve doğru davranışları kazandırabilmek ana ilke olduğuna göre, tutarlı yetişkinler ve tüm duygulara hitap eden bir eğitim yaklaşımı öğrenmeyi kolay ve kalıcı hale getirebilir.

 

KENDİ KENDİNE DÜŞÜNME VE ÖĞRENME KONUSUNDA DESTEKLEME
Bebekler yardımla veya yardımsız olarak öğrenirler. Ancak cesaretlendirilir ve desteklenirse çok daha iyi öğrenebilirler. 21. yüzyılda yaşam boyu eğitim hepimiz için bir gereklilik olacak. Bu nedenle ilk eğitimin amacı, genç insanları olgun, bağımsız ve otonom öğrenmeye hazırlamaktır. Eğer bu özellikler, erken çocuklukta geliştirilmezse giderek artan oranda ulaşılması güç hale gelirler. Çocuğun karşılaştığı problemlere çözümler üretebilmesi için sağlanacak fırsatlar, ona gelecekte de kendi problemlerine değişik çözümler üretebilmesi için yardımcı olur. Örneğin: gece yatarken çocuğa hikaye okursak ve bu hikayenin içinde bir problemle karşılaşırsak, çocuğa çözüm yolları buldurmalıyız. Onun konuşmasını sağlamalıyız ki gelecekte karşılaştığı problemlerine kendisi çözüm üretebilsin. Bunun yolu da çocuğun düşünmesini, soru sormasını, düşündüklerini ifade edebilmesini destekleyici ve rahatça cevaplar üretebileceği ortamlar yaratmaktır.

YETERLİ ZAMAN VE UYGUN ZAMAN AYARLAMA
Bu prensip bir yönü ile erken çocukluk eğitiminde gerekli desteği sağlayacak çevre ve araç gereç katkısını ifade eder, diğer yönüyle ise haftada 9-10 saatlik kurum merkezli eğitimin çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olmayacağını gösterir. “Araştırma sonuçları, düzenli yarım günlük bir eğitimin yeterli, daha azının yetersiz, daha çoğunun da gereksiz olduğunu göstermektedir.” Ama çocuğun rahatça hareket edebileceği, denemeler yapabileceği, ilgi alanlarını genişleten eğitime, yani zengin, iyi düzenlenmiş mekanlara ihtiyacı vardır. Bu da ona, evde sağlanacak özel bir oda veya hiç değilse rahatça hareket edip oynayacağı ve hatta dağıtabileceği bir bölüm ayırmayı gerektirir. Okul ise her çocuğun çalışabileceği ve keşfedebileceği malzeme ile donatılmış, rahatça hareket edebileceği, güvenli bir fizik mekan demektir. Çocuğun, ilgi duyduğu konuyu derinliğine öğrenebilecek kadar zamanının olması önemlidir. Bunun için de anne baba ve öğretmenlerin çocuğun faaliyetlerine gereksiz müdahaleden kaçınmaları gerekir. Ama zaman zaman yeni öğrenmeler için de uygun değişikliklerin yapılmasına ihtiyaç vardır.

 

Rehber Öğretmenler için bazı envanterler

Rehberlik Günlük Planları

Rehberlik Yıllık Planları

Başarısızlık Anketi

Icq Testi

Rehberlik Günlük ve Yıllık Plan Formatı (yeni sistem)

Velilere Rehberlik – Sunu

Kimdir Bu Envanteri

2006-2007 Rehberlik Hizmetleri Planı

İlköğretim-Ortaöğretim Kurumları Sınıf Reh. Programı Sınıf ve Şube Rehber Öğretmenleri için Günlük ve Yıllık Plan Formatı

http://www.kayram.net/rehberlik-testleri-olcekler-envanterler.asp

Ücretli Öğretmenlik

Bilindiği üzere ücretli öğretmenlik uygulaması türlü sorunlara neden olmaktadır. Ücretli öğretmenlik göreve gelemeyen öğretmenlerin ya da kadrosu boş olan okullarda bu boşluğu dolduracak öğretmen ihtiyacından doğmaktadır.
{loadposition header}
Ücretli öğretmen nasıl görevlendirilir?

Ücretli öğretmenlik başvuruları ağustos ayında başlamakta olup ihtiyaç doğrultusunda uygun adayları seçmeye gidilir. Eylül ayında kadrolara gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra kalan açığa göre bu seçim yapılmaktadır.

Ücretli öğretmen göreve nasıl başlar?

Ücretli öğretmenler il/ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından ulaşılıp göreve başlayacağı tebliğ edilir eğer öğretmen adayı kabul ederse kurumuna gelip gerekli yazışmalar yapıldıktan sonra SSK girişleri yapılır ve resmen göreve başlamış olur.

Ücretli öğretmen ne zaman sevk alabilir.

Öğretmenimiz 30 gün çalışıp ve sigortası yatarsa ancak o zaman sevk alabilir. 30 günü dolan öğretmen kurumunda düzenlenen ( il/ilçe ) evrakını alıp en yakın SKK bürosuna gidip muayene olma hakkını elde etmektedir.

Yorum: işte burada sorunlardan biri mevcuttur 1 ay içinde hasta olsa dahi göreve devam etme zorunluluğu vardır. Ayrıca öğretmen ancak il/ilçe merkez birimlerden sevk alabilir. Yani eğer beldede ya da merkeze uzak yerde çalışıyorsa muayene olabilmek için merkeze gitmek zorundadır. Ayrıca önceden sevk alınamadığı için her sevk için ayrıca gelmek zorundadır.

Ücretli öğretmenlerin izin durumları nasıldır?

Ücretli öğretmenler 3 günden fazla rapor kullanamazlar kullanmaları durumunda ise yerlerine yeni öğretmen atanmaktadır. Ayrıca doğum yapan öğretmenin yerinde de öğretmen alınır.

Yorum: işte burada daha büyük sorunlar doğmaktadır. En büyük sorun sürekli öğretmen değişikliğine maruz kalan çocuklardır. Senenin ortasında ders yılı içerisinde bu değişiklikler eğitim-öğretimi olumsuz etkilemektedir. Bir diğer sorunsa göreve başlatılan bu öğretmenlerin tekrar çıkışı yapılmakta yeni gelen öğretmenin girişi yapılmaktadır. Burada da kurum çalışanları zor durumda kalmaktadır internet erişiminin her yerde mükemmel olmadığı bilinen bir gerçektir. Zamanında yapılmayan işlemin cezai yaptırımı olduğu unutulmamalıdır.

Memurlar.net bu konuyu defalarca gündeme getirmiştir. Sayın bakanımızın bu konuda duyarlılığını bekliyoruz.

memurlar.net

%d blogcu bunu beğendi: