hd porno porno hd porno porno

Category: Fiziksel Engelliler

Spina Bifida ( Spinal Disrafizm, Omurga açıklığı)

 

Spina bifida omuriligin beyinden çikip çevresel organlara tasindigi omurilik kanalindaki açiklik demektir. Spina bifida’ nin baslica 3 tipi vardir( hafiften ağıra doğru ).

 

Spina bifida okkülta : Bir veya daha fazla omurun arkasinda açiklik olmasi, omuriligin ve omuriligin uzantisi olan sinirlerin yerinde olmasi demektir. Klinik olarak önemli bir deformite degildir. Meningosel : Omuriligin etrafindaki koruyucu zarlarin omurgadaki bir açiktan disari çikmasi demektir. Bebek dogdugu zaman sirtinda bir kese ile dogar. Sinir hasari yoktur veya çok azdir, cerrahi olarak tamir edilir.

Myelomeningosel : Spina bifidanin en agir formudur. Omuriligin kendisi ve zarlari, omur açikligindan disariya çikmistir. Bazi vakalarda omuriligi içinde tasiyan deri ile örtülüdür, bazen omurilik ve etrafindaki zarlar tamamen açiktadir.

Sıklığı
Insanlarin % 20 kadarinda spina bifida okülta vardir. Ancak bu hastalarin büyük çogunlugunda hiçbir belirti yoktur, ve insanlarin çogu spina bifida okülta oldugunu bilmez. Diger iki tip spina bifida ise oldukça önemlidir. Diger iki tip omurga açikligina ” spina bifida manifesta” adi da verilir. Myelosel ve myelomeningosel her bin dogumda bir görülür. Bunlarinda büyük çogunlugu ( % 95 ) myelomeningosel seklindedir.

Özellikleri
Spina bifidanin en agir formu olan myelomeningoselin belirtileri; bu belitiler spina bifidali omurilik seviyesinin altindaki belirtiler ve beyin omurilik sivisi dolasiminin bozulmasina bagli belirtiler olarak ikiye ayrilir.
– Kas zayifligi ve felç
– Duyu kaybi
– Mesane ve barsak kontrolünün olmamasi – Hidrosefali ( beyinde su toplanmasi ) – Nöbetler
– Körlük

Myelomeningoselli çocuklarin % 70 – 90′ inda myelomingoselle birlikte beyin omurilik sivisi dolasimi da bozulmustur ve buna bagli olarak basta büyüme, nöbetler ve görme bozuklugu olur. Hidrosefali sant ( shunt ) ameliyati ile kontrol edilir. Bu ameliyatla beyinde olusan fazla sivi karin bosluguna verilir. Bu sekilde beyin hasari, nöbetler, ve körlük önlenmis olur.

Hidrosefali spina bifada olmaksizin da görülebilir ancak bu iki durum siklikla birlikte görülür.

Egitim imkanlari
Spina bifada sik rastlanan bir anomalidir. Yakin zamanlara kadar mylomeningoselli çocuklar dogumdan kisa bir süre sonra ölürdü. Ancak günümüzde dogumdan hemen sonra yapilan sant ameliyatlari ve spinal tamir bu çocuklarin ölmesini engellemistir. Siklikla bu çocuklar daha sonra da çok ciddi operasyonlar geçirmektedirler. Bu sebeple bu çocuklarin egitim programlari esnek olmali ve onlarin tibbi bakim ve rehabilitasyon izlemeleri ile uyum göstermelidirler.
Myelonemingoselli pek çok çocuk için en önemli sorun mesane ve barsak kontrolüdür, temiz aralikli kateterizasyon ( TAK ) gerekebilir. TAK’in ögrenilmesi ve uygulanmasi özel bir egitim ve dikkat gerektirir. Bazi çocuklari çok erken yasta bile kendi kendine kateterizasyonu ögrenebilir. Basarili bir mesane tedavi programi çocugun normal okula gitmesini ve toplumlasmasini saglayabilir.

Bazi çocuklarda hidrosefaliden dolayi ögrenme problemleri olabilir. Keza bu çocuklar dikkat eksikligi, anlama ve ifade etme güçlügü, okuma ve hesap bozukluklari olan çocuklara erken müdahale daha sonraki okul basarisi için oldukça faydalidir.

Bu çocuklarin okulla entegre olabilmeleri için okul ekipmani ve müfredatta bazi ayarlamalar yapmak gerekebilir. Yine bu çocuklar için çevresel ve mimari engeller önemli sorunlar olusturur. Myelonemingoselli çocuklarin mobiliteyi de bir sekilde ögrenmeleri gerekir. Bunun için tutulan seviyeye ve omurilikteki lezyonunun derecesine göre bir hedef tespit edilmeli ve bu hedefe ulasilmaya çalisilmalidir. Bu çocuklar baston yardimi ile brace lerle ( alt seviyeler ) yada tekerlekli sandalye ile mobilize olabilirler.

Spina bifida daki gibi fiziksel engeller çocuklarin davranissal ve sosyal gelismelerinde çok derin etkiler birakir. Kisisel gelisim için aileler, ögretmenler, fizyoterapistler ve egitimin diger elemanlarina büyük görevler düser.

Fiziksel engel türleri ve Tanı Tedavisi


1- ORTOPEDİK ÖZÜR Doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası dönemde herhangi bir nedenle , iskelet (kemik), kas ve sinir sistemindeki bozukluklar sonucu, bedensel yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiye ortopedik özürlü, bu duruma yol açan durumlara ise ortopedik özür denir. Her anne baba, dünyaya getirdiği çocuğun sağlıklı olmasını ister.
{loadposition header}

Aileden gelen kalıtsal hastalıklar hariç, bir takım ihmaller, tecrübesizlikler, bilgi eksiklikleri vb gibi nedenlerden kaynaklanan özrün hemen tamamı önlenebilir yada kontrol altına alınabilir. Çocuğunuzun bedensel yetersizliğinin onun tüm gelişimini olumsuz etkileyebileceğini unutmayın. Çocuk eğer emeklemiyor, yürüyemiyor, veya oturamıyorsa çevresiyle ilgisi buna bağlı olarak sınırlı kalacaktır. Çocuğunuzun bedensel yetersizliği onun tüm yaşamını olumsuz yönde etkilememesi için, en ufak bir şüphede ilgili sağlık merkezine başvurarak erken tanılama ve müdahale ile hem kendinizin hem de çocuğunuzun ömür boyu sürecek mutsuzluğunu engelleyebilecektir.

2- ORTOPEDİK ÖZÜRLERDEN BAZILARI

A- Doğuştan olan özürler 1- Doğuştan uzuv eksiklikleri, 2- Doğuştan kalça çıkığı, 3- Çarpık ayak, 4- Doğuştan kol felci, 5- Doğuştan omuriliğin kese şeklinde dışa doğru çıkması (Meningomyelosel), 6- Yapışık parmak, 7 Doğuştan omurga eğrilikleri, 8- Doğuştan kas hastalıkları. • Beyin felci

C- Süreğen kemik ve eklem iltihapları D- Romatizmal hastalıklar

E- Çocuk felci • Omurga eğrilikleri • Travmatik özürler 1- Uzuv kaybı, 2- Kırık kaynama yokluğu, 3- Yanlış kaynamış kırıklar, • Eklem sertliği, • Travmaya bağlı felçler ve kuvvet kayıpları, • Eklem kireçlenmesi. • Kalıtsal ilerleyici sinir hastalıkları • Cücelik

A- Doğuştan Olan Özürler 1- Doğuştan Uzuv Eksiklikleri

Tanım: Parmak, el, kol ve bacak gibi uzuvların doğuştan kısmen yada tamamen oluşmadığı durumlarda ortaya çıkar. Örneğin dirsekten itibaren bir yoklukta, dirsekten aşağıda uzuv tamamen yoktur ; buna doğuştan ampute denir

Neden: Annenin hamileliğin erken döneminde (ilk üç ay) kullanılması sakıncalı olan ilaçları kullanmasıdır. Bazı olgular ise kalıtsal olarak ortaya çıkar.

Tanı: Uzuv yoklukları bebek doğar doğmaz kolaylıkla tanınır. Uzuv içerisindeki çift kemiklerden birinin yokluğu ya da az gelişmesi durumunda bazen tanı zor olabilir. El, ayak, dirsek veya dizde belirgin çarpıklık ve kısalık, kemiklerde eğrilik var ise bu durumdan şüphelenilmelidir.

Tedavi : Erke n yaşlardan itibaren (sıklıkla yürüme yaşında) protez yapılabilir. Böylece çocuğun protez kullanma becerisi sağlanmış olur. Çok ileri yaşlarda protez yapılırsa, protezsiz yürümeyi ya da sakat kolu ile işlerini görmeyi benimseyen çocuk, protezi kullanmayı reddedebilir. 0-2 yaş döneminde ayak veya eldeki çarpıklıklar cihaz ile düzeltilecek durumda ise cihaz, değilse ameliyat ile düzelme sağlanabilir. Bazen kısa olan uzvun ameliyatla uzatılması gerekebilir . Bu durumda aile en yakın tam teşekküllü hastaneye başvurarak gerekli yardımı almalıdır.

2- Doğuştan Kalça Çıkığı Tanım: Doğum öncesi, doğumda yada doğumdan bir müddet sonra kalça ekleminin yetersiz gelişimine bağlı olarak eklemde ortaya çıkan durumdur. Kız çocuklarda erkek çocuklara göre çok daha sık görülür.

Neden: Birçok faktör rol oynar. Bebeğin kalça eklemindeki yapısal bozukluklar kalça ekleminin kolay çıkmasına neden olur. Bebeğin anne karnında anormal duruşu (yan ya da ters duruş) kalça eklemini zorlar.

Bebeğin kundaklanması kalça çıkığının en önemli nedenidir.

Tanı: Bebek doğduğunda bacağındaki deri çizgilerinin (katlantılarının) simetrik olmadığı göze çarpar, yani normalde bacaklardaki deri katlantıları aynı seviyelerde ve sayıda olmalıdır. Çıkık olan taraftaki bacak diğerine göre kısa olabilir. Her iki bacak yanlara doğru açılmaya çalışıldığında çıkık olan tarafın yana doğru açılmadığı (hareket kısıtlılığı) görülür. Eğer çıkık iki taraflı ise her iki kalçanın birbirinden ayrılmasının sınırlı olduğu farkedilir. Bebek 1 aylıkken doktor tarafından yapılan kalça ultrasonu ile kesin tanı konabilir. Bu hastalıkta ne kadar erken tanı konulursa tedavi şansı o kadar artar. İlk 1 ayda tanı konulan bebekler en şanslı bebeklerdir. Bazı hastalarda tanı çocuk yürüme çağına geldikten ve hatta yürümeye başladıktan sonra konulmaktadır. Bu bebekler geç yürürler, çıkık tek taraflı ise o tarafta kısalık vardır ve yürümede aksaklık göze çarpar. Bu bulgular varsa bebek vakit kaybetmeden tam teşekküllü hastaneye götürülmelidir.

Tedavi: Tedavi, doktor tarafından yönlendirilmelidir. Kundaklama kesinlikle yapılmamalıdır. 0-2 aylık dönemde her iki kalçayı ayrık tutacak şekilde kalın ara bezi yada ticari olarak satılan yastıklar kullanılmalıdır. 2-12 ay arası bebeklerde kalçaları uygun pozisyonda tutarak normal gelişimi sağlayan ortezler verilir. 12 aydan büyük çocuklarda tanı ilk kez konuluyorsa ya da o yaşa kadar yapılan tedaviler sonuçsuz kalmışsa ameliyat yapılması zorunludur.

3- Çarpık Ayak Tanım: Bir ya da her iki ayağın topuğu ile birlikte içe dönük ve bükük olması şeklinde görülmesidir. İki tipi vardır: Esnek ve sert şekil bozukluğu (deformite). Esnek olanı doğumdan bir müddet sonra alçı ve egzersiz uygulamaları ile düzelirken , sert olanı ameliyatla düzelir.

Neden: Şekil bozukluğunun iki tipi vardır: Nedeni bilinmeyen çarpık ayak ve diğer bazı hastalıklara (beyin felci, meningomyelosel gibi) bağlı olarak ortaya çıkan çarpık ayak. Beyin ve omuriliği tutan hastalıklarda ayak çevresindeki kasların kuvvet dengesizliğine bağlı olarak çarpık ayak ortaya çıkar.

Tanı: Çoğunlukla bebek doğar doğmaz ayaktaki şekil bozukluğu fark edilir. Doğuştan kalça çıkığı olan bebeklerde daha sık görülür. Her iki ayağın tabanlarının birbirine dönük olduğu , topukların içe dönük ve ayakların da bilekten yere doğru bükük olduğu görülür.

Tedavi: Şekil bozukluğu fark edilir edilmez, yani bebek doğduğunda tedavi de başlar. Düzeltici hareketler konu ile ilgili uzman kişiler tarafından ebeveynlere öğretilerek bebeğe yaptırmaları sağlanır. Ebeveynlerin sorumluluğu fazladır. Genellikle ilk 10-14 gün bu egzersizlerle geçildikten sonra ortopedi uzmanı tarafından alçı tedavisi başlatılır. Haftalık alçı uygulamalarıyla ayak tedrici olarak düzeltilir. Tedavinin değişik aşamalarında ve özellikle çok ciddi bozukluklarda bir ya da birden daha çok cerrahi müdahale gerekebilir. Tedaviye geç başlanılan hastalarda (özellikle 6 aydan sonra ) ameliyat mutlaka gereklidir. Ameliyattan sonra egzersiz, ortez ve uygun ayakkabı ile çocuk erişkin yaşa gelene kadar düzenli tıbbi takip yapılmalıdır.

4- Doğuştan Kol Felci Tanım: Doğum sırasında kola giden sinirlerin zedelenmesine bağlı olarak ortaya çıkan felç tablosudur. Tek taraflıdır. Etkilenen kolda tamamen bir felç tablosu olabileceği gibi, ağırlıklı olarak elde yada omuz çevresindeki kasların zayıflığı ile de seyredebilir. Genellikle görülen tipinde omuz çevresi tutulur, elde kuvvet normal iken omuz eklemi ve kolun hareketleri kısıtlı ve zayıftır.

Neden: Bebeğin kilosunun fazla olması, anne karnında ters duruşu, doğum eyleminin uzaması gibi nedenlerden kaynaklanan zor doğumlarda bebek doğurtulurken yapılan manevralar bebeğin kolunda ve o kola giden sinirlerde gerilmeye neden olur. Kalıcı sinir hasarı ve felç meydana gelir.

Tanı: Tanıyı koymak kolaydır. Bebeğin etkilenen omuz ve kolunu hareket ettiremediği ve kolun içe dönük durduğu fark edilir. Eğer eldeki felç şiddetli ise , elin bilekten bükük, kolun içe dönük olduğu ve elini kaldıramadığı görülür. En ağır tipinde ise kolda ve elde hiç kuvvet yoktur.

Tedavi: Hafif zedelenmiş sinirlerin tama yakın iyileşmesi mümkünken bazı çocuklarda hiç iyileşme olmaz yada kısmi iyileşme olur. İyileşme kendiliğinden olacaksa genellikle ilk 3 ay içerisinde kolda hareket gözlenir. Hareket gelişmiyor ise sinir onarımına yönelik ameliyatlar erken dönemde yapılmalıdır. İleri dönemde (5 yaş ve üzeri) eğer sinir iyileşmez ve kol veya elde şekil bozukluğu kalırsa bu şekil bozukluklarını düzeltmeye ve fonksiyon kazandırmaya yönelik (sinir onarımına yönelik değil) ameliyatlar yapılabilir. Egzersiz tedavisi son derece önemlidir. Aileler çocukları için gereken egzersizleri öğrenmek üzere, çocuğu takip eden doktorun yönlendirmesiyle konu ile ilgili çalışan bir fizyoterapiste başvurmalıdır.

5- Doğuştan Omuriliğin Kese Şeklinde Dışa Doğru Çıkması (Meningomyelosel )

Tanım: Bebeğin bel yada sırt bölgesinde omuriliğin ve omurilik sıvısının dışarıya doğru kese şeklinde fıtıklaştığı ve hastanın bacaklarında tek yada çift taraflı değişen derecelerde felçlere neden olan bir hastalıktır. Bazı hastalarda beyin omurilik sıvısının dolaşımının engellenerek beyin içinde kapalı kalması sonucu beyinde birikmesi ve buna bağlı başın büyüdüğü (hidrosefali) görülebilir. Beyin gelişimini ciddi olarak engelleyebilecek bir durumdur.

Neden: Bazı hastalarda kalıtsal olarak ortaya çıktığı gösterilmiştir. Yine hamilelik döneminde yetersiz B12 vitamini (folik asit) alan annelerin bebeklerinde daha fazla görülmektedir.

Tanı: Hastalığın, kan testi ve ultrason incelemesi ile 16 – 18. gebelik haftalarında fark edilmesi mümkündür. Amnion sıvısı (rahim içindeki gebelik sıvısı) alınarak yapılan tetkiklerle de erken tanı konulabilir. Bu durum hamileliğin ilk üç ayında tespit edilirse ailenin isteği ile gebelik sonlandırılabilir. Omurilik etkilendiği için omurga, kalça, diz, ayak bileği-ayakta sert düzelmesi kolay olmayan şekil bozuklukları ve bazı hastalarda idrarını, dışkısını tutamama durumu ile beraber görülür. Hafif tutulumlarda (omuriliğin en alt seviyeleri) çocuklar herhangi bir cihaz desteği olmadan yürüyebilirler. Orta dereceli omurilik hasarında ise çocuk yardımcı cihazlarla (yürüteç, koltuk değneği, ortez) yürüyebilir. Ayakta çarpık ayak, dışa dönüklük, ark yüksekliği, dizde tutulan kaslara bağlı olarak dizi bükememe, “X bacak”, “O bacak”, kalçada çeşitli sertlikler (kalçanın dışa dönük ya da bükük kalması gibi), kalçanın yarı çıkık yada çıkıkları, omurgada eğrilikler ile ortaya çıkabilir. Çocuğun bacaklarındaki duyu kaybı, kuvvet azlığı ya da felç ile beraber ayak, diz ve kalça şekil bozukluklarının varlığı tanıyı koydurur.

Tedavi: Doğum sonrası ilk 24 saatte keseye yönelik ameliyat acilen yapılmalıdır. Bağımsız yürümeyi kazandırmak en önemli amaçlardan biri olmalıdır. Ciddi durumlarda ayakta dengede durmayı sağlayabilmek ya da yürüyemeyecekse oturma dengesini sağlamak amaç olmalıdır. Myelomeningosel olan çocukların yaklaşık %40’ı erişkin çağda yürüyememektedir. Şekil bozukluklarının ilerlemesini durdurmak ve yürüme yardımı için omurga ya da uzuvlara ortez uygulaması yapılabilir. ‘Ayak-ayak bileği’ ya da ‘ayak-ayak bileği-diz ortezleri’, koltuk değnekleri, yürüteçler tedavide oldukça yardımcıdır. Cerrahi tedaviden yarar göreceği düşünülen hastalarda ayak-ayak bileği, diz, kalça ve gövde bozukluklarını düzeltmek için ameliyat yapılabilir.

6- Yapışık Parmak Tanım: Doğuştan el ya da ayak parmaklarından iki ya da daha fazlasının birbirinden ayrılamama kusuru nedeniyle bitişik kalması şeklinde ortaya çıkar. Basit tipte sadece cilt ortak iken, karmaşık tipte kemik de ortaktır.

Neden: Hastaların % 15-40’ında ailede başka bireylerde de yapışık parmak bulunur. Dolayısıyla bu şekil bozukluğunun ortaya çıkmasında kalıtsal geçiş önemli bir yer tutmaktadır.

Tanı: Bebek doğduğunda tanıyı koymak oldukça kolaydır. Röntgen filmi çekilerek basit-karmaşık ayrımı yapılır.

Tedavi: Cerrahi girişim acil değildir. Ebeveynler çocuk büyürken ileride yapılacak ameliyatı kolaylaştırmak için yapışık parmaklara masaj yapmalı, aradaki cildi germelidirler. Ameliyat, boyları birbirine yakın parmaklarda (2,3,4) daha geç yapılabilir. Ancak okul çağından önce gerçekleştirilmelidir. 4. ve 5. parmaklar ile 1. ve 2. parmaklar arasındaki yapışıklıklarda ise uzun olan parmaklarda (2. ve 4.) zaman içinde şekil bozuklukları gelişeceğinden ameliyat tercihen 3 yaşından önce yapılmalıdır.

7- Doğuştan Kas Hastalıkları (Kas Erimesi) Tanım: İskelet kaslarının yapısındaki bozulma ve buna bağlı ilerleyici kas güçsüzlüğü ile seyreden, doğumdan itibaren ortaya çıkan bir grup hastalıktır. Kas güçsüzlüğünün yanı sıra eklem sertlikleri, şekil bozuklukları ve ilerleyici sakatlık meydana gelebilir.

Neden: Kalıtsal geçişli hastalıklardır. Akraba evliliklerine bağlı olarak görülme sıklığı artar. Kaslarda ilerleyici erime söz konusudur.

Tanı: Bebek doğumda normal görünümde olabilir. Ancak ilerleyen aylarda ve yıllarda hastalık daha belirgin bir şekilde ortaya çıkacak ve git gide ağırlaşacaktır. Kas erimesi %30-50’ye ulaştığında kol ve bacak kaslarındaki zayıflık dikkati çeker. Bu çocuklar genellikle geç yürürler. Yürüme yaşı genellikle 18 ayı geçer. Çocuk 3-5 yaşına geldiğinde yürümede hantallık, merdiven çıkmada zorluk, oturduğu yerden ayağa kalkmada ya da yattığı yerden oturur duruma geçmede belirgin bir zorlanmasının olduğu hatta , bazen bunları başaramadığı görülür. En erken boyun, kalça ve omuz kasları tutulur. Omuz ve kalçadan başlayan kas güçsüzlüğü giderek yayılır. Çocuk zayıf kasları nedeniyle düşmemek için belini aşırı derecede öne doğru çıkartarak, her iki yana salına salına (ördek gibi) kalça ve dizler hafif bükük ve parmak ucunda yürür.

Tedavi: Önceleri yürüyebilen çocuk yıllar içinde giderek tekerlekli sandalyeye bağımlı hale gelir. Hastalık teşhis edildiği andan itibaren çocuk yoğun fizyoterapi programı ile takip edilmeli ve aile eğitim programına alınmalıdır. Ortopedik tedavinin amacı, eklem sertliklerini ve şekil bozukluklarını önlemek gelişen kas ve eklem sertliklerini gerekirse gevşetmek böylece çocuğun ayakta kalabilme ve yürüyebilmesine yardımcı olmaya çalışmaktır. Genellikle gevşetme ameliyatlarından sonra ortez uygulaması gerekir. Ayakta durabilen ve yürüyebilen çocuklarda genellikle skolyoz (omurgada yanlara doğru olan eğrilik ve beraberinde dönme ile görülen şekil bozukluğu) gelişmediğinden mümkün olduğu sürece çocuğu ayakta tutabilmek için elden gelen gayret gösterilir. Skolyoz oluşmaya başladıktan sonra genellikle hızlı ilerler ve çocuğun oturma dengesini bozacak düzeye ulaşır, hatta solunum fonksiyonunu bozar. Aile, çocuğun omurga dengesini sağlamaya yönelik olarak korse kullanılması gerektiği konusunda bilinçli olmalıdır. Ayrıca aile düzenli olarak ortezin kontrolü, röntgen filmlerinin düzenli takibi, çocuğun omurgasındaki eğriliğin artışının izlenmesi ve eğriliğin diğer sistemlere olan etkilerinin takibi açısından düzenli kontrollerini aksatmamalıdır.

B- Beyin Felci (Spastik Felç, Serebral Palsi) Tanım: Doğum öncesi, d oğum sırası ya da doğum sonrası erken çocukluk çağında (0-7 yaş), beyinde meydana gelen bir hasara bağlı olarak ortaya çıkan yürüme, hareket ve duruş bozuklukları ile seyreden bir hastalıktır. Bazı durumlarda zeka geriliği hastalığa eşlik edebilir. Neden: Beyin hasarına yol açan nedenler üç dönemde etkili olmaktadır: Doğum öncesi dönem, doğum, doğum sonrası dönem. Doğum öncesi: Nedenlerden birisi annenin hamilelik döneminde geçirdiği kızamıkçık gibi bulaşıcı hastalıklardır. Diğer nedenler arasında anne rahmindeki kesenin (çocuk eşi, plasentanın) ana rahminden erken ayrılması, plasenta yetersizliği, annenin zatürre geçirmesi, annedeki kalp-akciğer hastalığı, kan grubu uyuşmazlığı, annenin alkol ve ilaç bağımlılığı, şeker hastalığı sayılabilir.

Doğum sırası: Doğum eyleminin zor olması ve normalden uzaması da beyin felci riskini arttırabilir. Bunlar bebeğin beyninin yeterli oksijen almamasına neden olarak etkili olur. Doğum travması bebekte beyin içi kanamaya neden olabilir. Bebeğin doğumda anormal geliş pozisyonları (örneğin makat geliş) zor doğuma dolayısıyla oksijensiz kalmasına neden olabilir. Bu grupta diğer risk faktörleri arasında ikiz gebelik, erken doğum (prematüre), düşük doğum ağırlığı sayılabilir.

Doğum sonrası: Beyin iltihabı, menenjit, çocuğun yüksek ateşe bağlı havale geçirmesi, beyin travması (zedelenmesi) doğum sonrası dönemde en sık görülen nedenlerdir. Travmatik nedenler arasında trafik kazaları, yüksekten düşme ve dövülmüş çocuklar sayılabilir. Bunlar beyinde kanamaya yol açar. Suda boğulmaktan kurtarılan çocuklarda da eğer beyin oksijensiz kalmışsa beyin felci gelişecektir.

Tanı: Beyin felcinin, beynin tutulan bölgesi ile ilgili olarak ortaya çıkan dört tipi vardır. Genellikle spastik tip görülür. Spastik çocuklarda tutulan uzuvlarda hangi kaslar etkilenmiş ise o kaslarda aşırı kasılma (spastisite) mevcuttur. Örneğin; bacakların etkilendiği bir spastik çocukta dizler ve kalçalarda bükülme ve yürürken bükük pozisyondaki dizlerin birbirine çarpması görülebilir. Beyin felcinde tek bir uzuvda felç görülebileceği gibi 4 uzuvda birden de görülebilir. Bunun yanında hemipleji denilen tipinde aynı taraf kol ve bacak etkilenir. Ayrıca her iki bacağın her iki kola göre daha çok ya da daha az etkilendiği durumlar da söz konusu olabilir. Spastik tiplerde dirsek, elbileği ve ellerde de aşırı kas kasılmasına bağlı bükülmeler olabilir. Skolyoz sıklıkla ortaya çıkar. Bu çocukların gerek eklem gerekse yürüyüş bozukluklarından tanıyı koymak kolaydır. Bazıları hiçbir zaman yürüyemez. Spastik tipin dışında titreme, dengesiz ve koordinasyonsuz yürüme şeklinde seyreden tipler de vardır.

Tedavi: Beyindeki hasar kalıcıdır ve tedavi edilmesi mümkün değildir. Beyindeki hasara bağlı olarak kas-iskelet sistemi bozuklukları ve normal hareket sistemi gelişim (baş-boyun kontrolü, dönme, oturma, emekleme ve yürüme) geriliği görülmektedir. Normal hareket sistemi gelişimi için teşhis edildiği andan itibaren yoğun ve düzenli rehabilitasyon programları başlatılmalıdır. Buna paralel olarak aile eğitimi verilmelidir. İskelet sistemi şekil bozuklukları, kısmen egzersiz, ortezler ya da ameliyatlar ile düzeltilebilir. Tedavinin amacı hastalığın ağırlığına ve hastanın durumuna göre değişir. Yürüyebilen bir hastadaki şekil bozuklukları düzeltilerek yürümenin daha iyi olması sağlanmaya çalışılır. Tekerlekli sandalyeye bağımlı bir kişinin daha iyi oturması, bir yerden diğerine nakli, hatta mümkünse koltuk değneği yardımıyla yürür hale getirilmesi, yatağa bağımlı bir kişinin daha dengeli oturması ya da kişisel bakımın ve hijyenin daha iyi hale getirilmesi amaçlanır.

Cerrahi tedavi en sıklıkla spastik beyin felci hastalarında uygulanır. Her beyin felci hastası ameliyat için uygun değildir. Bu nedenle hastalar ortopedi uzmanı tarafından çok iyi değerlendirilmelidir. Yürüme potansiyeli olmayan bir hastaya bu amaca yönelik çok sayıda gereksiz ameliyat yapılmamalıdır. Bazen çocuk küçükken yapılan cerrahi girişimler daha sonra yapılacak olan ortez uygulaması ve fizik tedaviyi daha etkin kılabilir. Genellikle önerilen bir cerrahi girişimde birden çok şekil bozukluğunun aynı anda düzeltilmesidir (kalça, diz, ayak bileği). Ancak erken yaşlarda yapılan başarılı ameliyatlar çocuk büyüdüğü için ileride tekrar edilmek durumunda kalabilir. Bazen de tıbbi tedavinin seyri sırasında eğer tedaviden beklenilen sonuç alınamazsa cerrahi müdahale gerekebilir. Gerekli olup olmadığına ve gerekiyorsa zamanlamasına doğru karar verilmelidir. Ameliyat sonrası rehabilitasyon en az ameliyatın başarılı olması kadar önemlidir. Tedavi-takip, iskelet gelişimi tamamlanıncaya kadar sürmelidir.

C- Süregen Kemik Ve Eklem İltihapları (Kronik Osteomyelit, Septik Artrit) Tanım: Bakterilerin yol açtığı kemik ve eklemlerin iltihabi hastalıklarıdır. Bakteriler kemik ya da ekleme üç yolla yerleşir: 1-Vücuttaki iltihabi bir odaktan (diş apsesi gibi), 2-Ortopedik ameliyatlar sırasında, 3-Açık kırıklardan sonra. Önce bakterinin yerleştiği yerde iltihap sonra apse meydana gelir. Bunu takiben, kemik ve eklem dokusu bozulmaya başlar. Yetersiz tedavi ile süreğen (kronik) hale geçer.

Neden: Bakterilerin bir şekilde kemik veya ekleme ulaşmaları ve burada çoğalarak iltihaba yol açmaları ve bu iltihabi olayın tedavi edilemeyerek süreğen hale gelmesi nedendir. Tanı: Tutulan eklem ya da kemikte ağrı, şişlik, kızarıklık ve ısı artışı olabilir. Genellikle tutulan bölge üzerindeki ciltte içerideki apsenin dışarıya aktığı bir akıntılı yara bulunur. Hastalık süreğen olduğu için bazen ağrı, bazen de sadece akıntı olabilir. Süreğen eklem iltihabı eklem kıkırdağını harap ederek kireçlenmeye, eklemin ağrılı ve hareketlerinin kısıtlı hale gelmesine yol açar. Çekilen röntgen filmleri, kan tahlilleri ve akıntı örneğinin incelenmesi ile tanı kesinleştirilir.

Tedavi: Kemik ve eklem iltihapları, tedavileri oldukça zor olup uzun süren hastalıklardır. Hastalığın erken döneminde bazen tek başına antibiyotik tedavisi etkili sonuç verebilirken, kronik kemik ve eklem iltihabında asıl tedavi cerrahi tedavidir. Apse boşaltılması, ölü kemik ve yumuşak dokuların temizlenmesi, yine iltihabi materyal içeren kemik ve yumuşak dokuların çıkartılması gerekir. Cerrahi tedaviye antibiyotik tedavisinin de eklenmesi gerekir. Kemikte büyük yer işgal eden ve tedaviye dirençli apselerde, kemiğin iltihabi materyal içeren kısmı ameliyatla çıkarılarak kalan sağlam kemiğin zaman içinde tedrici olarak uzatılıp kalan boşluğun doldurulması gibi büyük ameliyatlar yapılması gerekebilir.

D- Romatizmal Hastalıklar (Romatoid Artrit, Ankilozan Spondilit)

Tanım: Vücuttaki el-ayak eklemleri gibi küçük eklemler kadar diz, ayak bileği, kalça, omurga eklemleri gibi büyük eklemleri de tutabilen ve eklemlerin harabiyetine yol açan bir grup hastalıktır.

Neden: Bu grup hastalıkların nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, bağışıklık sistemindeki bir bozukluktan kaynaklandığı düşünülmektedir.

Tanı: Genellikle birden fazla eklemde ağrı, şişlik, ısı artımı, kızarıklık gibi belirtilerle seyreder. Ağrı şiddetlidir ve o eklemin hareketlerini sınırlar. Eklemin etrafındaki kaslarda incelme dikkati çeker. Zamanla eklemler de şekil bozuklukları ve ciddi sertlikler meydana gelir. Hareket kısıtlılıkları kalıcı hale gelebilir (donmuş eklem). T

edavi: Tedavinin amacı hastanın ağrısını azaltmak ya da ortadan kaldırmak, eklem fonksiyonunu yeniden kazandırmak, şekil bozukluklarını önlemek ve hastanın hareket kabiliyetini artırmaktır. Koruyucu ve şekil bozukluklarını önleyici fizyoterapi uygulamaları ve ortez yaklaşımları tedavide önemli yer tutar. Romatizmal hastalıklardaki ameliyat seçenekleri; sinovektomi (dizin iç zarının çıkartılması), kemik şekil bozukluğunu düzeltmeye yönelik ameliyatlar, eklemin dondurulması ve eklem protezlerinin takılmasıdır.

E- Çocuk Felci (Poliomyelit) Çocuk felci aşılama ile tamamen önlenebilen bir hastalıktır. Dünyada ve ülkemizde yapılan düzenli aşı kampanyaları ile giderek yok edilmeye başlanmıştır.

Tanım: Genellikle ateş yada üst solunum yolu enfeksiyonu ile başlayan kol, bacak ve gövde kaslarında felçlere, omurgada eğriliklere ve bacakta kısalığa yol açan viral bir hastalıktır. Genellikle 1-4 yaşları arasında çocuklarda görülür.

Neden: Polio virüsünün yol açtığı omurilikteki motor sinir hücrelerinin tahribatı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan uzuv felçleri ile seyreden bir hastalıktır. Sadece motor sinirler tutulduğu için hastanın uzvunda herhangi bir his kaybı olmaz, değişen derecelerde kas felci ortaya çıkar

Tanı: Ateşli hastalığın seyri sırasında ve sonrasında çocuklarda kol ve bacak hareketlerindeki kayıpların ortaya çıkması ile tanı konabilir . Hastalığın şiddetine bağlı olarak sadece bir uzuv etkilenir ve bu genellikle sağ ya da sol bacaktır. Nadiren hastalık kol tutulumu ile karşımıza çıkar. Bazen de sırt kaslarının sağ ya da sol grubu etkilenir. Tutulan uzuvda omurilikteki hasarın büyüklüğüne bağlı olarak değişen derecelerde felç meydana gelir. Bu, o uzuvdaki hafif bir güç kaybından o uzuvdaki tam felce kadar değişir. Sırt kasları tutulduğunda ve bacak kısalığına bağlı omurga eğriliği (skolyoz) meydana gelmektedir. Geçirilen ateşli hastalıktan yaklaşık iki yıl sonra kas felci tablosu tamamen oturur. Çocuğun tutulan uzvu diğerine göre belirgin şekilde zayıf, incedir. Tutulan uzuv diğerine göre hafif (1-2) ya da ciddi anlamda (8- 10 cm ) kısa olabilir, istemli hareketler ya hiç yapılamaz ya da oldukça zayıf olarak yapılabilir. Eğer bir uzuvdaki bazı kas grupları etkilenmeden sağlam kalmışsa zaman içinde çocuk büyüdükçe eklem sertlikleri ve kemikte şekil bozukluklarının meydana gelmesi kaçınılmazdır.

Tedavi: Çocuk felcinin ortopedik tedavisinde sık yapılan ameliyatlardan birisi kas transferleri (nakilleri) dir. Yani zayıf olan bir kasın görevinin nakledilen kasa yüklenmesidir. Güçlü olan komşu bir kas, zayıf olan kasın kemiğe yapıştığı yere nakledilir. Böylece daha önce yapılamayan bir hareketin (örneğin ayağın yukarıya kaldırılması) hasta tarafından yapılması mümkün olur. Kas transferinin diğer yararları; oluşabilecek bozuklukları önlemesi ve o uzuvdaki kaslar arasındaki dengeyi sağlamasıdır. Kalça, diz ya da ayak bileğindeki eklem sertliklerinin düzeltilmesi için gevşetme ameliyatları yapılabilir. Çocuk felcinin tedavisinde gerektiğinde kemik ameliyatlarına da başvurulmaktadır. Örneğin bir kemikteki şekil bozukluğunu düzeltici girişim yapılabilir, zayıf ya da tamamen felç olan kasların kontrol ettiği eklemler ameliyatla dondurulabilir. Bu işlem sayesinde ilgili eklemlerin dengesi sağlanmış olur, ayrıca yürüme dengesi iyileşir. Bacağında ya da kolunda ileri derecede kısalığı olan hastalarda hasta ve doktor açısından zor ve zahmetli cerrahi girişimler olan kemik uzatma ameliyatları yapılabilir. Bütün bu yaklaşımlarda ameliyat öncesi ve sonrası rehabilitasyon şarttır. Hastaların büyük bir kısmında yürüme, ortezler ve yürüme yardımcıları ile mümkün olmaktadır.

F- Omurga Eğrilikleri (Skolyoz, Kifoz)

Tanım: Omurganın yanlara doğru “S” ya da “C” şeklindeki eğriliklerine skolyoz; arkaya doğru eğriliklerine kifoz (kamburluk) denir. Skolyoz, kifoza göre daha sık karşılaşılan bir problemdir.

Neden: Üç şekilde ortaya çıkar: § Doğuştan § Nedeni bilinmeyen § Nedeni bilinen

a- Doğuştan: Omurgayı oluşturan kemiklerin (omurlar) doğuştan olan kusurları nedeniyle, omurgada meydana gelen eğriliklere doğuştan omurga eğriliği denir. İki tipi vardır: yana doğru olan “S” ve “C “ şeklindeki eğrilikler (skolyoz), arkaya doğru olan eğrilikler (kambur: kifoz). Omurgayı meydana getiren omurlardan bir ya da daha fazlasında doğuştan olan şekilsel bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkar. b-

Nedeni bilinmeyen: En sık görülen skolyoz, nedeni bilinmeyen tiptir. Nedeni bilinmeyen skolyoz da çocukta hangi yaşta ortaya çıkmışsa ona göre adlandırılır: Bebeklik çağı, çocukluk çağı, gençlik çağı skolyozu.

c- Nedeni bilinen skolyoz grubunda omurilik yaralanmaları, çocuk felci, ilerleyici nörolojik (sinir) hastalıklar, meningomyelosel, beyin felci, doğuştan kas hastalıklarına bağlı skolyozlar sayılabilir.

Tanı: Bebeğin omurgasındaki eğrilik çok bariz olabileceği gibi az sayıda omuru ilgilendiren bir eğrilik söz konusu ise anlaşılamayabilir. Şüpheli durumlarda röntgen filmi çektirilmesi tanıyı koydurur. Çocuğun hızlı büyüme dönemlerinde (ergenlik dönemi) eğrilikler de hızlı artar. Bu hastaların sırt ve bel bölgelerindeki şekil bozuklukları dikkat çekicidir ve tanı koymak kolaydır. Hafif skolyoz olgularında hastaya dizlerini bükmeden gövdesini öne doğru eğmesi söylenerek skolyozun ortaya çıkması sağlanabilir. Şiddetli eğriliklerde akciğer kapasitesi azalması nedeniyle solunum fonksiyonlarında yetersizlik ortaya çıkabilir. Kesin tanı çekilen röntgen filmleri ile konur. Hastalık ilerleyicidir. Bazı hastalarda bu ilerleme çok yavaş seyirli olup eğrilikteki artış senede 1-2 derece olabilir. Bu hastalar sadece düzenli aralıklarla çekilen röntgen filmleri ile kontrol edilirler. Bazı hastalarda ise eğrilikteki artış hızlı olup fizik tedavi, ortez uygulaması ve ameliyat gibi çeşitli tedavi yöntemlerine başvurmak gerekir.

Tedavi: Yavaş ilerleyen eğriliklerde ortez ve egzersiz tedavisi, eğriliğin ilerlemesini yavaşlatmak için kullanılır. Ancak büyük açılı eğriliklerde ve ortez tedavisi yapılıp sonuç alınamayanlarda ameliyat gereklidir. Ancak hastalar düzenli olarak takip edilmeli ve hastalığın seyri sırasında herhangi bir anda cerrahi müdahale gerekebileceği akıldan çıkartılmamalıdır. İskelet gelişimi tamamlandıktan sonra skolyoz ya da kifozun da ilerlemesi durduğundan bu hastaların 18 yaşından sonra eğrilikleri genellikle artmaz ya da az miktarda artar. Bu nedenle hastalığın 18 yaşına kadar düzenli olarak izlenmesi gerekir. Bu izlemin sıklığı, hastanın eğriliğinin ciddiyetine ve ilerleme hızına bağlı olarak 3 ile 12 ay arasında değişir.

G- Travmatik Özürler Tanım: Trafik kazası, iş kazası, savaş gibi dış etkenlerle meydana gelen yaralanmaların neticesinde ortaya çıkan özürlere travmatik özürler denir.

1- Uzuv Kaybı (Travmatik Amputasyon): Travma anında ya da sonrasında parmak, el, bacak gibi uzuvların kaybedilmesine travmatik amputasyon denir.

Tedavi: Uzuv protezleri yapılarak bireyin kaybettiği uzvunun görevlerini protezi sayesinde kısmen de olsa yerine getirmesi sağlanır. Örneğin trafik kazası nedeniyle bacağını kaybeden bir kişi protez bacak ile rahatlıkla yürüyebilir. Hatta iki taraflı değişik seviyelerden yapılan bacak amputasyonlarından sonra iyi yapılmış protezlerle koltuk değneksiz yürümek mümkündür. 2- Kırık Kaynama Yokluğu: Çok parçalı kırıklar, kemiğin çok tahrip olduğu kırıklar, kırık bölgesinde iltihap meydana gelmesi, alçı ya da ameliyat ile yapılan tedavinin başarısız olması nedeniyle kırıkta kaynamama ile sonuçlanan bir durumdur.

Tanı: Kırık bölgesinde ağrı ve anormal hareket olur. Eğer kırık, bacak kemiklerinden birinde ise topallama ortaya çıkar. Kişi bacağına yük veremez. Kesin tanı çekilen röntgen filmleri ile konulur.

Tedavi: Kırığı kaynatmaya yönelik ameliyatlar yapılır.

3-Yanlış Kaynamış Kırıklar: Genellikle kırığın ilk tedavisinin başarılı yapılamaması nedeniyle meydana gelmektedir. Bazen de ağır bir travma geçiren kişi yoğun bakım ünitesinde uzun süre kalabilmekte ve bu süre zarfında kırıklarının tedavisine öncelik verilememesine bağlı olarak kırıklar uygun şekilde kaynamamaktadır.

Tanı: Etkilenen uzuvda belirgin şekil bozukluğu vardır. Genellikle bu bozukluk dışarıdan rahatlıkla fark edilebilecek kadar barizdir. Kemik ve uzvun düzgünlüğü bozulmuştur. (Örneğin özürlü taraf bacağın aşırı dışa dönük pozisyonda olması gibi). Bazen de söz konusu uzuvda kısalık olarak karşımıza çıkar.

Tedavi : Yanlış kaynamış kırıklar eğer estetik kusurun ötesinde fonksiyonel bozukluğa da yol açıyorsa ameliyatla düzeltilmeleri gerekir.

4- Eklem Sertliği: Travmatik kırık ya da çıkıklardan sonra eklem sertliği gelişebilir. Eklem sertliği, kırığa komşu eklemlerin ya da çıkığın meydana geldiği eklemin hareketlerinin ileri derecede azalmasıdır. Uzun süreli hareketsizliğe bağlı eklemin etrafındaki kaslar ve eklemi çevreleyen bağ dokusu kısalır ve hareketi sınırlar. Bu hareket kısıtlılığı başlangıçta tedavi ile düzeltilebilirken eğer tedaviye geç başlanırsa kalıcı hale gelir ve eklem hareket kabiliyetini büyük ölçüde kaybeder.

Tanı : Hastanın tutulan eklemini tam olarak açıp kapayamadığı ya da döndüremediği fark edilir. Bu hareketleri başka birisi (doktor, hemşire, hasta yakını) yaptırmaya çalıştığında eklemin tam hareket açıklığına ulaşamadığı tespit edilir.

Tedavi: Travmadan sonraki erken dönemde fizik tedavi yöntemleri ve gerekirse ortez uygulamaları ile eklem sertlikleri önlenmeye çalışılır. Ancak bütün çabalara rağmen bazı hastalarda eklem sertliği gelişecektir. Uygun olgularda bazı ameliyat yöntemleri başarılı olabilir.

5- Travmaya Bağlı Felçler Tanım: Beyin, omurilik veya sinirlerin travmasına bağlı olarak ortaya çıkan bir felç durumudur. Kişinin bir uzvunu istemli olarak hiç hareket ettirememesine felç, kısmen hareket ettirebilmesine kuvvet kaybı denir.

Tanı : Beyin ve omurilik düzeyindeki sinir hasarları daha yaygın, örneğin her iki bacakta (parapleji), tek uzuvda (monopleji), aynı taraf kol ve bacakta (hemipleji), dört uzuvda birden (quadripleji) ve ağır felçlere neden olurken sinir düzeyindeki yaralanmalar genellikle daha hafif, (örneğin hastanın sadece ayak bileğini kaldıramaması gibi) ve bazen iyileşme şansı olan felçlere neden olurlar. Bu hastalarda kas gücü kaybının yanı sıra duyu kaybı da meydana gelir.

Neden: Travmaya yol açan etkenin sinir dokusuna zarar vermesi ile ortaya çıkar. Bu hasar kabaca üç ayrı bölgede meydana gelebilir: – Beyinde (kafa travması sonrası beyin kanamasında olduğu gibi), – Omurilikte (trafik kazası, ateşli silahla yaralanma, yüksekten düşme sonucunda omurgada kırık oluşması ve kırık parçalarının omuriliğe zarar vermesinde olduğu gibi), – Omurilikten çıkıp ilgili kasa giden sinirde (el bileğinde meydana gelen bıçak yaralanmasında sinirin kesilmesine bağlı olarak elde güç kaybı oluşması gibi). Travma geçirmiş kişinin etkilenen uzuv bölgesinde duyu kaybı olması ile birlikte güç kaybı ya da felç tablosunun bulunması tanıyı çok kolaylaştırır. Şüpheli durumlarda laboratuar testlerine başvurulabilir.

Tedavi: Özür, beyin ve omurilik düzeyindeki yaralanmalarda genellikle kalıcıdır. Hastaların tedavisindeki amaç, mevcut hareket fonksiyonlarını korumak ve geliştirmek, mümkünse bağımsızlık düzeyini artırmaktır. Bu nedenle rehabilitasyonun en etkin olduğu hastalık gurubudur. Ortaya çıkan ortopedik özürler, egzersiz ve ortezlerle hafifletilmeye çalışılır. Cerrahi tedavi genellikle uygun değildir, ancak özürlerin düzeltilmesine yönelik ameliyatlar yapılabilir. Örneğin omurga kırığı nedeniyle bir bacağında kalıcı güç kaybı meydana gelen bir özürlüye yürümesini kolaylaştırmak için kas nakli yapılabilir. Öte yandan bunların dışında kalan uzuvlardaki sinir yaralanmalarında üç olasılık vardır: – Felç kalıcıdır. Ameliyat ile sinirin onarım şansı yoktur. – Sinir eğer ameliyatla onarılırsa iyileşme şansı vardır. – Altı ay-1 yıllık süre zarfında sinir kendiliğinden tamamen ya da kısmen iyileşir. Kişi bu gruplardan hangisinde ise iyileşme potansiyeli değerlendirilerek bu değerlendirmenin ışığında fizyoterapi, ortez ya da cerrahi tedavi kullanılır.

H- İlerleyici Kalıtsal Sinir Hastalıkları (Spinal Muskular Atrofi)

Tanım: Genellikle altta yatan genetik bir bozukluk ve bu bozukluğa bağlı olarak ortaya çıkan sinir dokusu harabiyetidir. Bu hastalıklar sinirleri, omuriliği veya beyni tutarlar. Sinir harabiyetine bağlı olarak kol ya da bacaklarda kuvvet kayıpları, ileri evrelerde felçler meydana gelir. Genellikle her iki kol veya her iki bacak bazen de eller ve kollar birlikte tutulur. Tutulum uyluk ve kolda bariz olabileceği gibi, bazen de uçlardadır yani ön kol ve elde ya da dizden aşağıda (bacakta) barizdir. Bebeklik, çocukluk, ergenlik çağında ya da 20 yaşından sonra hastalık başlayabilir.

Neden: Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Sinir dokusunda yapısal bir bozukluk vardır. Ailesel geçiş söz konusudur.

Tanı: Hastalık bebeklik ya da erken çocukluk çağlarında el ya da ayaklardaki güçsüzlük ile kendini gösterir. Güçsüzlük giderek ilerler. Sonuçta el ve ayaklarda şekil bozuklukları gelişir. En sık görülen şekil bozuklukları; çarpık ayak (ayakların tabanları birbirine dönük ve bilekten bükük olması), ayak kavis yüksekliği, pençe ayak (ayak kavis yüksekliği ile birlikte parmakların bükülmesi), skolyoz (omurganın “S” ya da “C” şeklindeki eğrilikleri) ve kifoz (kamburluk) dur. Kalça kaslarının zayıflığı söz konusuysa yürüme, merdiven çıkma çok zor olabilir. Bacaklarda özellikle dizden aşağıda, ön kol ve ellerde ileri derecede zayıflık meydana gelebilir. Düşük ayak (ayak ucunun yürürken yerden kaldırılamaması) gelişebilir. Bu kuvvet kaybı ve felçlere bağlı olarak yürüme güçlükleri, denge bozuklukları olur. Bazı hastalar birkaç yıl içinde yürüyemez hale gelirler. Bazen el ya da ayaklarda his kusuru olabilir.

Tedavi: Bu grup hastalıklarda sık karşılaşılan problemler olan ayak bozukluklarının öncelikle düzeltilmesi gerekir. Ayak kavisindeki yükseklik ve parmakların pençeleşmesi hastalığın erken döneminde alçı ve ortez uygulamaları ile kontrol edilebilir. Ancak daha sonra şekil bozukluğu devam edeceğinden ayak tabanında yapılacak bir gevşetme ameliyatı kaçınılmaz olabilir. Bunun için kas nakli ameliyatlarına da gerektiğinde başvurulmaktadır. Çok ciddi durumlarda ayak ve topuğu düzeltmek için ortopedik ameliyatlara gerek duyulabilir. I- Cücelik Tanım: Nadir görülen ortopedik problemlerden olup biri olup, boyun normal kabul edilen değerlerin altında kalması ya da boy kısalığı ile birlikte vücut kısımlarının orantısız olması halidir. Neden : Boy kısalığına yol açan temel neden, uzun kemiklerin büyüme kıkırdağındaki yapısal bozukluktur. Ailesel nedenli olarak görülebilir.

Tanı: Büyüme kıkırdağındaki bozukluk genellikle doğumdan itibaren mevcut olduğundan bebeklik döneminden itibaren boy kısalığı ve iskelet sistemindeki diğer anormallikler kolaylıkla tanınır. Nadiren hafif seyreden durumlarda ergenlik çağından önce tanı konması mümkün olmayabilir. Bazen kol ve bacaklardaki kısalıkla karşımıza çıkarken bazen de kol ve bacaklar normal uzunlukta olup gövde kısalığı ile kendini gösterir. Boy kısalığı ile birlikte sıklıkla omurga (skolyoz, kifoz), ayak (çarpık ayak), diz (O bacak, X bacak), kalça (kalça çıkığı) eklemlerinde ciddi şekil bozuklukları da meydana gelir.

Tedavi: Bazı ilaçlar (büyüme hormonu) bu hastalıklarda bir miktar boy uzamasını sağlayabilmektedir. Bunun haricinde ameliyatla da boy uzatılması mümkündür. Ancak ameliyatla boy uzatılması hasta için bir takım riskleri olan, sıkıntılı, ağrılı, uzun süren bir girişimdir. Hastanın belirli bir boy uzamasını sağlamak için çok sayıda ameliyat yapılması gerekebilir. Bu nedenle böyle bir ameliyata kişi, ailesi ve doktoru hep birlikte karar vermelidir. Yine de çoğu zaman normal boy uzunluğunu sağlamak mümkün olmayabilir. Eşlik eden diğer iskelet sistemi bozuklukları cerrahi olarak düzeltilir. Örneğin; kalça çıkığına yönelik veya omurgadaki eğriliği düzeltmeye yönelik ameliyatlar yapılır.

3- ORTOPEDİK ÖZRÜN ÖNLENMESİ Bir çok özürlülük önlenebilir niteliktedir. Özürlülüğün önlenmesindeki en önemli faktör de toplumun bilgi ve bilinç düzeyinin yükseltilmesidir. Bu nedenle özürlülükle ilgili; beslenme, gerekli vitamin kullanımı, enfeksiyon hastalıklarına karşı aşılama gibi koruyucu önlemler konusunda yapılacak toplumu bilgilendirici kampanyaların büyük önemi bulunmaktadır.

A- Doğum Öncesi Nedenlerin Önlenmesi a- Kalıtsal Hastalıklar: Özellikle kalıtsal hastalıkları olan akrabalar arasındaki evlilikler sonucu görülür. Bu nedenle akraba evliliğin yapılmaması ya da genetik danışmanlık alınması gerekir.

b- Kan Uyuşmazlığı: Annenin Rh(-), babanın Rh(+) olması durumunda olur. Mutlaka gebelik takibi yapılmalıdır.

c- Riskli Gebelikler : Anne yaşının 18’den küçük, 35’den büyük olması, 2 yıldan daha az doğum aralığı, 4’den fazla çocuk sahibi olma, Şeker-Tansiyon-Kalp-Böbrek-Kan hastalıkları gibi sistemik bir hastalığa sahip olma ve daha önce düşük doğum yapmış olmak riskli gebelikler grubuna girmektedir. Özürlü çocuk doğma riski artacağından bu durumlar göz önünde bulundurulmalıdır. Bütün bu nedenlerin önlenebilmesi için aşağıdaki önerilere uyulması son derece önemlidir: § Gebelik takibinin düzenli yapılması, § Annenin düzenli kontrollere gitmesi (Kan grubu tayini, RH Uyuşmazlığının tespiti, Tetanoz aşısı yaptırma, annenin vitamin ve mineral açısından desteklenmesi vs.). § Özellikle anne adaylarının bilgilendirileceği 1. basamak koruyucu sağlık hizmetlerinin verilmesi (sigara-alkol kullanmanın, radyasyon almanın gebelik için risk oluşturacağı, yakın akraba evliliklerin özür oluşturabileceği konusunda anne adaylarına ya da ailelere yeteri ölçüde bilgi verilmesi) § Gebelik esnasında annenin gerektiği gibi beslenmesi, § Annenin sinirsel sıkıntılara maruz kalmaması § -Hamilelikte ateşli, iltihabi, veya döküntülü hastalık geçirmemesi, § Hamilelik süresince kanamalar geçirmemesi, § Doktora danışmadan ilaç kullanmama, § Kazalara, travmalara maruz kalmama, § Annenin röntgen filmi çektirmemesi gerekmektedir.

B- Doğum Sırasındaki Nedenlerin Önlenmesi Doğumun mutlaka konunun uzmanları tarafından yaptırılması ve hastane şartlarında gerçekleştirilmesi son derece önemlidir.

C- Doğum Sonrasındaki Nedenlerin Önlenmesi § Doktor tavsiyesi olmadan bebeğe sütle geçen ilaç kullanılmaması § Bebekte yüksek ateş, havale görülmesinde ateşin bilinen en basit yöntemlerle düşürülerek en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması § Kafa travmaları, kazalardan çocuğun korunması, § Yeni doğan bebekte görülen sarılıkta zaman kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması, § Bebeklik ve çocukluk dönemi boyunca yapılması gerekli olan aşıların mutlaka zamanında yaptırılması, § Trafik kazaları konusunda dikkat edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması, § Ev kazaları, Ev ortamının sakatlığa yol açmayacak şekilde düzenlenmesi, Evdeki soba, ocak, fırın ve tüp gazı gibi araçlara korunma yapmadan yakılmaması, § İş kazaları, İş yerinde çalışan işçilerin sağlığının daha özenle takip edilmesi, İş kazalarının azaltılması için çalışanların konu ile ilgili hizmet içi eğitim almalarının sağlanması, Makine, alet gibi teçhizatların düzenli ve periyodik olarak bakımlarının yapıldığından emin olunması, § Spor yaralanmalarının önlenmesi için önceden sağlık kontrolü ile spora uygunluğun değerlendirilmesi, uygun giysi, ayakkabı ve ekipmanın kullanılması ve doğru zeminlerde spor yapılması, § Ateşli silahların kullanılmaması konusunda çocuk ve erişkinlerin eğitimi ve askeri alan olarak kullanılmış sahalara girilmemesi, açık alanlarda bulunan şüpheli cisimlerden uzak durulması, § Yangın, deprem ve su baskınlarında korunma ve kurtarma konusunda eğitim alınması.

Bu tür kazalar veya beklenmedik durumlarda bir uzuv (parmak, el, kol, bacak vs.) koptuğunda uzvun tekrar yerine dikilebilmesi için, kopan uzvun en kısa sürede musluk suyu, alkol gibi hiçbir sıvı ile temas ettirmeden temiz ıslak bir beze sarılarak buz dolu bir torbanın içerisine buza direkt temas ettirmeden hasta ile birlikte yada hastadan daha önce hastaneye ulaştırılması hayati önem taşımaktadır.

gelişim merkezi algı gelişimi engelliler yüzme yaşam merkezi

Fiziksel Engellilerin Yerleştirilmesi

-Özel Eğitim Kurumları

• Resmi ve özel ilköğretim ve orta öğretim kurumları

• -Yatılı özel eğitim okulları

• Gündüzlü özel eğitim okulları ve sınıfları

• Meslek okulları ve iş eğitim merkezleri Ayrıca gerçek ve tüzel kişiler özel eğitim gerektiren çocukların eğitim-öğretimi için 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunundaki esaslara uygun olarak, özel okullar, mesleki kurslar veya özel sınıflar açabilmektedirler. Kurumlara Yerleştirme Özel eğitim gerektiren çocukların eğitsel tanılama ve değerlendirmesi ailenin ikamet ettiği yere en yakın Rehberlik ve Araştırma Merkezi’nce incelenir. İnceleme sonuçlarına göre Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu öğrencinin yerleştirilme kararını verir.

Ortpedik Özürlüler okullarında spastik özürlü çocukların eğitimlerine de yer verilmektedir. Ayrıca Ankara’da Cerebral Palsili çocukların eğitimlerine yönelik ilköğretim düzeyinde gündüzlü olarak bir okul 2005-2006 öğretim yılında eğitime başlayacaktır.

D- Ortopedik Özürlülere Yönelik Özel Eğitim Kurumları Ülkemizde okulöncesi ve ilköğretim düzeyinde ortopedik engelli çocuklara yönelik; Ankara Samsun, Düzce ve Tokat- Turhal’da olmak üzere toplam dört ilköğretim okulu; ayrıca Ankara ve Tokat- Turhal’da olmak üzere iki adet meslek lisesi bulunmaktadır.

E- Eğitim Programları Ortopedik Engelliler ilköğretim okullarında diğer ilköğretim okullarında uygulanan eğitim programları aynen uygulanmaktadır. Diğer okullardan farklı olarak ortopedik engelliler ilköğretim okullarında “beden eğitimi ve rehabilitasyon” dersi verilmektedir. Bu gruptaki çocukların psiko-motor gelişimleri yönünden “beden eğitimi ve rehabilitasyon” dersi büyük önem taşımaktadır.

F- Ortopedik Özürlülerde Kaynaştırma Yoluyla Eğitim Tüm ortopedik özürlü bireylerin özellikleri dikkate alındığında, bu bireyler için, eğitim gereksinimlerinin en üst düzeyde karşılanacağı, normal gelişim gösteren yaşıtlarıyla bir arada bulunabileceği en az kısıtlayıcı eğitim ortamı kaynaştırma yoluyla eğitimdir. Birey, özür derecesi ve türü ne olursa olsun normal olarak nitelendirilen akranlarıyla birlikte eğitilme hakkına sahiptir.

Kaynaştırma Yoluyla Eğitimin Önemi; Kaynaştırma programına alınan ortopedik özürlü çocuklar, sosyal yaşam ve eğitim sürecinde yaşıtları ile birlikte olabilme fırsatını elde ederler. Özel ihtiyacı olan ortopedik özürlü çocuğun diğer çocukları örnek alması gelişiminin desteklenmesi açısından son derece önemlidir. Normal gelişim gösteren çocukların, ortopedik özürlü akranlarını tanımalarına, onların duygularını anlamalarına olanak tanıyarak sosyal-duygusal gelişimlerini olumlu yönde etkilemektedir. Ortopedik özürlü çocuğa sahip olan anne babaların, çocuklarının eğitimi ile ilgilenen uzmanlar ve öğretmenler ile iletişim içinde bulunması, anne-babalara güç ve cesaret verir. Böylece, uzmanlardan çocuklarına nasıl yardımda bulunacakları konusunda yeni teknikler öğrenirler.

G- Evde Eğitim (Yerinde Eğitim) Ağır engelinden dolayı herhangi bir eğitim kurumundan yararlanamayan bireyler için yerinde eğitime yönelik düzenlemeler başlatılmıştır. Bu konuda gerekli bilgiler Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinden veya İl Milli Eğitim Müdürlüklerinden elde edilebilir.

Ortopedik Özürlülerin Mesleki Eğitimi Mesleki eğitim, çocukluk döneminden başlayarak, ergenlik döneminin sonuna kadar şekillenen bir süreçtir. Bu süreç içerisinde bireyler, aldıkları eğitim, aile ve çevre ile etkileşim sonunda gelecekte hangi mesleğe yönelecekleri konusunda bir karara varılır. Bu karar doğrultusunda bir eğitimden geçerler.

Özürlülerin,uygun bir mesleğe yöneltilmeleri bakımından,hangi eğitim kademesinde olursa olsunlar, okuldan işe geçişte özür ve özelliklerine uygun bir işe yerleşebilmeleri ve bu işte en yüksek potansiyele ulaşabilmeleri için mesleki rehberlik ve mesleğe hazırlanma programlarından geçmeleri gerekmektedir. 18 yaş üzeri özürlülerin Mesleki Rehabilitasyon Merkezleri İşkur/Belediyeler bünyesinde oluşturulan merkezlerde rehabilitasyonları sağlanacaktır.

Çocuğunuz Örgün Eğitim dışında kalmışsa, bir başka deyişle 14 yaşını bitirmişse, okuma yazma öğrenmesi ve ilkokul diplomasına denk bir öğrenim belgesi alabilmesi için ilinizde bulunan “Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’ne” mutlaka başvurunuz.

Doğuştan Olan Özürler

 

1- Doğuştan Uzuv Eksiklikleri
Tanım: Parmak, el, kol ve bacak gibi uzuvların doğuştan kısmen yada tamamen oluşmadığı durumlarda ortaya çıkar. Örneğin dirsekten itibaren bir yoklukta, dirsekten aşağıda uzuv tamamen yoktur ; buna doğuştan ampute denir
Neden: Annenin hamileliğin erken döneminde (ilk üç ay) kullanılması sakıncalı olan ilaçları kullanmasıdır. Bazı olgular ise kalıtsal olarak ortaya çıkar.
Tanı: Uzuv yoklukları bebek doğar doğmaz kolaylıkla tanınır. Uzuv içerisindeki çift kemiklerden birinin yokluğu ya da az gelişmesi durumunda bazen tanı zor olabilir. El, ayak, dirsek veya dizde belirgin çarpıklık ve kısalık, kemiklerde eğrilik var ise bu durumdan şüphelenilmelidir.
Tedavi : Erke n yaşlardan itibaren (sıklıkla yürüme yaşında) protez yapılabilir. Böylece çocuğun protez kullanma becerisi sağlanmış olur. Çok ileri yaşlarda protez yapılırsa, protezsiz yürümeyi ya da sakat kolu ile işlerini görmeyi benimseyen çocuk, protezi kullanmayı reddedebilir. 0-2 yaş döneminde ayak veya eldeki çarpıklıklar cihaz ile düzeltilecek durumda ise cihaz, değilse ameliyat ile düzelme sağlanabilir. Bazen kısa olan uzvun ameliyatla uzatılması gerekebilir . Bu durumda aile en yakın tam teşekküllü hastaneye başvurarak gerekli yardımı almalıdır.
2- Doğuştan Kalça Çıkığı
Tanım: Doğum öncesi, doğumda yada doğumdan bir müddet sonra kalça ekleminin yetersiz gelişimine bağlı olarak eklemde ortaya çıkan durumdur. Kız çocuklarda erkek çocuklara göre çok daha sık görülür.
Neden: Birçok faktör rol oynar. Bebeğin kalça eklemindeki yapısal bozukluklar kalça ekleminin kolay çıkmasına neden olur. Bebeğin anne karnında anormal duruşu (yan ya da ters duruş) kalça eklemini zorlar.
Bebeğin kundaklanması kalça çıkığının en önemli nedenidir.
Tanı: Bebek doğduğunda bacağındaki deri çizgilerinin (katlantılarının) simetrik olmadığı göze çarpar, yani normalde bacaklardaki deri katlantıları aynı seviyelerde ve sayıda olmalıdır. Çıkık olan taraftaki bacak diğerine göre kısa olabilir. Her iki bacak yanlara doğru açılmaya çalışıldığında çıkık olan tarafın yana doğru açılmadığı (hareket kısıtlılığı) görülür. Eğer çıkık iki taraflı ise her iki kalçanın birbirinden ayrılmasının sınırlı olduğu farkedilir.
Bebek 1 aylıkken doktor tarafından yapılan kalça ultrasonu ile kesin tanı konabilir. Bu hastalıkta ne kadar erken tanı konulursa tedavi şansı o kadar artar. İlk 1 ayda tanı konulan bebekler en şanslı bebeklerdir. Bazı hastalarda tanı çocuk yürüme çağına geldikten ve hatta yürümeye başladıktan sonra konulmaktadır. Bu bebekler geç yürürler, çıkık tek taraflı ise o tarafta kısalık vardır ve yürümede aksaklık göze çarpar. Bu bulgular varsa bebek vakit kaybetmeden tam teşekküllü hastaneye götürülmelidir.
Tedavi: Tedavi, doktor tarafından yönlendirilmelidir. Kundaklama kesinlikle yapılmamalıdır. 0-2 aylık dönemde her iki kalçayı ayrık tutacak şekilde kalın ara bezi yada ticari olarak satılan yastıklar kullanılmalıdır. 2-12 ay arası bebeklerde kalçaları uygun pozisyonda tutarak normal gelişimi sağlayan ortezler verilir. 12 aydan büyük çocuklarda tanı ilk kez konuluyorsa ya da o yaşa kadar yapılan tedaviler sonuçsuz kalmışsa ameliyat yapılması zorunludur.
3- Çarpık Ayak
Tanım: Bir ya da her iki ayağın topuğu ile birlikte içe dönük ve bükük olması şeklinde görülmesidir. İki tipi vardır: Esnek ve sert şekil bozukluğu (deformite). Esnek olanı doğumdan bir müddet sonra alçı ve egzersiz uygulamaları ile düzelirken , sert olanı ameliyatla düzelir.
Neden: Şekil bozukluğunun iki tipi vardır: Nedeni bilinmeyen çarpık ayak ve diğer bazı hastalıklara (beyin felci, meningomyelosel gibi) bağlı olarak ortaya çıkan çarpık ayak. Beyin ve omuriliği tutan hastalıklarda ayak çevresindeki kasların kuvvet dengesizliğine bağlı olarak çarpık ayak ortaya çıkar.
Tanı: Çoğunlukla bebek doğar doğmaz ayaktaki şekil bozukluğu fark edilir. Doğuştan kalça çıkığı olan bebeklerde daha sık görülür. Her iki ayağın tabanlarının birbirine dönük olduğu , topukların içe dönük ve ayakların da bilekten yere doğru bükük olduğu görülür.
Tedavi: Şekil bozukluğu fark edilir edilmez, yani bebek doğduğunda tedavi de başlar. Düzeltici hareketler konu ile ilgili uzman kişiler tarafından ebeveynlere öğretilerek bebeğe yaptırmaları sağlanır. Ebeveynlerin sorumluluğu fazladır. Genellikle ilk 10-14 gün bu egzersizlerle geçildikten sonra ortopedi uzmanı tarafından alçı tedavisi başlatılır. Haftalık alçı uygulamalarıyla ayak tedrici olarak düzeltilir. Tedavinin değişik aşamalarında ve özellikle çok ciddi bozukluklarda bir ya da birden daha çok cerrahi müdahale gerekebilir. Tedaviye geç başlanılan hastalarda (özellikle 6 aydan sonra ) ameliyat mutlaka gereklidir. Ameliyattan sonra egzersiz, ortez ve uygun ayakkabı ile çocuk erişkin yaşa gelene kadar düzenli tıbbi takip yapılmalıdır.
4- Doğuştan Kol Felci
Tanım: Doğum sırasında kola giden sinirlerin zedelenmesine bağlı olarak ortaya çıkan felç tablosudur. Tek taraflıdır. Etkilenen kolda tamamen bir felç tablosu olabileceği gibi, ağırlıklı olarak elde yada omuz çevresindeki kasların zayıflığı ile de seyredebilir.
Genellikle görülen tipinde omuz çevresi tutulur, elde kuvvet normal iken omuz eklemi ve kolun hareketleri kısıtlı ve zayıftır.
Neden: Bebeğin kilosunun fazla olması, anne karnında ters duruşu, doğum eyleminin uzaması gibi nedenlerden kaynaklanan zor doğumlarda bebek doğurtulurken yapılan manevralar bebeğin kolunda ve o kola giden sinirlerde gerilmeye neden olur. Kalıcı sinir hasarı ve felç meydana gelir.
Tanı: Tanıyı koymak kolaydır. Bebeğin etkilenen omuz ve kolunu hareket ettiremediği ve kolun içe dönük durduğu fark edilir. Eğer eldeki felç şiddetli ise , elin bilekten bükük, kolun içe dönük olduğu ve elini kaldıramadığı görülür. En ağır tipinde ise kolda ve elde hiç kuvvet yoktur.
Tedavi: Hafif zedelenmiş sinirlerin tama yakın iyileşmesi mümkünken bazı çocuklarda hiç iyileşme olmaz yada kısmi iyileşme olur. İyileşme kendiliğinden olacaksa genellikle ilk 3 ay içerisinde kolda hareket gözlenir. Hareket gelişmiyor ise sinir onarımına yönelik ameliyatlar erken dönemde yapılmalıdır. İleri dönemde (5 yaş ve üzeri) eğer sinir iyileşmez ve kol veya elde şekil bozukluğu kalırsa bu şekil bozukluklarını düzeltmeye ve fonksiyon kazandırmaya yönelik (sinir onarımına yönelik değil) ameliyatlar yapılabilir. Egzersiz tedavisi son derece önemlidir. Aileler çocukları için gereken egzersizleri öğrenmek üzere, çocuğu takip eden doktorun yönlendirmesiyle konu ile ilgili çalışan bir fizyoterapiste başvurmalıdır.
5- Doğuştan Omuriliğin Kese Şeklinde Dışa Doğru Çıkması (Meningomyelosel )
Tanım: Bebeğin bel yada sırt bölgesinde omuriliğin ve omurilik sıvısının dışarıya doğru kese şeklinde fıtıklaştığı ve hastanın bacaklarında tek yada çift taraflı değişen derecelerde felçlere neden olan bir hastalıktır. Bazı hastalarda beyin omurilik sıvısının dolaşımının engellenerek beyin içinde kapalı kalması sonucu beyinde birikmesi ve buna bağlı başın büyüdüğü (hidrosefali) görülebilir. Beyin gelişimini ciddi olarak engelleyebilecek bir durumdur.
Neden: Bazı hastalarda kalıtsal olarak ortaya çıktığı gösterilmiştir. Yine hamilelik döneminde yetersiz B12 vitamini (folik asit) alan annelerin bebeklerinde daha fazla görülmektedir.
Tanı: Hastalığın, kan testi ve ultrason incelemesi ile 16 – 18. gebelik haftalarında fark edilmesi mümkündür. Amnion sıvısı (rahim içindeki gebelik sıvısı) alınarak yapılan tetkiklerle de erken tanı konulabilir. Bu durum hamileliğin ilk üç ayında tespit edilirse ailenin isteği ile gebelik sonlandırılabilir. Omurilik etkilendiği için omurga, kalça, diz, ayak bileği-ayakta sert düzelmesi kolay olmayan şekil bozuklukları ve bazı hastalarda idrarını, dışkısını tutamama durumu ile beraber görülür. Hafif tutulumlarda (omuriliğin en alt seviyeleri) çocuklar herhangi bir cihaz desteği olmadan yürüyebilirler. Orta dereceli omurilik hasarında ise çocuk yardımcı cihazlarla (yürüteç, koltuk değneği, ortez) yürüyebilir. Ayakta çarpık ayak, dışa dönüklük, ark yüksekliği, dizde tutulan kaslara bağlı olarak dizi bükememe, “X bacak”, “O bacak”, kalçada çeşitli sertlikler (kalçanın dışa dönük ya da bükük kalması gibi), kalçanın yarı çıkık yada çıkıkları, omurgada eğrilikler ile ortaya çıkabilir. Çocuğun bacaklarındaki duyu kaybı, kuvvet azlığı ya da felç ile beraber ayak, diz ve kalça şekil bozukluklarının varlığı tanıyı koydurur.
Tedavi: Doğum sonrası ilk 24 saatte keseye yönelik ameliyat acilen yapılmalıdır. Bağımsız yürümeyi kazandırmak en önemli amaçlardan biri olmalıdır. Ciddi durumlarda ayakta dengede durmayı sağlayabilmek ya da yürüyemeyecekse oturma dengesini sağlamak amaç olmalıdır. Myelomeningosel olan çocukların yaklaşık %40’ı erişkin çağda yürüyememektedir. Şekil bozukluklarının ilerlemesini durdurmak ve yürüme yardımı için omurga ya da uzuvlara ortez uygulaması yapılabilir. ‘Ayak-ayak bileği’ ya da ‘ayak-ayak bileği-diz ortezleri’, koltuk değnekleri, yürüteçler tedavide oldukça yardımcıdır. Cerrahi tedaviden yarar göreceği düşünülen hastalarda ayak-ayak bileği, diz, kalça ve gövde bozukluklarını düzeltmek için ameliyat yapılabilir.
6- Yapışık Parmak
Tanım: Doğuştan el ya da ayak parmaklarından iki ya da daha fazlasının birbirinden ayrılamama kusuru nedeniyle bitişik kalması şeklinde ortaya çıkar. Basit tipte sadece cilt ortak iken, karmaşık tipte kemik de ortaktır.
Neden: Hastaların % 15-40’ında ailede başka bireylerde de yapışık parmak bulunur. Dolayısıyla bu şekil bozukluğunun ortaya çıkmasında kalıtsal geçiş önemli bir yer tutmaktadır.
Tanı: Bebek doğduğunda tanıyı koymak oldukça kolaydır. Röntgen filmi çekilerek basit-karmaşık ayrımı yapılır.
Tedavi: Cerrahi girişim acil değildir. Ebeveynler çocuk büyürken ileride yapılacak ameliyatı kolaylaştırmak için yapışık parmaklara masaj yapmalı, aradaki cildi germelidirler. Ameliyat, boyları birbirine yakın parmaklarda (2,3,4) daha geç yapılabilir. Ancak okul çağından önce gerçekleştirilmelidir. 4. ve 5. parmaklar ile 1. ve 2. parmaklar arasındaki yapışıklıklarda ise uzun olan parmaklarda (2. ve 4.) zaman içinde şekil bozuklukları gelişeceğinden ameliyat tercihen 3 yaşından önce yapılmalıdır.
7- Doğuştan Kas Hastalıkları (Kas Erimesi)
Tanım: İskelet kaslarının yapısındaki bozulma ve buna bağlı ilerleyici kas güçsüzlüğü ile seyreden, doğumdan itibaren ortaya çıkan bir grup hastalıktır. Kas güçsüzlüğünün yanı sıra eklem sertlikleri, şekil bozuklukları ve ilerleyici sakatlık meydana gelebilir.
Neden: Kalıtsal geçişli hastalıklardır. Akraba evliliklerine bağlı olarak görülme sıklığı artar. Kaslarda ilerleyici erime söz konusudur.
Tanı: Bebek doğumda normal görünümde olabilir. Ancak ilerleyen aylarda ve yıllarda hastalık daha belirgin bir şekilde ortaya çıkacak ve git gide ağırlaşacaktır. Kas erimesi %30-50’ye ulaştığında kol ve bacak kaslarındaki zayıflık dikkati çeker. Bu çocuklar genellikle geç yürürler. Yürüme yaşı genellikle 18 ayı geçer. Çocuk 3-5 yaşına geldiğinde yürümede hantallık, merdiven çıkmada zorluk, oturduğu yerden ayağa kalkmada ya da yattığı yerden oturur duruma geçmede belirgin bir zorlanmasının olduğu hatta , bazen bunları başaramadığı görülür. En erken boyun, kalça ve omuz kasları tutulur. Omuz ve kalçadan başlayan kas güçsüzlüğü giderek yayılır. Çocuk zayıf kasları nedeniyle düşmemek için belini aşırı derecede öne doğru çıkartarak, her iki yana salına salına (ördek gibi) kalça ve dizler hafif bükük ve parmak ucunda yürür.
Tedavi: Önceleri yürüyebilen çocuk yıllar içinde giderek tekerlekli sandalyeye bağımlı hale gelir. Hastalık teşhis edildiği andan itibaren çocuk yoğun fizyoterapi programı ile takip edilmeli ve aile eğitim programına alınmalıdır. Ortopedik tedavinin amacı, eklem sertliklerini ve şekil bozukluklarını önlemek gelişen kas ve eklem sertliklerini gerekirse gevşetmek böylece çocuğun ayakta kalabilme ve yürüyebilmesine yardımcı olmaya çalışmaktır. Genellikle gevşetme ameliyatlarından sonra ortez uygulaması gerekir. Ayakta durabilen ve yürüyebilen çocuklarda genellikle skolyoz (omurgada yanlara doğru olan eğrilik ve beraberinde dönme ile görülen şekil bozukluğu) gelişmediğinden mümkün olduğu sürece çocuğu ayakta tutabilmek için elden gelen gayret gösterilir. Skolyoz oluşmaya başladıktan sonra genellikle hızlı ilerler ve çocuğun oturma dengesini bozacak düzeye ulaşır, hatta solunum fonksiyonunu bozar.
Aile, çocuğun omurga dengesini sağlamaya yönelik olarak korse kullanılması gerektiği konusunda bilinçli olmalıdır. Ayrıca aile düzenli olarak ortezin kontrolü, röntgen filmlerinin düzenli takibi, çocuğun omurgasındaki eğriliğin artışının izlenmesi ve eğriliğin diğer sistemlere olan etkilerinin takibi açısından düzenli kontrollerini aksatmamalıdır.

ORTOPEDİK YETERSİZLİĞİ OLAN BİREYLER

ORTOPEDİK YETERSİZLİĞİ OLAN BİREYLER

 

Ortopedik Yetersizlik: İskelet, kas ve eklemlerdeki hastalık, bozukluk ve yetersizlikten dolayı, bireyin eğitim performansının ve sosyal uyumunun olumsuz yönde etkilenmesi durumudur.

 

Özellikleri:

 

Bağımsız hareket edebilme becerileri, devimsel koordinasyonları sınırlıdır.
Hareketten çekinir, pasif kalmayı tercih ederler.Sıklıkla yorgunluktan şikayet ederler.
Yetersizlikten etkilenme düzeylerine göre uyum, konuşma ve öğrenme güçlükleri de görülebilir.
Düşük benlik algısı görülebilir.

Nedenleri:

 

Bedensel yetersizliklere ateşli hastalıklar, oksijen yetmezliği, zehirlenme ve kazalar neden olmaktadır.

• Merkezi sinir sisteminin zedelenmesi, beynin ve omuriliğin zedelenmesini ifade etmektedir.

Merkezi sinir sisteminin zedelenmesi sonucunda yetersizlikler kaslarda zayıflık, inme ve eşgüdümsüzlük şeklinde kendini gösterir. Bireyin davranışlarına etkisi ise; zihinsel gerilik, algısal problemler, eşgüdüm yoksunluğu, dikkat dağınıklığı ve konuşma bozukluğu olarak kendini göstermektedir.

• Kas iskelet sisteminin etkilenmesi sonucu ortaya çıkan bedensel yetersizlikler doğuştan olabileceği gibi sonradan da kazanılabilmektedir. Nedenleri arasında kalıtsal bozukluklar, bulaşıcı hastalıklar, kazalar yada gelişim yetersizlikleri yer alabilmektedir. Bu grupta yer alan yetersizlikler arasında düztabanlılık, adale erimesi ve kalça çıkığı sayılabilir.

• Doğuştan kazanılan bedensel yetersizliklerin bazıları merkezi sinir sisteminin zedelenmiş olmasından, bazıları da kas iskelet sisteminin etkilenmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu grupta yer alan yetersizlikler, bel çatlağı felci, beyinsel inme, kalça çıkığı ve doğuştan ampütasyondur. (yani hamilelik döneminde anne karnındaki çocuğun çeşitli nedenlerden dolayı, olağan bir şekilde gelişememesi sonucunda çocuğun parmağı, eli, kolu, yada bacağının bir bölümü olmadan doğması)

 

• Kazalar ve diğer hastalıklar sonucunda ortaya çıkan bedensel yetersizlikler ve süreğen hastalıklar grubuna, düşme, yanma, zehirlenme ve trafik kazaları gibi kazalarla, kanser, tüberküloz, ateşli romatizma ve şeker hastalığı gibi hastalıklar girmektedir.Kazalar merkezi sinir sistemini zedeleyebilir ya da amputasyona neden olabilmektedir.

 

Öğretmene öneriler;

 

· Ortopedik engelli öğrencilerin bulunduğu sınıf, mümkün olduğu kadar giriş katında ve sınıf içindeki yerleri de kapıya yakın, kolaylıkla girip çıkabilecekleri bir yerde olmalıdır.
· Bedensel engelli öğrenciler için, çok lüzumlu durumlarda merdivenlere veya kapı eşiklerine rampa yaptırılmalıdır.
· Ellerini kullanmakta zorluk çeken öğrencilere derslerde ve sınavlarda daha fazla zaman tanınmalı, ellerini hiç kullanamayan öğrencilerin sınavları, öğrencinin uygun bir görevliye cevapları söyleyerek yazdırması şeklinde olmalıdır.
· Bedensel yetersizliği olan öğrenci, normal okula ve sınıfa devam ederek sınırlılıklarını kabul etmeyi, onları ödüllendirmenin yollarını ve erken yaşlardan itibaren yaşam sorunlarını çözmeyi ve yetersizliği olmayanlarla yarışmayı öğretir.
· Bedensel engelli çocuk ya da sınıf arkadaşlarının birbirine karşı anlayış kazanmaları büyük ölçüde öğretmene ve öğretmenin bedensel yetersizliği olan çocuğa yönelik tutumlarına bağlıdır.
· Bedensel yetersizliği olan çocukların pek çoğunun zorunlu olarak sık sık hekime gitmesi, hastanede ve evde yatması nedeniyle okula devamları aksamaktadır. Bu çocuklardan bazıları olağan öğretim süreçlerinden yararlanırken bazıları için özel öğretim süreçlerine yer vermek gerekmektedir.
· Çocuğun bedensel engeli yanında zihinsel engeli yoksa normal okullarda eğitim görmelerinin mümkün olduğunca desteklenmesi gerektiğini de aklımızdan çıkarmayalım. Bedensel özürlü çocuklar motor-hareket becerilerindeki yetersizlik dışında yaşıtlarıyla ortak özellikleri olduğu için gerekli düzenlemelerle normal okullardan en çok yararlanacak çocuklardır.

Spastik Çocuklar ve Tanı Yöntemleri

 

Spastik çocuğun beyninde meydana gelen bir hasar sonucu hareket, ayakta duruş, yürüme, denge gibi işlevleri etkilenmiştir. Çocukta kas kuvvetsizliği de vardır. İstemli hareketleri yapması, bir yerden bir yere geçmesi ve günlük yaşam işlevlerini yerine getirmesi az ya da çok zorlaşmıştır.

Aslında, beyinde oluşan hasar ilerleyici değildir. Yaşamın erken döneminde, gelişimini tamamlamış beynin hastalığı sonucu ortaya çıkan, kalıcı fakat değişime uğrayabilen hareket, kas sertliği (spastisite) kaslar arasında uyum ve duruş bozukluğu söz konusudur.

Rehabilitasyona gereksinim duyulan en önemli çocukluk hastalıklarından birisidir. Sinir, kas, iskelet sistemlerinde işlevsel bozukluklara yol açarak kişiyi tüm yaşamı boyunca etkileyebilir.

Spastik çocuk görülme sıklığı 1000 canlı doğumda 1-5 olarak bildirilmiştir. Beyinde, özellikle hareketleri idare eden hücrelerin hasar görmesinden dolayı kaslarda kasılma, kuvvetsizlik ve istem dışı hareketler oluşabilir. Bu yüzden spastik çocuklarda esas özellik baş, gövde, kol ve bacaklardaki hareket bozukluklarıdır. Ancak epilepsi (sara), görme, işitme, konuşma, algılama sorunları, davranış bozuklukları, zihinsel gerilik de görülebilir.

Kesin tanı, uzman bir doktorun muayene ve değerlendirmesi ile konulur. Gerekirse ileri teknikler yapılır. Beyindeki hasarı tespit etmede en önemli ileri teknik yöntemi MRG (Manyetik Rezonans Görüntüleme) ‘dir.

İlerleyici olmayan bu hastalıkta uygun ve uzun süreli fiziksel tıp ve rehabilitasyon uygulamaları ve günlük yaşama uyum çalışmaları ile çocuğun mümkün olduğu kadar bağımsız olması sağlanır. Çocuğun zihinsel yetenekleri değerlendirildikten sonra bireysel özellikleri doğrultusunda uygun olan özel eğitim programı hazırlanarak akademik becerilerini geliştirmesi ve topluma uyumu kolaylaştırılır.

Hastalık; doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası nedenlerle meydana gelebilir.

Spastik Çocuklar için Tedavi Metotları

Spastik çocuğun beyninde oluşmuş hasarı tamamen düzeltecek bir yöntem yoktur. Çocuğun sorunları tek tek ele alınır ve bunların her biri için çözüm (ler) bulunur. Tek bir kişi bu sorunların üstünden gelemez, ekip çalışması gerekir. Her çocuğun sorunları farklı olduğundan tedavi programı da farklı olacaktır.

Tedavi programının başlangıçta daha yoğun, sonraları seyrekleştirilerek yıllarca, bazen ömür boyu kontrollerle devam ettirilmesi gerekebilir.

1) İlaç:

İlaç tedavisi de her bir çocuğa göre ayrı ayrı düzenlenir. Epilepsi nöbetleri, kaslardaki spastisite, salya akması gibi problemler için çeşitli ilaçlar kullanılabilir. İlaç tedavisi tamamen doktorun kontrolünde olmalıdır. İlaç doktor tarafından başlatılır, doktara danışılmadan kesilmez ya da dozu değiştirilmez. Yan etkisi olursa mutlaka doktora haber verilir.

Botulinum Toksini A
Parmak uçlarında yürüme, bacakların makaslanması, dizlerin bükülmesi, kol ve ellerin spastisite nedeniyle tam olarak kullanılamadığı durumlarda başvurulan bir tedavi yöntemidir. Bu ilaç kaslarla sinir arasındaki geçişi belli bir müddet için engeller. Böylece spastisite azalır, yürüme, tutma gibi işlevler daha iyi yerine getiriler.

Bu ilaç sadece doktorlar tarafından reçete edilebilir ve bu konuda tecrübeli bir hekim tarafından uygulanır. Uygun bir enjektör ile spastik kasın belli noktalarına verilir. Çok sayıda enjeksiyon yapılmayacaksa, çocuğun uyutulması gerekmez.

Bu ilacın etkisi 3-12 aydır. Fizyoterapi yapılması etki süresini arttırır. Gerekirse tekrarlanabilir. Kas üzerindeki gevşetici etkisi 1-2 hafta sonra başlar, 6 haftada tam olarak ortay çıkar. Çocuğun yürümesi daha iyi hale gelir. Enjeksiyondan sonra uygun fizyoterapi yapılması ve gerekiyorsa cihaz verilmesi çok önemlidir.

İlacın yan etkisi son derece azdır. İğnenin yapıldığı yerde ağrı, genel bir kas kuvvetsizliği olabilir. Çok daha nadir olarak bacaklarda ateş gözlenebilir. Bu yan etkilerin tamamı geçicidir.

Yan etkilerinin yok denecek kadar az olması, sadece enjekte edilen kası etkilemesi gibi olumlu yönleri nedeniyle 2 yaş üstündeki çocuklara uygulanabilir.

Tüm vücudunda ileri derecede spastisitesi olan çocuklara uygulanmaz.

Baklofen pompası:
Yaygın spastisitesi olan çocuklarda, ağızdan alınan ilaçlar kaslarda yeterli gevşemeyi sağlayamaz ise doğrudan beyin omurilik sıvısı içine baklofen verilerek gevşeme sağlanır. Karın cildin altına yerleştirilen bilgisayar kontrollü bir pompanın içindeki ilaç, gene deri altından ilerletilen bir sonda ile omurilik sıvısı içine verilir. Bu pompanın içindeki ilaç boşaldıkça tekrar doldurulur. Böylece çocuğun tüm vücudunda gevşeme sağlanır. Bakımı kolaylaştırılır, oturabilir. İyi bir egzersiz programı sayesinde yürüyebilir. Bu pompanın yerleştirildiği çocukların doktor tarafından düzenli olarak takip edilmesi gerekir. Seyrek görülmekle birlikte enfeksiyon oluşabilir, sonda omurilik sıvısından çıkabilir. Baklofen aniden kesilirse şiddetli kas kasılmaları oluşabilir.

Bu uygulama ile birlikte fizyoterapi yapılamsı çok önemlidir. Böylesine pahalı bir yöntemde etki ne kadar uzatılabilirse yararlanma da o kadar fazla olur.

2) Fizyoterapi:

Spastik çocuklarda hareketi zorlaştıran en önemli sorun spastisitedir (kaslardaki sertleşme).

Spastisitenin tedavisinde öncelikle arttıran nedenlerin ortadan kaldırılması gerekir. Bunlar; dolu mesane, bası yaraları, tırnak batması, kabızlık, enfeksiyon olabilir. Ayrıca, aşırı sıcak veya soğuk, ani ısı değişiklikleri, heyecanlar da spastisiteyi arttırır. Spastisitenin sakıncalı yönleri ile bazı yaraları da vardır. Bacakları dik tutarak çocuğun ayakta durmasına yardımcı olur. Kemiklerin zayıf düşmesini engeller.

Fizik tedavi ve rehabilitasyon uygulamaları:

Sıcak-soğuk uygulamalar:
Soğuk uygulama en az 20 dakika yapılmalıdır. Başlangıçta kas sertliği arttabilir fakat uygulama devam ederse azalır. Soğuk uygulamala ile elde edilen etki sıcak uygulamaya nazaran daha uzun sürelidir.

Sıcak uygulama kas gevşemesi yanında genel gevşemeyi de sağlar. Ağrı, spastisiteyi attıran bir faktördür. Soğuk ve sıcak uygulamaların ağrıyı giderici etkiisnde spastisitenin azalmasının da rolü vardır. Soğuk uygulamada buz masajı, buz torbası, buzlu su banyosu, sprey, sıcak uygulamada ise sıcak paketler, parafin, çaklantılı su banyosu, ultrason kullanılabilir.

Elektrik akımları:
Devamlı akım ile spastisite azalır.

Biofeedback:
İnsan vücudunda normalde olan veya anormal hale gelmiş irade dışı veya hissedilmeyen bazı olayların, genellikle elektronik cihazlar kullanılarak oluşturulan görsel, işitsel uyarılar şeklinde ortaya konarak, kontrol edilmesini öğreten tekniktir. Spastisiteyi azaltmaya yönelik eğitim ile başarı sağlanır.
Cihazlama:
Belirli bir pozisyonda tutmak amcı ile dışarıdan uygulanır, amaç işlevi arttırmak, bozuklukları önlemek ve destek sağlamaktır. Çocuğun yaşına, hareket yeteneğine göre seçilir. Çocuk büyüyeceğinden ve gelişeceğinden zaman içinde gereksinim kalmayabilir veya değişebilir.

Egzersiz:
Amaç, varolan yetenekleri açığa çıkartmak, geliştirmek, düzenlemek ve bağımsızlık kazandırarak erişkin yaşa hazırlamak, normal hareketi sağlamak, bozuklukları önlemek, günlük yaşam aktivitelerini kazandırmaktır.

Egzersizde çeşitli yöntemler söz konusudur. Hepsinde amaç işlevleri arttırmaktır. Çocuğun ayağa kaldırılması, dengesinin, normal duruşunun ve yürümesinin sağlanması başlıca hedeflerdir.

Germe, kuvvetlendirme, eklem hareket açıklığı ve uyum sağlama teknikleri kullanılır.

İş-Uğraşı terapisi:
Çocuğun yaşına uygun el becerilerini geliştirmek, günlük yaşam aktivitelerini kazandırmak hedeflenir.
Spastik Çocukların Tedavisinde Konuşma Terapisi

Çocukta konuşma bozukluğu olabilir. Dil kontrolü iyi değildir. Ağız açıkken bazı sesler çıkarmaya çalışır.

Ses bozuklukları, sesin hiç çıkmaması ( afoni), çok az şiddetle çıkması veya ahenk ve berraklığını kaybetmesi (disfoni) şekilnde olabilir.

Artikülasyon bozuklukları:
Kelimeler fonemlerden ve onların eklenmesinden ortaya çıkarlar. Kapı kelimesi dört fonem (harf) ve iki heceden yapılmıştır. Çocuk kapı kelimesini, tapı, apı veya şapı gibi söyleyebilir. Bu bir artikülasyon sorunudur. Buna “pepeleme” de denir.

Dizartri:
Organik sebepli artikülasyon bozukluklarının ikinci grubudur. Çocuk heceleri, kelimeleri iyi eklemleyemez. Kelimenin söylenebilmesi için beyindeki kavramın kelimeye çevrilmesi ve bunun için de bir kelime için ne gibi hareketler gerekiyorsa bunların yapılabilmesi gerekir. “Gel” emri için (g) ve (e) ile (l) sesleri ve uç organ hareketleri ile bunların bağlantıları gerekir. Bir kalem göstererek, “bu ne” diye sorsak hasta bunun kalem olduğunu bilir, hatta yazar, işaret eder fakat “kalem” diyemez, “lem”, “ka”, veya “kam” der. Bu saf ve pek nadir konuşma bozukluğudur.

Konuşma terapisinde çocuğun güvenini kazanmak önemlidir. Bu amaçla çeşitli yöntemler uygulanır.

Gevşetme Yöntemi:
Birçok konuşma bozukluğunda kasların aşırı gergin olduğu bilinmektedir. Kaslar gergin olduğundan ses daha yüksek perdeden ve sert, pürüzlü çıkar. Kasların gevşek, dişlerin sıkılmamış, parmakların kapanmamış olması gerekir. Gevşek ve rahat bir ortamda konuşmanın akışı daha kolay ve tutuksuz olur. Gevşetme metodları için takip edilebilecek yol şu şekildedir:

1) Rahat Duruş:

a. Sandalyede,bacaklar rahat, ayak tabaları yerle temasta, kollar masaya dayalı, baş ağırlığı ile bir miktar öne eğilmiş olarak oturulur.

b. Toplanması ve dik durması , gergin oturuşa geçmesi, aradaki farka dikkat etmesi söylenir. Sonra tekrar gevşek oturuşa geçilir.

c. Eller kucakta, baş düşük, gözler kapalı oturtulur, başını yanlara, arkaya eğmesi, sağa sola çevirmesi istenir.

d. Ayakta, kollar iki yanda sarkık, göz kapalı, başı çevirme hareketleri yaptırılır. Bu egzersizler ayna karşısında tekrarlanır.
2) Nefes Egzersizleri:

“Derin soluk al-tut, soluk ver”. “Bunu soluğu yavaş vererek ve alarak tekrarla”.

3) Solunum Gürültülerini Gidermek:

Ses telleri uygun hareket edemezse sesin berraklığına soluk sesleri karışır. Gırtlağında incelenmesi gerekir. Burun, geniz seslerini gidermek için ağzın açılması gerektiği halde, kısa keskin seslileri ağzı iyice açmadan söyletmek gerekir. Örnek kısa a, kısa e kısa ı.

Artikülasyon egzersizleri:

a. Alt çene Egzersizi:

1. Rahat solunmda veya “m” harfi “meee” diye söylenirken alt çene hafif gevşek düşüktür.

2. “p” sesini uzatırken dudaklar gevşek ve çene düşüktür.

3. Ağız aralık , dil ağız tabanına yatık, çene düşük iken, “soluk al, soluk ver” . Bu sırada kuvvetli soluk ver ve “h” sesi oluşuna dikkat et, “a” sesini verirken çeneni düşür.

b) Dudaklar İçin Egzersizler:

1. “dudaklar kapalı iken hortum gibi ileri uzat-geri çek”. “Uzatırken tüüü sesi, çekerken tiii sesi ver.

2. Alt dudağı somurtarak ileri sarkıt, geri al, bunu tekrarla.

3. Üst dudağı kas, dişler görünsün.

4. Alt ve üst kesiciler birbirine değerken “ba, bi bu, pa, pi, pu” sesleri ver.

c) Dil İçin Egzersizler

1. Ağız hafif aralık iken dilini gevşek olarak ağız tabanına yatır, ağzına kapat, tekrarla.

2. “d” ve “t” harfleri söyletilir. Bunları söylerken dil ağız boşluğunu ikiye böler. Dilin ucu üst kesici dişlerin arka yüzüne değer.

Konuşma Terapisi:

Dizartride pepelemeler hatta konuşamama olur. Konuşmanın sağlanması terapi ile mümkündür. Uygulamayı konuşma terapisti yapar.
Doktor, eğitimci, psikolog, öğretmen, ekibin diğer elemanları ve çocuğun ailesinin beraberce yürüttükleri ortak çalışmalar önemli rol
oynar. Çocuğun zihinsel kapasitesini doğru değerlendirebilmek için bir psikologtan danışma almak gerekebilir.

 

Doğuştan kalca çıkıklığı

Doğuştan Kalça Çıkığı, çocuklarda sık görülen, erken anlaşılıp tedavi edilmezse kalıcı sakatlıklara yol açabilen bir sorundur. Üst bacak kemiğinin başı ile kalça eklemi arasında değişik derecelerde uyumsuzluk vardır. Bebek anne karnında gelişirken oluşan bazı problemler, kalça çıkığına neden olur. Kızlarda, ilk bebeklerde, makat gelişiyle doğan bebeklerde ve ailede kalça çıkığı öyküsü olanlarda daha sık görülmektedir.

Genellikle, kalça tek taraflı olarak etkilenir. Hiç belirti vermeyebilir. Bebeğin bir bacağı daha kısa görünebilir, uyluktaki cilt kıvrımları asimetrik olabilir. Bebeğin bacaklarını rahatça yana açamadığı farkedilebilir. Bebeklikte anlaşılmamış vakalarda, yürümeye başladığında yalpalama, topallama, parmak ucunda yürüme görülebilir.

Sağlam bebek izleminde, doktorunuz kalça kontrollerini de yapacak, şüphelenirse kalça grafisi veya ultrasonu ile kesin tanıyı koyacaktır. Daha sonra bir ortopedi uzmanına gönderileceksiniz. Özel bazı cihazlar veya alçılar yardımıyla kalça eklemi istenen pozisyona getirilecek, normal gelişim sağlanacaktır. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa, sonuç o kadar iyi ve tedavi o kadar kolay olacaktır. Geç kalınmış vakalarda, ameliyat gerekli olacaktır.

Kalçadaki sorunların büyük bir kısmı ?’Pavlik Bandajı” ile tedavi edilebilir. Bu BANDAJ, bebeğinizin dizlerini birbirinden ayırarak karnına doğru çekilmesini sağlar. Bu bandaj ile tedavi edilen bebeğiniz her hafta doktorunuz tarafından kontrol edilecek ve uyluk kemiğinin kalça eklemi içerisine yerleşip yerleşmediği gözlenecektir ve eğer yerleşmişse bu bandaj gece gündüz 2-3 ay kadar kullanılacaktır.

Kalça çıkığı olan her yirmi bebekten birinde tedavi için bandaj yeterli olmaz. Böyle bir durumda bebeğinize alçı uygulaması ve bacakların askıya alınması gerekli olabilir. Bazen de kalça çıkığının tedavisi için ameliyat gerekebilir.

Her yeni doğan yüz bebekten birinde görülmekle birlikte, ailelerinde kalça çıkığı varsa bu oran % 20–30 olmaktadır.

http://www.sagliklicocuk.com/sc01/crklr/file/cckhstlklr/kalcacikigi.asp

Diplejik Cerebral Palsy

Cerebral Palsy (CP) doğum öncesi, doğum sırası ya da doğum sonrasında bazı etkenlerden dolayı beynin hasar görmesi sonucunda oluşan hareket ve postür bozukluklarıdır. Beyinde hareketi sağlayan 3 alan vardır. Bunlar hareketi başlatan, hareketi programlayan, dengeyi ve hareketin zamanlamasını ayarlayan alanlardır. Bu alanlarda bir sorun olması durumunda Cerebral Palsy oluşur.

Türkçe karşılığı “Beyin Felci” olan Cerebral Palsy’de beyinde oluşan hasarın yerine göre 4 ana tipten bahsedilebilir:

 
CP’nin nedenlerini prenatal ( doğum öncesi ) , perinatal ( doğuma yakın ve doğum esnasında ) , postnatal ( doğum sonrası ) olarak 3 gruba ayırabiliriz.

1- PRENATAL ( DOĞUM ÖNCESİ ) NEDENLER

Ø Anne ve baba arasındaki akrabalık : Anne ve baba ortak olarak nesilden gelen gelişim bozukluğunu genleriyle doğacak çocuğa taşımaları şeklinde etki eder.

Ø Anne ve baba arasındaki kan uyuşmazlığı: Kan gurubu iki bölümden oluşur. Birinci bölüm ABO gurubu olarak bilinen harf bölümüdür. Herkesin kan gurubu O, A, B, AB guruplarından biridir. Bu harflerin yanına bir de Rh dediğimiz bölüm vardır. Kanda Rh adlı faktörün bulunup bulunmamasına göre Rh pozitif ya da negatif olarak tanımlanır. Kan uyuşmazlığı Rh faktörü ile ilgilidir. Eğer Anne’ nin kan gurubu Rh (-) , babanın kan gurubu Rh (+) se, kan uyuşmazlığı söz konusudur. Anne kan gurubu ile anne karnındaki bebeğin kan gurubu arasında Rh uygunsuzluğu varsa, yani anne karnındaki bebeğin kan gurubu pozitif ise kan uyuşmazlığı oluşur.

Annenin kanına karnındaki bebeğin kanı karıştığı zaman annenin bağışıklık sistemi bebeğin kan hücrelerini yok etmeye çalışır. Bu iş için özel hücreler üretir. Bu hücrelerin oluşması uzun sürdüğü için özel durumlar haricinde ilk bebekte sorun yaşanmaz. Ancak ikinci hamilelikte de anne karnındaki bebeğin kanı pozitif olursa oluşmuş hücreler bebeğin kan hücrelerini yok etmeye başlar . Böylece bebekte pek çok sorunla birlikte beyin hücrelerinde ölümde olabilir.

Ø Annenin hamileliği sırasında geçirdiği enfeksiyöz hastalıklar: ( özellikle ilk üç ayda geçirilenler) Uçuk virusu, kızamıkçık,su çiçeği gibi viruslar la, bel soğukluğu gibi mikroplar doğumsal sakatlıklara yol açabilir.

Ø Hamilelik sırasında kullanılan ilaçlar : Hormonlar, Kanser ilaçları, Sara hastalığı ilaçları, Kokain, Lityum, Bazı antibiyotikler…

Ø Annenin hamileliği esnasında kullandığı aşırı derecede alkol , sigara ve uyuşturucu madde

Ø Annenin hamileliği esnasında geçirdiği kazalar

2- PERİNATAL ( DOĞUMA YAKIN ) NEDENLER

Ø Kordon dolanması , plâsenta prenia (plâsentanın önce gelmesi) , ters doğum

Ø Zor doğum

Ø Bebeğin uygun solunumu başaramaması

Ø Erken doğum

Ø Sarılık

Ø Hatalı forseps kullanımı

Ø Sezeryan

3- POSTNATAL ( DOĞUM SONRASI ) NEDENLER

Ø Menenjit gibi beyin enfeksiyonları

Ø Baş yaralanmasına neden olan kazalar

Ø Şiddetli ishal ile su kaybı ve yüksek ateşli hastalıklar

Ø Bebeğin havale geçirmesi

Ø Sarılık

Ø Boğulma

Bütün bu nedenler beynin geçici bir süre oksijensiz kalmasına yani beyne kan gitmemesine neden olur. Bu süre içinde beyindeki bazı bölgelerde hücre ölümü meydana gelir. Bu hasarın şiddeti ve oluştuğu bölgeye göre çocuklarda serebral paralizinin değişik tipleri meydana gelir.

 
Cerebral Paralizi’yi ilaçla tedavi etmek olanaksızdır. Ancak bu rahatsızlıkla beraber görülen diğer belirtileri ilaç kullanarak kontrol altına almak mümkün olabilmektedir. Bunlar spastisite (kas gerginliği) , epilepsi (havale nöbetleri) ve diğer dahili problemlerdir.

Spastisite için çeşitli kas gevşetici ilaçlar verilmektedir. Ancak bu ilaçlar spastisitesi çok fazla olan ve bu nedenle postürü (duruşu) iyice bozulmuş olan hastalarda kullanılır. Bu ilaçlar kesinlikle doktor tavsiyesiyle ve kontrolü altında kullanılmalıdır. Bu ilaçların etki mekanizması direkt olarak beyindeki motor merkezleri etkilediği için vücuttaki bütün kasları etkiler. Bu kaslardan bizim etkilenmesini istemediğimiz kasların başında ense kasları ve yutma kasları gelir. Özellikle yutma kasları bu ilaçlar nedeniyle gevşediği zamanlarda yemek yeme fonksiyonları bozulur. Ağızdan salya akıntısı başlar , eğer akıyorsa fazlalaşır. Bütün bunlar beslenme bozukluğuna yol açar. Ayrıca vücudun tamamını etkiledikleri için genel bir uyuşukluk hali verirler . Buda çocukların aktivitesini azaltır.

Epilepsi için kullanılan ilaçlar da kesinlikle doktor tavsiyesiyle ve kontrolü altında kullanılmalıdır. Bu ilaçlar muhakkak her gün önerilen saatte ve dozda kullanılmalıdır. Eğer düzenli olarak verilmezse vücut belli bir süre ilaçsız kalacağı için havale geçirme riski olabilir. İlacı veren doktora düzenli olarak gidilmeli ve doktorun tavsiyeleriyle doz ayarlaması yapılması gerekmektedir. Bu tür epileptik ilaçları kullanan çocukların başka ilaçlar kullanmadan önce muhakkak doktorlarına danışmaları gerekmektedir. Bazı ilaçlar birbirleriyle ters etkileşim yapabilirler.

Dahili problemler için ise uzman doktorun önerdiği ilaçlar kullanılmalıdır. Genel olarak ilaç kullanımında dikkat edilmesi gereken kurallar ;

a-ilaçlar doktor tavsiyesi olmadan kullanılmaz

b-doktorun ve eczacının önerdiği dozda ve zamanda kullanılır

c- kullanılan ilaçlar muhakkak bitirilmelidir.

d-ilaçlar çocukların uzanamayacağı yerlere koyulmalıdır.
http://www.dengerehabilitasyon.com/index.php?sid=hastalik&id=33

 

%d blogcu bunu beğendi: