Sosyal psikologlar yalnızlığı, yalnız olma şeklinde değil, kendini yalnız hissetme anlamında kavramsallaştırmaktadır. Herhangi bir kişinin, yaşamının belirli bir anında ve belirli bir süre isteyerek diğer insanlardan uzaklaşması türündeki soyutlanmalar, bu tanıma dahil değildir.
Yalnızlık istenmeyen, fakat acı veren bir sübjektif yaÅŸantıdır. Bu çerçevede iki tür yalnızlık ayırdedilebilir. Birincisi, kiÅŸinin, diÄŸer insanlarla çevrelenmiÅŸ olmakla birlikte, kendisi ile diÄŸerleri arasında aşılmaz bir uçurum görmesine dayanan ‘varoluÅŸsal yalnızlık’tır, bu yalnızlık, ölüm ve yaÅŸam karşısında duyulan derin ve baÅŸkaları tarafından yok edilemeyen kaygıyla sıkıdan iliÅŸkili bir yalnızlıktır.
DiÄŸeri, kiÅŸinin, sosyal iliÅŸkilerini nicelik ve nitelik bakımından yeterli görmemesi halinde hissettiÄŸi ‘kiÅŸilerarası yalnızlık’tır; bu yalnızlık, kiÅŸinin belirli bir süre içinde diÄŸerleriyle arzu ettiÄŸi düzeyde iliÅŸki kuramamast ve bu bakımdan kendini kapasitesiz, yeteneksiz veya beceriksiz görmesi halinde hissettiÄŸi yalnızlıktır.
Ayrıca bir kiÅŸinin, diÄŸerleriyle özel, mahrem iliÅŸkiler kuramaması halinde hissettiÄŸi ‘duygusal yalnızlık’ ve diÄŸerleri tarafından reddedilme, istenmeme, itilme ve bir gruba ait olmama duygularının eÅŸlik ettiÄŸi ‘sosyal yalnızlık’tan söz edilebilir.
Yorum yazabilmek için oturum açmanız gerekir.