hd porno porno hd porno porno

Otizm Tanı ve Eğitim

12.021 okundu

OTİZİM

Otistik çocukların ayrı bir grup olarak sınıflandırılması ilk kez 1943 yılında, Amerikalı bir çocuk psikiyatristi olan Leo Kanner tarafından yapılmıştır. Otizm kelimesi Yunanca “kendi” anlamına gelen “autos” kelimesinden gelmektedir. Kanner bu ismi, otistik çocukların kendi içlerine kapanık görünmesi ve diğer insanlara ilgi göstermemeleri, onlarla ilişki kuramamaları nedeni ile kullanmıştır.

GENEL BİLGİLER

Otizm, genellikle yaşamın ilk üç yılı içinde ortaya çıkan ve yaşam boyu devam eden bir özürlülük durumudur. Otizmin, beyin yapı ve fonksiyonlarındaki bozukluklarla birlikte olduğuna dair güçlü bulgular mevcuttur. Otistik kişilerde iletişim ve sosyal etkileşim şiddetli bozukluk gösterir. Gelişmede bir uyumsuzluk vardır, öyle ki, müzik veya matematik gibi sınırlı alanlarda yetenekli olabilirken, diğer yandan günlük yaşamla ilgili basit becerilerde eksiklikler mevcuttur.
Birçok otistikse zeka özürü veya epilepsi gibi diğer bozukluklar vardır. Bazı bebekler bebekliklerinin erken döneminde otizm semptomları gösterirler. Otistik kişileri tanımlamak için kullanılan birçok davranış özellikleri vardır. Genellikle, hiçbir otistikte bu özelliklerin tümü yoktur ve genellikle hepsi aynı zamanda görülmez. Amerikan Otizm Derneği’nin kriterlerine göre, bir çocukta aşağıdaki listedeki semptomların en az yarısı varsa, otistik olarak teşhis edilebilir.

1) Diğer çocuklarla ilişki kurmada güçlük
2) İşitmiyormuş gibi davranma
3) Öğrenmeye direnç gösterme
4) Gerçek tehlikelerden korkmama
5) Günlük hayattaki değişikliklere direnç gösterme
6) İhtiyaçlarına jestlerle işaret etme
7) Yersiz gülme veya kıkırdama
8) Kucaklanmaktan hoşlanmama ve karşı koyma
9) Bariz fiziksel aşırı hareketlilik
10)Göz temasından kaçınma
11)Cisimleri çevirme, döndürme
12)Cisimlere alışılmadık bağlılık
13)Tekrarlanan tekdüze oyun
14)Topluma katılmama

Otizmin rastlanma sıklığı, teşhis kriterlerine göre 10.000 doğumda 5 ile 15 olarak tanımlanmıştır. Bu da hemen hemen görme veya işitme özürlülerin sayısına eşittir. Örneğin klasik “otizm” veya Kanner sendromu 10.000 doğumda 5’tir. İnsidans otistik benzeri davranışları olan diğerlerinin de eklenmesiyle artar. Otizm erkek çocuklarda kızlara oranla 4 kat fazladır ve genellikle 3 yaşından önce ortaya çıkar. Otizmin tek bir sebebi olmadığından, bir hastalık olarak tanımlanamaz. Otizm, bir sendrom olup, atipik davranış özelliklerinin bir karışımı ile kendisini gösterir.
Otizmin çok sayıda bilinen ve şüphelenilen sebepleri vardır. Araştırmalar bazı otizm formlarından güçlü bir genetik komponent olabileceğini göstermektedir. Bir ailede birkaç otistiğe birden rastlanması oldukça nadir olmasına rağmen, birçok böyle aile bulunmuştur. Bir ailede beş otistik çocuğun tesbit edildiği dahi olmuştur. Fragile X sendromu ile otizm formu vardır.
Bazı virüs infeksiyonlarından sonra otistik davranışlar görülür. Bu, özellikle gebeliklerinde kızamıkçık ve sitomegalovirüs infeksiyonu geçiren annelerin çocuklarında görülür. Çok erken bebeklik dönemindeki şiddetli infeksiyonların da otizm ile ilişkisi vardır.
Otizmin, psikojen sebeplere bağlı, anne-baba problemleri ile ilişkili olduğuna dair geçerliliğini yitirmiş çok sayıda literatür hala bulunabildiği halde, bu teorilerin yanlış olduğunu bugün biliyoruz. Otizmin, bilinen psikolojik sebepleri yoktur. Anne-babaların kişilik yapılarının da sağlıklı çocuklarınkinden farklılık göstermediği saptanmıştır.
Erken çocukluk otizmi kronik bir seyre sahiptir. Henüz kesin tedavisi yoktur.
Özel metodlarla, uzman kişilerce sosyal ve temel beceriler (giyim, yemek yeme) verilebilmektedir. Bazıları da okuma, yazma, matematik, el becerileri öğrenebilirler.
Prognoz konusunda, önemli göstergeler 5 ile 6. yaşlardaki zeka ve konuşma gelişimidir. Bu sürede çocukların konuşmaları ve zeka gelişimleri iyi ise, iletişimi kurmaya yetebilecek dil kullanımı varsa, aynı şekilde olumlu bir prognoz söz konusudur.
Otistik her 100 çocuktan 5 ile 10’u erişkinler gibi yardımsız yaşamını sürdürebilecektir, 25 ile 30’u iyi bir gelişme gösterebilecektir fakat hala destek ve süpervizyona gereksinimleri olacaktır. Geriye kalanların ileri derecede özürlü ve bağımlı olarak kalmaları söz konusudur.

OTİZMİN BELİRTİLERİ VE ERKEN TANI

GENEL BELİRTİLER

“Çok sakin bir bebeğim vardı. Mama saatinde karnını doyuruyor, altını temizledikten sonra yatırıyordum. Ben tekrar yanına gidene kadar ağlamıyordu. Dikkatimi çeken ilk şey, yanına yaklaştığımda kucaklamam için kollarını kaldırmaması, oyunlarıma hiç karşılık vermemesi oldu…”
“Bebeğim doğduğundan beri adeta bir kabus yaşıyoruz. Bütün gün akşama kadar, bütün gece sabahlara kadar sürekli ağlıyor. Mamasını yedirmek, altını temizlemek mümkün değil, ancak kucakta sallanırsa veya arabasında gezdirilirse biraz sakinleşiyor…”
Otistik bebeklerde yukarıda ifade edildiği gibi, iki tip davranış biçimi gözlenmiştir. Birinci örnekteki gibi sakin ve bütün gününü yatakta geçiren bebeklerin bakımları kolaydır, ancak çevrelerine karşı ilgisizlikleri anne babaları endişelendirir.
İkinci tip bebekler ise sürekli ağlayan, huysuz bebeklerdir, sürekli sallayarak susturulur.
Otistik çocukları olan birçok anne baba, çocuklarının bebeklik döneminde olağandışı bazı şeyler hissettiklerini, ancak bunu tam olarak yorumlayamadıklarını belirtmişlerdir. Bazıları ise bu farklılığı düşünmek bile istemediklerini söylemişlerdir.

ÇEVREYİ ALGILAMA

Anne ve babanın ilk gözüne çarpan, çocuğun çevresine karşı olan ilgisizliğ ve kendisine yönelik oluşudur. Belirli sesli uyarılara hiç reaksiyon vermez. Kulaklarının duymadığı zannedilir. Diğer bazı seslere ise özel ilgisi vardır. Hışırtı, sürtünme seslerine duyduğu ilgi nedeniyle çeşitli yüzeyleri elleriyle kazır, tırmalar. İnsanlarla göz kontağı kurmaz, çok uzun süre boş bakışlarla oturabilir.
2. yaştan sonra bebeklik döneminde gözlenen çevreye ilgisizlik daha belirgin hale gelmiştir. Çevresindeki kişilerin, anne ve babaların yüzüne bakmama, hemen her otistik çocuğun özelliğidir. İnsanların gözlerine bakmadıkları veya kısa bakışlardan sonra gözlerini kaçırdıkları görülür. Kendi dünyalarında yaşarlar. Uyaranlara az veya aşırı cevap verebilirler. Çocukların seslere tepki vermemesi , birçok anne babayı, işitme problemi endişesi ile doktorlara gitmeye yöneltmektedir. Yapılan muayeneler çocukların işitmelerinde organik bir sorunun olmadığını göstermektedir. Gerçekten de bazen seslere hiç tepki vermedikleri, bazen en ufak seslere aşırı tepki gösterdikleri, alışılmış seslerden rahatsız olup kulaklarını kapatabildikleri, bazı seslere de çok duyarlı oldukları gözlenmektedir. Örneğin su, motor ve müzik gibi seslere özel ilgi gösterdikleri görülür.
Görsel uyarılara da normal dışı tepkiler görülür. İnsan yüzlerine ve çevredeki birçok nesneye bakmamalarına karşın, hareket eden, dönen ya da parlak olan cisimlere uzun süre bakabilirler. Bazen de ışıkla karşılaştıklarında kulaklarını, yüksek bir sese reaksiyon olarak da gözlerini kapama gibi ters tepkiler gözlenebilir.
Bazı çocuklar ağrıyı, sıcağı ve soğuğu farketmede güçlük gösterirken, diğer bazılarında ise soğuk suyla ellerini yıkarken ağlama, eline toplu iğne battığında çığlıklar atma şeklinde, uyarılara aşırı tepkiler görülür. Tek bir duyu tipine dikkat edip , diğerini ihmal edebilirler.

KONUŞMA VE İLETİŞİM

Otizm tanısı için gerekli olan kriterlerden biri olan, konuşma ile ilgili şiddetli bozukluğun erken tanıya gitmede farkedilmesi çok daha zordur. Normal bebekler 1 yaş civarında ilk kelimelerini söylerler. Sesler çıkarır, çıkardıkları sesleri farklılaştırır, bu şekilde duygularını, isteklerini ifade ederler. Ancak, normalde görülen bu “ba-ba” seslerinin otistik bebeklerde görülmediği belirlenmiştir. Ayrıca diğer kişilerin kendileriyle konuşmalarına ya da kendilerine seslenmelerine karşı tepkisiz kaldıkları gözlenmiştir. Bazı otistik çocuklar 0 – 2 yaş döneminde tamamen sessiz kalabilir, bazıları ise yaşıtları gibi birkaç kelime öğrenebilir; hatta bazıları bu birkaç kelimeyi kullanmayı öğrenebilirler ancak bunlar tekrar kaybolabilir.
Sözel iletişim ve sosyal etkileşimdeki sapmalar , sözel dışı iletişim ve fantezi kurmadaki bozukluk veya eksiklikle birliktedir. Normal ilgi ve sevgi davranışını geliştiremezler.
Otistik çocuklarla yapılan çalışmalar, konuşulanları anlama kapasitelerinin oldukça sınırlı olduğunu göstermiştir. Tek kelimeleri anlayabilirken, kelimeler soyutlaştıkça ve cümleler karmaşıklaştıkça anlamaları da güçleşir. Konuşulanları anlama becerisi oldukça yavaş gelişir. Gelişmenin her çocuğa göre farklı düzeylerde olduğu gözlenir.

EKOLALİ

Ekolali, çocuğun duyduğu kelimeleri, cümleleri, konuşmacının hemen arkasından veya daha sonra taklit etmesidir. Normalde çocuklar konuşmaya duydukları kelimeleri taklit etmekle başlarlar; ancak bu taklit dönemi, 2,5 yaş civarında sona erer. Otistik çocuklar da bazen kelimeleri, bazen de cümleleri papağan gibi taklit ederek öğrenirler. Kelimeleri, taklit ettikleri konuşmacının aksanı ve vurgulaması ile söylerler.

GRAMER BOZUKLUKLARI

Konuşabilen otistik çocuklarda gramer bozuklukları da yaygın olarak görülür. Çoğunlukla kendisinden “sen” veya “o” diye bahseder.
Bütün otistikler anne babalrı ve diğer kişilerle ilişkilerini geliştirmekte değişik derecelerde yetersizdirler. Göz kontağı kuramazlar, tesadüfen böyle bir kontak kurduklarında gözlerini kaçırırlar. Kişilere sanki orada yokmuş gibi davranırlar. Bazen yollarını tıkayan bir mobilya parçası gibi onlara vurur ve kenara iterler. Bazen de üzerlerine tırmanarak onları oyuncak veya bir obje gibi görürler. Bu çocuklar sık sık hayatlarında çok önemli olan anne baba, kardeş, öğretmen gibi kişileri tanımıyor gibi görünürler.
Otistik çocuk öpebilir, ancak bu mekaniktir ve duyguların getirdiği bir özelliği yoktur.

SOSYAL DAVRANIŞ

Diğer çocukların kasine kucağa alınmaya karşı isteksizlik gösterme, kucağa alınınca huzursuz olma en belirgin özellikleridir.
Genellikle 3. ve 4. aylarda görülen reaktif gülme görülmez ve çocuğun çevreyi tanıdığına dair hiçbir belirti de yoktur. Otistik bebekler, genellikle çevreleriyle ilişki kurmaz, kendi kendilerine gülümserler.
Normal bir bebek yaşamının ilk 3 ayında annesine bakar, annesi onunla konuşurken gülümser. Daha sonraki aylarda ise her fırsatta kucağa alınmak için kollarını kaldırır. Tanıdığı kişileri görünce heyecanlanır. İnsanlarla ilişki kurmaktan hoşlanır. Otistik bebeklerin reaktif olarak güldükleri ancak gıdıklandıkları, havaya hoplatıldıkları zaman gözlenmiştir. Birçok otistik bebek yalnız bırakıldıklarında mutlu görünür; bazıları saatlerce yastığını veya çarşafını tırmalar. Bazıları ise yataklarında oturur ve öne arkaya sallanır veya başlarını yatağın kenarına vururlar.Anneler genellikle bebeklerinin yüzlerinin ifadesiz olduğunu, gülümsemekle birlikte yüzlerinde sevinç, utanç, rahatsızlık gibi duygusal ifadeler görmediklerini, bebeklerin yüzlerindeki ifadenin ve gözlerindeki bakışın hiçbir olay karşısında değişmediğini belirtmişlerdir.
Otistiklerde hiperkinezi (aşırı hareketlilik) sık karşılaşılan bir problemdir. Hipokinezi (hareket azlığı) daha az görülür. Değişiklik karşısında veya ortada bir neden yokken saldırganlık ve öfke nöbetleri görülür. Kendi kendine zarar vermeye yönelik, kafasını vurmak, ısırmak, tırmalamak, saç çekmek, kendini yumruklamak gibi davranışlar vardır. Bu davranışlar zaman zaman stereotipik bir karakter gösterir. Neden ortaya çıktığı bilinmeyen, kendiliğinden başlayan ve bazen kendiliğinden sönen olaylardır. Kendi etrafında dönme, öne arkaya sallanma, parmakları ile havada bir takım şekiller çizme gibi davranışlardan çocuğun zevk aldığı , bazılarının sallanma, dönme gibi vestibüler sistemi uyaran hareketlerden hoşlandığı bilinmektedir.
Kısa süreler için dikkatini toplayabilme, bir işe tamamen konsantre olamama, beslenme problemleri, idrar ve dışkısını tutamama da sıklıkla görülür.
Eve bir misafir gelmesi, odanın farklı bir düzene sokulması, sürekli kullandığı çarşafın değiştirilmesi gibi durumlar, otistik çocuğun huzursuz olmasına, saatlerce ağlamasına, öfke nöbetleri geçirmesine neden olabilir. Uzmanlar, çocuğun yapılan her değişiklikten dolayı kendini güvensiz hisettiğini, ancak çevresindeki aynılığı koruyarak rahatladığı görüşünü paylaşmaktadırlar.
Otistik çocukların genellikle çevrelerindeki tehlikelerin farkında olmamaları , anne babaları en çok endişelendiren özelliklerdendir. Çocuğun ince yüksek bir duvar üzerinde korkusuzca yürümesi, yoğun trafik olan bir caddeye fırlayabilmesi, sıcak sobaya yaklaşması gibi davranışlar örnek olarak verilebilir.
Çevrelerindeki nesnelerin, kişilerin tamamı yerine ayrıntılarına, küçük parçalarına dikkat ederler. Annenin yalnızca küpesi, oyuncak arabanın yalnızca tekerlekleri çocuğun dikkatini çekebilir. Otistik çocuklarda hayal gücünün yetersizliğine bağlı olarak yaratıcı oyun oynama becerisinin bulunmaması yaygın olarak gözlenir. Bir oyuncakla gerçek amacına uygun olarak oynamaz, farklı bir şekilde manipüle eder. Çoğu çeşitli nesnelere tutkun olabilirler ve onları kullanmakta mükemmel bir ustalık gösterebilir. Bu yeteneğin bir kısmı, şüphesiz bu işlere fazla zaman ayırmaktan kaynaklanmaktadır. Normal bir çocuk bir şeyi çevirmek için saatler harcamaz.
Konuşmanın olmaması veya çok az olması ve olgunlaşmamış sosyal davranışlar nedeniyle diğer çocukların oyunlarına katılamazlar.
Özel korkular, nedensiz gülme ve ağlamalar gibi bazı duygusal tepkiler, otistik çocuklarda sıklıkla gözlenen özelliklerdendir. Bir ayakkabı ayağını sıktığı için ayakkabı giymeyi reddeden çocuk, elini küvetteki sıcak suya sokarak yaktığı için küvette yıkanmaktan korkan küçük kız, özel korkuları olan çocuklara örnektir. Zaman zaman bu korkuların nedenini bulmak oldukça güç olabilir. Çevresindekilerle iletişim kuramayan, bu nedenle de çevreden korkusu ile ilgili hiçbir yardım alamayan otistik çocukta bu korkular oldukça uzun sürebilir.

MOTOR DAVRANIŞ

Fiziksel gelişimleri yaşıtlarından farklı değildir. Otistik bebeklerin büyük bir çoğunluğunun özel bir görünümü yoktur. Çoğu sevimli ve çekicidir. Fiziksel olarak birçok motor beceriyi olağan yaşlarda kazanmaya hazırdırlar, ancak bazı otistik bebeklerin çevrelerine karşı ilgisizlikleri nedeniyle geç yaşlarda oturdukları, yürüdükleri gözlenmiştir.

ÖZEL BECERİLER

Bazı otistiklerin çeşitli problemlerin yanısıra bazı özel becerileri vardır. Bu beceriler genellikle konuşmayı gerektirmeyen alanlardadır. Örneğin; bu çocukların çoğu müziği sever ve çok güzel şarkı söyleyebilir. Şekillere yönelik yap-boz (puzzle) ve konstrüksiyon gerektiren oyuncaklarda başarılıdırlar. Bazıları mekanik ve elektronik konularında yeteneklidirler.
Ender olarak bazı otistik çocuklar olağanüstü becerilere sahiptirler. Bunlar büyük ve karışık rakamları zihinsel olarak büyük bir hız ve kesinlikle hesaplayabilirler. Bazıları müzik aleti çalabilir ve hatta melodi besteleyebilirler.

DİĞERLERİ

Otistik bebeklerin bu gelişimsel özellikleri yanısıra, çok yaygın görülen beslenme ve uyku problemleri vardır. Bunlardan çoğunun ilk altı ayda emmesi zayıftır, altıncı aydan itibaren beslenme problemleri artar. Birçok bebek, süt dışında tüm yiyecekleri reddeder, bazıları ise normalin üzerinde ve hemen herşeyi yiyebilir.
Uyku problemi genellikle sürekli ağlayan, susturulması kolay olmayan bebeklerde gözlenmektedir. Ağlamaların, bağırmaların gece gündüz aralıksız tekrarlanması , anne babayı çaresiz bırakmaktadır.
Süt çocukluğu döneminde görülen bu otizm belirtilerinin toplu değerlendirilmesi için aşağıdaki form önerilmektedir :

ERKEN ÇOCUKLUK OTİZMİNDE BİRİNCİ YAŞTAKİBELİRTİLERİN DEĞERLENDİRME FORMU

ALGILAMA

* Belirli sesli uyarılara hiç reaksiyon vermez, kulaklarının duymadığı zannedilir.
* Belirli bazı diğer seslere özel ilgisi vardır.
* Yedinci ay sonunda bir ses kaynağına veya bir temasa doğru dönmez, yönelmez.
* Sık olarak ve uzun süre bazı satıhları elleriyle kazır, tırmalar.
* Uzun süre ve sık sık belirli bazı görüntülere sabit bir şekilde bakar. Diğer bazı görsel uyarılara hiç reaksiyon göstermez.

KONUŞMA

* 5. ay sonunda henüz daha hiç hece yapamaz.
* 7. ay sonunda daha kendisini fark ettirecek konuşma seslerini çıkarmaz (örneğin; ba-ba).
* 9. ayın sonunda heceleri tekrarlama yoktur.
* 12. ayın sonunda henüz hiçbir kelime söyleyemez.

SOSYAL DAVRANIŞ

* Genellikle 3. ayın sonunda gülme yoktur, anne seslendiğinde, yüzünü yaklaştırdığında tanıma belirtisi göstermez.
* 6. ayın sonunda kucaklayan kişiye kollarını uzatmaz.
* 6. ayın sonunda kucağa alınmak veya ilgilenilmek istendiğine ait belirti yoktur, kendi kendine olmaktan memnundur “rahay bebek”.
* 10. ay sonunda yapabileceği halde taklit yapmaz.
* 12. ay sonunda çevredeki cisimlere az ilgi gösterir, eliyle işaret etmez.
* Diğer çocuklar gibi oynamaz, daha ziyade kendi kendine oyalanır, aynı türdeki hareketleri yapar.

MOTOR DAVRANIŞLAR

* Güçsüz, gevşek veya sokulgan olmayan, sabit duruş ağırkanlılık.
* Ağır hareketler, ellerle yüzü, gözleri kapama.
* Sevdiği bazı cisimleri yüz ve gözler önünde tutma, çevirme.
* Dolaşarak çevreyi öğrenmesi yetersizdir.

DİĞERLERİ

* Besinlerin alınmasında çeşitli bozukluklar.
* Buna bağlı dışkılama bozuklukları.
* Uzun süren ve izah edilemeyen ağlama ve bağırmalar.
* Uzun süren taşkınlıklar veya ilgisizlik halleri.
* Uyku bozuklukları.
* Genelde alışılmamış derecede rahat davranış tarzı.
* Sağlıklı, çekici fiziksek dış görünüş.

ÇOCUKLARDA ERKEN OTİZMİN TANISINA GÖTÜREN BELİRTİLER :

Eğer çocuk doğuştan otistik ise, ilk aylarda bun tespit etmek oldukça zordur. Sıklıkla erken çocukluk otizmi tanısı en erken, yaşamın ikinci veya üçüncü yıllarında konur.
Çoğu çocukların birçok belirtileri, süt çocukluğu döneminde farkedilir, ancak bunlar kesin bir tanı için yeterli değildir.
Değişik yaşlarda, otistik çocuklara ait belirtiler farklılık gösterir, çeşitli devrelerden geçer. Değişik yaşlarda bizi otizmin erken tanısına götüren tipik belirtiler şöyle sıralanır :

Doğum : Özel bir belirti veya bulgu yoktur.
Doğumun 3 – 10. günlerinde : Özel bir belirti veya bulgu yoktur.
4 – 6. Haftalarda : Sık bağırmalar ve ağlamalar görülür, ancak bunlar sebepsizdir. Örneğin açlık gibi bir ihtiyaca işaret etmezler.
3 – 4. Aylar : Gülme yoktur veya reaktif olarak gülümseme görülmez. Annenin yüzünü tanımaz.
6 – 7. Aylar : Oyuncaklara hiçbir ilgi yoktur. Kollarını uzatmaz. Kucaklandığında hipononiktir (kasları gevşektir).
10 – 12. Aylar : Çevreye ilgisi yoktur. Kendisi tek başına olmaktan memnundur. Uzun süren ağlamalar ve bağırmalar, sık stereotipik hareketler (aynı hareketin tekrarlanması) sağa sola sallanma, cisimleri tırmalama, kazıma şeklinde hareketler görülür. Hiç oyun oynamaz. Yalnızca oyuncaklarla stereotipik hareketler yapar. Annenin gözleri ile temas kurmaz, değişik kişileri ayırdetmez. Sesli uyarılara doğru yönelme yoktur, sağır gibidir. Kişi veya eşyalara işaret etmez. Konuşmada gecikme görülür. Monoton, garip sesler çıkarır. Bunlarda taklit ve anlam yoktur.
21 – 24. Aylar : Derin uykuya dalması zordur. Gece uykusu yoktur. Çiğneme yoktur. Sıvı veya lapa gibi besinler alır. Stereotip el hareketleri (döndürma, sallama, vurma, kazıma ve tırmalama hareketleri) hipotoni (kaslarda gevşeklik), sık olarak arka üstü düşme görülür. Göz teması kurmaz hemen gözlerini çevirir; merak yoktur. Çevresinin değiştirilmesini istemez ve bundan korku duyar. Ekolali (söylenenin tekrarlanması) görülmesi mümkündür, bu da gecikmiş olarak ortaya çıkar. Kimi kez doğru anlamaksızın kelime şablonları kullanır.
3 – 4. Yaşlarda : Yersiz gülme veya gülümsemeler, ayakların ucunda yürüyüş veya sekerek yürüme, garip yeme tarzı ve ihtiyaçları, cansız varlıklarla stereotip meşguliyet, oyunda perseverasyon ( aynı oyunda sebat etme), alışkanlıklara sıkı sıkıya sarılma, ağrılı ve soğuk uyarılara az cevap verme görülür. Kendine zarar verme eğilimi vardır (Parmağını gözüne batırmak gibi). Temas kurma; koklayarak dudaklarla dokunarak ve öperek, elle dokunarak, vurup yoklayarak olur. Belirli sesli uyarılara kulaklarını tıkar. Çevre ile konuşmaksızın temas kurar. Kişileri aletler gibi görür. Anne baba ile teması daha iyidir (ön planda bedensel temas). Aynı yaştakilere tutumu olumsuzdur. Hareketlerinde taklit yoktur. Konuşma becerisinde yetersizlik açık biçimde görülür. Mutizm (içine kapanma), kendi kendine konuşmaya eğilim, zamirlerin yer değiştirmesi, konuşma müzikalitesinin bozukluğu söz konusudur. Genel olarak konuşma geriliğ vardır.

DSM IV KRİTERLERİ

Amerika’da yayınlanan ve uluslararası kabul gören hastalıkların sınıflandırılması, DSM IV kiteri olarak adlandırılmaktadır (1998). Bu kriterler diğer bozukluklar ile “otistik bozukluk” veya “ erken çocukluk otizmi” , İngilizce literatürüyle “ early infantile autism” ya da kısaca otizm diye adlandırılan bozukluğun sınırlarını, yaygın gelişim bozuklukları içinde şöyle çizmektedir.
YAYGIN GELİŞİM BOZUKLUKLARI

Aşağıdaki 16 maddeden en az sekizi bulunmalıdır, bunlar arasında en az iki madde A’dan, bir madde B’den, bir madde C’den olmalıdır.

Not : Kişinin davranışı ancak gelişim düzeyine göre olağandışı ise tanı ölçütünü karşıladığını düşünürüz.

A – Aşağıdakilerle kendisini gösteren, karşılıklı toplumsal etkileşimde nitel bozuklukların olması :
(Parantez içinde yer alan örneklerden ilk sözü edilenler, daha çok, bu bozukluğu olanlardan daha ileri yaşta ve daha az ağır durumda olanlarına uygulanmak üzere düzenlenmiştir.)

1. Başkalarının varlığının ya da duygularının hiç farkında olmama (örn. Bir kişiye sanki o bir eşyaymış gibi davranır; diğer bir kişinin sıkıntısı olduğunu anlayamaz; başkalarının “mahremiyet” gereksinmelerinin olduğu kavramından açıkça habersizdir)

2. Sıkıntıda olduğu zamanlarda avunma arayışı içinde olmama ya da olağandışı bir biçimde avunma arayışı içinde olma (örn. İncindiği zaman aynı sözcüğü yineleyerek söyler)

3. Taklit etmeme ya da bozuk bir biçimde taklit etme (örn. Bay-bay diyerek el sallamaz, annenin ev içi etkinliklerini taklit etmez, hiç yeri yokken başkalarının eylemlerini mekanik bir biçimde taklit eder)

4. Toplumsal oyunlara katılmama ya da olağandışı bir biçimde katılma (örn. Basit oyunlarda etkin bir biçimde yer almaz, tek başına oynadığı oyun etkinliklerini yeğler, diğer çocukların oyunlarına sadece mekanik yardımcı olarak girer)

5. Yaşıtlarıyla arkadaşlık etme yetisinde büyük bir ölçüde bozukluk olması (örn. Yaşıtlarıyla arkadaşlık etmeye karşı herhangi bir ilgisi yoktur. Arkadaşlık kurmaya karşı ilgisi olmasına karşın, toplumsal etkileşimin alışılagelen kurallarını anlamadığını gösterir; sözgelimi ilgilenmeyen bir yaşıtına telefon rehberini okur)

B – Aşağıdakilerle kendisini gösteren, sözel ve sözel olmayan iletişimde ve hayal kurmaya dayalı etkinliklerde nitel bozuklukların olması.

1. Anlaşılmaz da olsa iletişim kurmaya yönelik sözler söylememe, konuşulan dille iletişim kurmama, ya da yüz ifadesi, el ve yüz hareketleriyle bile olsa herhangi bir iletişim tarzının olmaması.

2. Gözünü dikip bakma, yüz ifadesi, vücudun duruş biçimi ya da toplumsal etkileşimi başlatan ya da düzenleyen el hareketlerinde görüldüğü gibi, belirgin bir biçimde olağandışı sözel olmayan iletişimin olması (örn. Kendisine sarılınmasını beklemez, sarılındığında kendini koyvermez, gergin durur. Toplumsal bir yaklaşımda bulunurken , karşısındaki kişiye bakmaz ya da gülümsemez; anne babasını ya da konukları selamlamaz, toplumsal etkileşimde bulunduğu durumlarda sabit bir bakışı vardır)

3. Erişkin rollerinin, düşlemlerdeki karakterlerin ya da hayvanların taklidini yaparak oyun oynama gibi hayali etkinliklerin yokluğu; hayali olaylar hakkındaki öykülere karşı ilgisizlik.

4. Sesin yüksekliği, perdesi, vurgulaması, hızı, ritmi ve ses tonunun yükselip alçalma biçimi (örn. Tekdüze bir ses tonu ile konuşma, soru sorarmış gibi ya da yüksek perdeden şarkı söyleme ).

5. Konuşmanın biçiminde ya da içeriğinde belirgin olağandışılıkların görülmesi. Bunlar arasında basmakalıp ve aynı şeyi yineleyerek konuşma (örn. Hemen ortaya çıkan ekolali ya da televizyon reklemlerının mekanik bir biçimde yinelenmesi). “Ben” dememk istediğinde “sen” demesi (örn.”Ben bir çörek istiyorum” yerine “çörek istiyor musun ?” denmesi). Sözcükleri ya da deyişleri özel anlamlar yükleyerek kullanmak (örn. “Salıncakta sallanmaya gitmek istiyorum” demek için “yeşil sürmeye git” denmesi). Sık sık konudışı yorumlarda bulunma (örn. Spor hakkında bir konuşma sürdürülürken, tren tarifeleri hakkında konuşmaya başlama).

6. Konuşma düzeyinin yeterli olmasına karşın başkalarıyla bir konuşma başlatma ya da sürdürme yetisinde belirgin bir bozukluk olması. (örn. Başkalarının söz aralarına girmelerine aldırmadan bir konu üzerinde uzun monologlara girme).

C – Aşağıdakilerle kendisini gösteren, belirgib bir biçimde sınırlı etkinlik ve ilgi alanlarının olması.

1. Kalıplaşmış yineleyici vücut hareketlerinin olması (örn. Fiske vurma, el vurma, el çırpma, fırıldak gibi dönme, kafa vurma, karmaşık tüm vücut hareketleri).

2. Eşyaların parçalarıyla aşırı uğraşıp durma (örn. Eşyaları koklama, kumaşların dokumasına dokunup durma, oyuncak arabaların tekerleklerini eğirip, bükme) ya da alışılmadık nesnelere bağlanma (örn. Bir parça ipi taşıyıp durmada ısrar etme).

3. Çevresindeki görüntülerde olan ufak ve önemsiz değişikliklerin belirgib bir sıkıntı doğurması (örn. Bir vazonun her zamanki yerinden kaldırılması).

4. Bütün ayrıntılarıyla alışılageleni yapma konusunda anlamsız ısrar etme (örn. Alışveriş yaparken her zaman kesinlikle aynı yoldan gidilmesi konusunda ısra etme).

5. İlgi alanlarında belirgin darlık olması ve dar kapsamlı bir ilgi alanı içinde uğraşıp durma (örn. Sadece nesneleri sıraya koyma ile ilgilenme, meteororloji hakkındaki gerçekleri toplama ya da hayali bir karakter gibi davranma).

D – Bebeklik ya da çocukluk sırasında başlamış olma

%d blogcu bunu beğendi: